16.Bölüm: Hesaplaşma

80 3 1
                                    

Genç adam ona inanılmaz gözlerle baktı. Duyduğu doğru muydu? Bu hızlı değişimi az önceki sözlerinin ikna ediciliğine borçlu olamazdı. Onun son çırpınışlarıydı onlar, çaresizlikten söylenmişti. Dediği gibi ondan müspet bir cevap almadan buradan ayrılmayacaktı. Buraya gelirken herşeyi göze almıştı. Reddedildiği vakit atacağı tüm adımları tasarlamış, gece gündüz aç sussuz kapısında beklemeyi göze almıştı. Kendi karanlığının içinden ona yürüyeceği yolda ondan minik bir ışık beklerken Ceylan ona güneşin ayın, yıldızların hepsini birden uzatıyordu şimdi. Mutluluktan çıldırması gerekirken neden genç kızın yüzünde duyduğunun bir yanılmaca olduğunu kanıtlayacak izler arıyordu? Ceylan gözlerinde anlaşılmaz bir ifadeyle ona bakıyordu. Ona doğru bir adım attı. Genç kız geri çekilir gibi olsada dengesini düzeltip karşısında dim dik durdu. Toprak elini kaldırıp Ceylanın saçlarına dokundu. Onun buna itirazı olmadığını görünce yanağına elini sürdü. Çenesini tutup başını kaldırdı, gözleri hala ifadesizdi. Alnından başlayarak tüm yüzünü okşarken genç kız gözleriyle elinin hareketlerini takip ediyordu. Sonra bundan mest olmuşcasına gözlerini kapattı. Toprağın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Eli son olarak Ceylanın dudaklarında durdu. Kendisi iç geçirirken genç kızın nefesini tuttuğunu hissetti. Bedenleri o kadar yakındı ki birbirlerinin heyecanını, kalp atışlarını duyabilirlerdi. Onu dahada kendine çekip sıkı sıkı sarıldı, kokusunu içine çekerken:
- Neredeyse seni tamamiyle kaybettiğimi düşünecektim. Çok korktum.

Genç kız sessizdi, Toprağa içinden sitem ediyordu:
- Beni öyle kazanmıştın ki, senin için herşeyi yapabilirdim. Ama şimdi... Yalancısın Toprak, kaybetmek seni korkutmaz. Senin kaybının hep bir teselli ikramiyesi vardı: Eliz.

Ceylanın Toprağa doğru kalbi biraz akacak olsa onun ihanetini hatırlayıp bunun önünü alıyordu. Ona doğru attığı bu adım onu yormuştu, kendinden ödün veriyordu çünkü. Dakikalardır sarmaş dolaş bir haldeydiler. Toprağın kolları onu bırakacağı yerde dahada sıkarken boynunda gezdirdiği dudaklarını teninden almak istiyor, yapamıyordu. Yanlış anlayacağından mı yoksa içinde birşeyler kıpırdadığı için mi? Genç adam çenesinden dudaklarına geçerken kendini geriye çekti:
- Dur Toprak! Sana olan kırgınlığım geçmedi daha. Biraz yavaştan alalım.

Genç adam ondan ayrı kaldığı zamanın acısını dudaklarından çıkarmayı beklerken bu yaptığı ona dert oldu. Elini uzatıpta istediğin şeyi alamamak, hemde ona bu kadar yakınken:
- Ben seni çok özledim.
- Olabilir, ama eskisi gibi olabilmemiz için zamana ihtiyacım var.
- Senden bu kadar ayrı kaldıktan sonra sana dokunmadan yapamam. Yokluğunda nasıl avunduğumu bilsen.
- İyi ya, ben yokken ne yapıyorsan onu yap.

Neredeyse "Elize git!" diyecekti. Ciddi bir tavır aldı:
- Beni gerçekten geri istiyorsan sabretmen lazım.

Genç adam ona arkadan sokulup sarıldı:
- Sarılmak serbest mi?
- Sarıldıktan sonra bunu sorman saçma. İtiraz etmemi istiyorsan...

Başını Ceylanın sağ omzunun üstüne koydu:
- Tamam, birşey demedim.

Yanağından öptü. Ceylan tekrar Toprağa bu kadar yakın olmanın verdiği huzursuzlukla ondan uzaklaşıp karşısına geçti:
- Senden birşey istiyorum. Haftaya cumartesi Mianın defilesi var. Seninde katılmanı istiyorum. Birlikteliğimizi herkes bilsin.

Toprak şaşırdı. Bu Ceylan için oldukca cesur bir hamleydi. Patronlarının onları nasıl karşılayacağından korkmuyor muydu? Genç kız kendi kariyeri için onu kovmuş şimdide onun için kovulma riskini göze mi alıyordu? Onu anlamıyordu. En kısa zamanda oturup herşeyi konuşmalıydılar. Aralarında hiçbir yalan hiçbir sır kalmamalıydı. Şüphe sevgiye zarar veriyordu: Ceylandan sakladıkları, onun Topraktan sakladıkları. Birbirini günah ve sevaplarıyla da severlerdi elbet. Genç kızın elini tuttu:
- Bunu istediğinden emin misin? Seni güç duruma sokmak istemiyorum.

Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin