Küçükken Miayı Ceylan için önemli yapan anne ve babasının aşk hikayesiydi. Ve şimdi büyüdüğünde onun için vazgeçilmez kılan başka bir sebep daha vardı: Toprak. Mianın kafesinde garsondu. İlk görüşte çarpıldı Toprağa. Onunla tanıştığı anda içine sıcacık birşeylerin aktığını hissetti. Elini selamlaşmak için tuttuğunda kalbi avuçlarındaydı sanki. Toprağın bakışları onu bulutların üzerine çıkardı. O an kendini dünyanın en güzel kızı gibi hisseti. Tamam çirkin bir kız değildi, hatta dürüst olmak gerekirse çok güzeldi. Ama ilk defa bir erkeğin onu saran bakışlarıyla beğenilmenin verdiği bir özgüvenle ruhu okşandı. Göğüs kafesindeki boşluk dolmuştu sanki.
Toprak kendini beğenmiş, herkesle çabucak samimi olabilen delişmen bir çocuktu. Kendine özgü o "serseri" karizmasıyla herkesi, özelliklede kadınları kolayca etkiliyordu. Bu güven vermeyen, ele avuca sığmaz adama nasıl tutulmuştu Ceylan? Ama ne yapsın, Toprakta şeytan tüyü vardı. Bir mıknatıs gibi onu kendine çekiyordu. Zaten iş gereği dib dibeydiler. Ama Toprağın da Ceylandan etkilenmesi kaçınılmazdı. Genç kızı görmediği zamanlar gözleri onu arıyordu. Her yanına gelişinde yaydığı o eşsiz koku, onun kokusu. Onun bu kıza zaafı vardı. Ama kendini tanıyordu. Bu başına buyruk adam kimseye bağlanamazdı, aynı kişiyle duramazdı, sıkılırdı. Masum, saf, temiz Ceylana yazık olurdu. Yinede onunla yakınlaşmaktan kendini alı koyamıyordu. Belkide kendini boş yere frenliyordu, hayatında eksik olan şey buydu. Bir akşam tüm herşeyi kenara bırakıp ona çıkma teklif etti. Davetini kabul ettiği halde Ceylan onu beklediği yere gelmedi. Aradığı halde onu bulamadı.
Ceylanın o gece nelerle boğuştuğunu bilse...Genç kız mağazadan çıkmak için hazırlanırken aklına çizimleri geldi. İki gün önce çizimlerini Aylin'e, ona küçükken umut aşılayan mağazanın genç yöneticisine göstermişti. Ama ses çıkmamıştı ondan. Mağazadan çıkmadan başını kaldırıp yukarı doğru baktı. Aylin'in odasının lambası hala yanıyordu. Etrafına baktı, mağazada başka kimse kalmamıştı. Ayakları merdivene doğru gitti. Yukarı çıkıp odaya doğru ilerledi. Kapıyı usulca tıklattı. İçerden ses gelmeyince çekinerek girdi. Aylinin başı masasının üzerindeydi. Uyuya mı kalmıştı? Hafifçe omzuna dokundu:
- Aylin hanım?Burnuna içki kokuları geliyordu. Genç kızın kirpikleri kımıldadı ama gözlerini açmadı. Ceylan sordu:
- Aylin hanım iyi misiniz?Bu sefer başını kaldırdı:
- Kim bu soruyu soran? Rüya mı görüyorum.Ceylana garip garip baktı:
- Sen misin? Adın neydi?
- Ceylan.
- Hımmm, şu garson.
- Tezgahtar.Ceylan Aylin için Miada çalışan bir tezgahtardan fazlası olmasada Ceylan için Aylinin her attığı adım çok önemliydi. Yıllardır onu ve ailesini yakından takip ediyordu. Tek hayali Aylin gibi bir gün kendi mağazasının müdürü olmaktı. Miada çalışmak hayaline kavuşmanın ilk adımıydı.
Birkaç gündür Miada işler tatsızdı. Zaten aylardır bir uğursuzluk vardı, hiçbir şey olması gereken gibi yürümüyordu. Aylin ellerini masaya dayayıp yerinden kalkmaya çalıştı:
- Hatırladım... Bana çizimlerini vermiştin. Yeteneğin var... Benden fazla... Bir tek ben işe yaramıyorum.
- Öyle demeyin...
- Derim derim... Depodaki soygundan haberin var değil mi?
- Evet.
- Hepsi benim suçum. Birşeyi de beceremedim.Sendeleye sendeleye yürürken Ceylan onu tutamadan yere düştü ve hıçkıra hıçkıra ağladı:
- Ölsem kimsenin umrunda olmaz.
- Yapmayın Aylin hanım... Babanız Zafer bey...Alaylı bir tınıyla:
- Çok üzülür değil mi? Babam beni başarısızlıkla suçluyor. Duygu teselli eder onu...Cici annesini oldum olası sevmezdi. Uzaklara baktı:
- Miran üzülür mü?Mağazanın kreatif direktöründen bahsediyordu. Onunla gizli bir ilişki yaşıyordu. Bundan Ceylanın haberi olmadığından öylesine cevap verdi:
- İş arkadaşısınız... elbette üzülür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceylan- Hayallerinin peşinden giden kız
RomanceCeylan hayalini kurduğu geleceğe doğru yol alırken, hayatın onun için çok daha başka planları vardır. Hiçbir şey istediğimiz gibi gitmez her zaman. Bazen iyiki de olmadı deriz ya da tam tersi kadere suç atarız. Unuttuğumuz birşey var ki: Mevla g...