17.Bölüm: Zalim

167 3 0
                                    

- Onu seviyormuyum bilmiyorum ama artık seni sevmediğimi iyi biliyorum. Nasıl? Soruna iyi cevap verebildim mi?

Toprak başını salladı:
- Böyle kinayeli konuşma Ceylan. Karşımda sanki başka biri var. Sen ne zaman bu kadar katı oldun?
- Senin gerçek yüzünü gördüğümden beri. Sen sadece vefasız bir aşık değil aynı zamanda adi bir hırsızsın. Senden iğreniyorum!

Toprak derin nefes aldı. Ona bağırmamak için kendini zor tutuyordu:
- Sen hiçbirşey bilmiyorsun, neden yaptığımı... Bunun seninle bir ilgisi yok.
- Tamda bundan bahsediyorum. Başından beri beni benim dışımdaki olaylara alet ettin. Beni kullandın, yalan söyledin.
- Böyle olmasını istemedim. Senden uzak kalmaya çalıştım, sana direndim. Ama öyle güzel sevdin ki beni, karşılık vermeden yapamadım.
- Ne kadar zavallıca bir savunma. Seni beni sevmeye mecbur bırakmışım gibi konuşuyorsun. Bana katlanmana gerek kalmadı, hayatında yokum artık.
- Hayır! Yanlış anlıyorsun!
- Doğru anlıyorum. Bana büyük lutufta bulunmuşsun, teşekkür ederim.
- Seni seviyorum. O kadar çok seviyorum ki senin için bazı şeylerden vazgeçmiştim.
- Vazgeçmiştin? Vazgeçmedin! Seni hertürlü seveceğimi, bırakmayacağımı söylediğimde bile vazgeçmedin. Gerçekleri söylemedin. Haklısın, seni bu kadar sevmekle ben suçluyum. Sana güvenmemeliydim.

Toprak Ceylanın onun sevgisinden şüphe etmesine deliriyordu. Genç kızı omuzlarından tutup sarstı:
- Ceylan dinle beni...İstediğini söyle, herşeyle suçla. Serseri hırsız vefasız adi herifin biriyim ben. Yalancıyım... evet... Ama sevgimden şüphe etme. Seni gerçekten seviyorum. Sen dünyayı katlanabilir yapan tek şeyşin. Sensiz burası cehennem. Senden öncesi kurak çöl, yandım ben orda. Hala yanıyorum. Sensiz olduğum her an kavrul...

Ceylan ellerini kullaklarına götürdü. Dinlemek istemiyordu. Biraz daha onu dinlerse genç adam onu yine kandıracaktı. Omuzundak elleri atıp, birkaç adım ondan uzaklaştı. Ona arkasını döndü ve çantasından telefonunu çıkarıp Miranı aradı:
- Konuştuğumuz gibi, arabaya atlayıp gel.

Miran hala elindeki telefona bakıyordu. Ceylan başka hiçbir şey söylemeden emir verip telefonu kapatmıştı. Ne zannediyordu, istediğini yapacağını mı? Gitmeyecekti işte. Bu gece podyumda yaşananlar dakikalardır gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu: Ceylanın Kaanı tutkuyla öpüşü, birbirine bakışları. Buna şaşırmaması lazımda aslında, aralarında birşey olduğunu sezmişti zaten. Ama bu aşk olamazdı, en azından Ceylan için olamazdı. Konu ne zaman Kaandan açılsa üstünde bir gerginlik olurdu. Halbuki seven insanın sevdiğinden bahsedilince gözleri parlar, içi içine sığmazdı. Bunu kendinden yola çıkarak biliyordu. Fark etmeden, istemeden her zaman aklında o vardı. Dinlediği şarkılarda bile onu arıyor, gözünün önüne getiriyordu. Ceylana aşık olduğundan beri iki sözünden biri oydu. Geçen gün Duygu bile işkillenmişti:
- Bakıyorumda Ceylanın eteklerinin dibinden ayrılmaz oldun. Benim boşluğumu onunla mı dolduruyorsun?
- Kalbe yer edenin yeri boşalmaz Duygu.
- Bu sözle bana senin için birşey ifade etmediğimi mi ima ettin, yoksa Ceylanın kalbindeki yerini mi vurguladın?

Miran açık konuşmamıştı ama Duygu zeki kadındı, anlamıştı. Ve bu onu Ceylana karşı daha tehlikeli yapardı. Dikkatini dağıtmalıydı. Duygunun saçlarına dokundu:
- Şu Berk bey, Miaya çok fazla uğramıyor mu sencede?

Miran Duygunun gözünün içine baktı. Bingo! Atış tam isabet. Duygu genç adama açık vermemek için gözlerini kaçırmaya korkuyor, ama sinirini gizleyemiyordu. Miran tehlikeli sularda olduğunun farkındaydı ama yinede devam etti:
- Üstelik herşeyin içinde. Sen buna nasıl izin veriyorsun?
- Sorularınla nereye varmak istediğini anlamadım. Konu nasıl Berke geldi?
- Berk? Bu kadar samimisiniz demek.
- Ceylan diyorduk!
- Üzgünüm, ama onun hakkında konuşmak istemiyorum.
- Sen bu kıza fazla değer vermeye başladın. Dikkat et, Kaan gibi tuzağına düşme. Öyle süt dökmüş kedi hallerine kanma.

Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin