10.Bölüm: Duygu karmaşası

146 1 1
                                    

- Ceylan?
- Zafer bey.
- Ne yapıyorsun burda? Kaan seni...

Toprağı görmesiyle cümlesi yarım kaldı. Gözlerini belerte belerte:
- Yoksa bu serseriyi partiye sen mi davet ettin?

Ceylan Toprakla anılmak istemiyordu artık. Onunla ilgili sorulara cevap vermek onu yoruyordu:
- Hayır, benimle bir ilgisi yok.
- Nasıl yok? Sevgilin değil mi?
- Biz ayrıyız.
- Burda sizi birlikte bulmam tamamen tesadüf öyle mi?

Ceylan başını indirdi sonra kapıya doğru yürüdü. Toprakta kapıya yöneldi. Zafer bey karşısında durdu:
- Sen hiçbir yere gitmiyorsun! Konuşacağız.

Ceylan merdivenleri çıkarken ardına endişeyle baktı. O gözden kaybolur olmaz Zafer bey Toprağa çıkıştı:
- Yaptığın şeyden çok kolay kurtuldun. Bunun bedeli sadece kovulmak olmamalıydı. Sen Ceylana dua et. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum. Seni uyarıyorum! Bizden uzak dur. Yoksa sana bu şehri dar ederim!

Toprağın ağzından birden çıkı verdi:
- Anneme yaptığın gibi mi?

Zafer bey doğru duyduğuna emin değildi:
- Ne dedin?

Toprak söylediğini yuttu:
- Önemi yok. Siz bana ne yapacağımı söyleyemezsiniz! Ben artık sizin emrinizde çalışmıyorum.
- Beni ciddiye alsan iyi olur, daha beni tanımıyorsun. Sözümü dinlemezsen yapacaklarımı tahmin bile edemezsin.
- Zannettiğinizden iyi tanıyorum. Size söz veriyorum, çok yakında sizde beni tanıyacaksınız.

Genç adam Zafer beyle dalga geçercesine:
- İzninizle, yarım kalan bir parti vardı onu tamamlamam lazım.

Zafer beyde elbet altta kalacak değildi:
- Anladım, senin canın oyun oynamak istiyor. Ama çocuklarla oynamak adetim değildir. Büyüyene kadar keyfini çıkar. Çünkü ben bu oyuna dahil olduğumda oyun bitmiş olacak.

Zafer bey hemen Toprağın yanından uzaklaşıp ona yaklaşan basın ordusunu keyifle selamladı. Toprakla olan az önceki konuşması önemini yetirmiş arka plana geçmişti bile. Çünkü onun nazarında Toprak onu kovmalarını kendine yediremeyen zavallının biriydi. Ceylanla da ilgisi kalmadığına göre, uğraşmaya değmezdi. Çok başlarını ağrıtırsa birşekilde icabına baktırırdı zaten.

Toprak hala Zafer beyin son söylediklerini düşünüyordu. Onun bu bitmez tükenmez özgüveni. Galiba babasına benzeyen tek özelliği buydu. Aylin onları başka yönlerdende benzetmişti ama bu kardeş olduklarına kendini inandırmak için yaptığı tipik bir saptamaydı. Toprağın telefonuna bir mesaj geldi. Kim olduğunu görünce kendi kendine konuştu:
- Sen iyi bir insan olmalısın Aylin. İnsanın zamanlaması ancak bu kadar olabilir!

Aylin Toprağın Miayı batırmaya çalıştığını öğrendiğinde onu polisle tehdit etmişti ve Toprak kardeş olduklarını söylemeye mecbur kalmıştı. Neden böyle davrandığını bir nevi açıklıyordu. Aylin yaptıklarına hala hak vermese de onu anlamıştı.
Kız kardeşinin ona attığı fotoğrafı görünce Toprağın içi bir hoş oldu. Dayı olmuştu. Birkaç dakika kendine gelemedi. Aylinin onu aramasıyla telefonda duygu dolu anlar yaşandı.

*****

Ceylan ve Kaanın Paristen dönüşünün üstünden bir hafta geçmişti. Ceylanın Miaya alışması zaman alacağa benziyordu. Mia kafesiz Mia değildi sanki. Ceylan büyük bir boşluk hissediyordu. Kafenin artık Mianın bir parçası olmadığı hafızasından silinmiş, hatta yolda gelirken orayı yeniden görmenin hayalini kurmuştu. Güle oynaya Mianın kapısından girmiş, kafenin bulunduğu kısımda rayonları görünce tüm neşesi kaçmıştı. Bütün gün gözlerinin önüne orada yaşadıkları gelmişti, anılar birer birer yoklamıştı. İşe alındığı ilk gün, Toprak ve Burcuyla tanışması, Toprakla bakışmaları, mutfakta yaptıkları tango... bu liste böyle uzayıp gidiyordu.

Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin