Ceylan eve yeni gelmiş aynasının karşısına geçmiş kendini sorguluyordu. Görüş odasında Miranın yanında geçirdiği kısıtlı zamanı, oradan çıkmadan önce olanları düşündü. Daha doğrusu çıkmasa, olabilecekleri. Miranla göz göze geldiklerinde tarif edilmez bir haz duymuş ve bunun etkisiyle onunla yakınlaşmıştı. Şimdi o anı hatırlarken bile genç kıza ateşler basıyordu. Onu tahrik eden duygular yeniden canlanmış Miranın onu öptüğünü hayal ederek gözlerini kapatmıştı. Genç kız neye uğradığını şaşırmış vaziyette gözlerini açtı. Ne oluyordu ona? Aynaya bakarak:
- Çok saçma! Miran ve ben!Bunu der demez birlikte geçirdikleri zamanlar gözünün önüne geldi: işbirliği yaptıkları defile, Miranın evinde olanlar, Ceylanın odasındaki kısa etkileşimleri (Pervin hanım içeri dalmadan önce). Hastanedeki kısa ziyaret... Genç adam her ihtiyaç duyduğu zamanda yanında yer almış ona destek olmuştu. Birde onunlayken yüzünden gülümseme hiç eksik olmuyordu. Miran her zaman onu güldürecek birşeyler buluyordu, en kötü zamanlarında bile. Niye düşünüyordu bunları? Onun sevgilisi Topraktı. Ondan başka birinin aklında işi neydi? Başkasını düşünmek sevgilisini aldatmak olurdu. Yok artık! Daha neler! O mu Toprağı aldatacaktı? Bilinç altı yüzeye çıkıp ona fısıldadı:
- Kaanı Toprakla aldattın ama.
- Aldatmadım! Kaanı hiç aşkla sevmedim.
- O zaman kandırdın.Genç kız dürüstce:
- Evet, kandırdım. Ama ona onunla olamacağımı söyledim!
- Bu yaptığın şeyi değiştir mi? Onu sevdiğini itiraf edip yüz üstü bıraktın. Delirip sana saldırması birazda senin suçun değil mi?
- Hayır! Bunu hiçbir şey haklı çıkaramaz!
- Çıkaramaz doğru. Peki bugün şikayetini niye geri aldın? Miranın Kaan hakkında söyledikleri etkiledi seni değil mi?
- Yanılıyorsun. Şikayetimi geri aldım çünkü...
- Kaanın pişman olduğuna inandın.
- Evet.
- Yani Miranın tesiri altında kaldın. İtiraf et! Sen ondan...
- Kes!O sırada Burcu kapıyı tıkladı:
- Ceylan? Sen kendi kendine mi konuşuyorsun?İçeri girdi:
- İyi misin?
- Bilmiyorum, kafam karma karışık. Kaan, Toprak, Miran...
- Miran?Al işte Burcuda onu bu konuda sorguluyordu. Demek ki "Miran" yasak kelimeydi. Arkadaşının dediğini duymazdan geldi. Ama genç kız yasak kelimeyi kullanmakta ısrarcıydı:
- Doğru ya sen bugün... Neyse, Miranı gördün mü?
- Canım konuşmak istemiyor.
- Kötü birşey mi oldu?
- Burcu lütfen. Başım ağırıyor. Belki sonra.Aradan üç gün geçti, Ceylan artık daha fazla dayanamayıp hastaneye Kaanı görmeye geldi. Kaanın kapısının önü hala kalabalıktı, ama kimseyi içeri almıyorlardı. Zafer bey Ceylanın geldiğini duymuş onu yanına çağırmıştı. Ceylan içerde karşılaşacağı muameleden korksada bundan kaçamazdı. Korka korka Duyguyla içeri girdi. Zafer bey hala seruma bağlıydı. Ceylanı görünce yerinden doğruldu. Karısı onu uyardı:
- Bak bana söz verdin, sakin konuşacaksın. Yoksa Ceylanı götürürüm.
- Tamam, sakinim. Yaklaş Ceylan.Genç kız yakınına geldiğinde kolundan tutup yanına çekti. Sesi kendini tutmaktan boğuk çıkıyordu:
- Şimdi bana olanları anlat. Kaanla aranızda ne geçti? Onun bu hale gelmesinin seninle ilgisi var mı?Ceylan boğazında bir düğümle başladı konuşmaya. Toprağın adını anmadan herşeyi anlattı: Kaandan ayrıldığını ve onun bunu kabullenemediğini, aralarını düzeltmek için evine gittiğinde onun tarafından maruz kaldığı muameleyi. Sonrasını bilmiyordu:
- Bende burda öğrendim olanları.Zafer bey genç kızın gözlerine baktı:
- Bana doğruyu söylüyorsun değil mi Ceylan?Ceylan ona karşı mahçuptu, gerçeğin bir kısmını saklamıştı (Toprakla sevgili olduklarını, onun Kaanı dövdüğünü) Üzülerek:
- Evet efendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kız
RomanceCeylan hayalini kurduğu geleceğe doğru yol alırken, hayatın onun için çok daha başka planları vardır. Hiçbir şey istediğimiz gibi gitmez her zaman. Bazen iyiki de olmadı deriz ya da tam tersi kadere suç atarız. Unuttuğumuz birşey var ki: Mevla g...