2.8

155 14 89
                                    

bu hikayenin bolumunu ilk kez bu kadar erken yaziyorum

******************

- Cumartesi Akşamı 21.03 -
Lisa

Genç kız iki saattir gelen aramalara ve mesajlara cevap vermiyordu. Arkadaşları deli gibi mesaj atıyor, neden gelmediğini sorguluyorlardı.

Çok geçmeden kapı çaldı. Genç kızın beklediği kişiler gelmişti.

Kapıyı açtığı gibi mahkeme duvarını anımsatan yüzü gördü. Üç senedir gelmiyorlardı. Ne aramışlardı, ne de merak etmişlerdi kızlarını. Şimdi ise sadece bir para olayı yüzünden kızın kapısına dayanmaları kırıcıydı.

İçeri geçmeleri için kenara çekileceği sırada annesi bir çöp parçasıymış gibi kenara itti kızını. Genç kız sinirine hakim olmaya çalışıyordu. Tüm sinirini istemeden de olsa Jungkook'tan çıkartmıştı. Bir yandan da hak veriyordu kendine. Bu atışma bugün veya yarın illaki yaşanacaktı. Bir insan bu kadar kısa sürede sevebilir miydi birisini?

Salonundaki küçük koltuğa oturduğunda babası çaprazında kalan tekli koltuktaydı. Annesi salonun ortasında deli gibi volta atıyordu. Karnından konuşurken sonunda dayanamadı ve sordu. "Nereden buldun o kadar parayı? Nerede saklıyorsun, söyle!" Annesi çekmeceleri karıştırmaya başladığında Lisa olayları anlamaya çalışıyordu. Jungkook o ibana ne kadar para göndermişti cidden?

"Kaç liradan bahsediyorsun?" Çekmeceleri karıştırmayı bıraktı ve kızına döndü. "30 bin Lisa. Hani senin yolladığın 30 bin?" Genç kız siniri bozuk bir şekilde gülmeye başladı. Ayağa kalktı ve annesinin yanına ilerledi. "Yıllardır adımını atmadığın eve sadece para için geldin, öyle mi?" Tiksinircesine baktı babasına. "Ne sen babamsın ne de sen annem. Yoksunuz bundan sonra." Annesi anlık gelen sinirle kızına tokat attı. "Çık o zaman evimden, çık!" Kızını kolundan tuttu ve bina kapısına kadar sürükledi. Kız yediği tokat yüzünden patlayan dudağını hissediyordu.

Apartmanın kapısını açtı ve resmen fırlattı kızını. "Neyi becerdin ki sen! Okul hayatın belki düzgün olur dedim onu bile berbat ettin! Bu evi en çok sen hak etmiyorsun!" Ve yüzüne tekrardan kapanan o kapı.

Bu durumda olmaktan nefret ediyordu. Annesinin onu sevmediğini bile bile hala daha onu gururlandırmak için çabalayışı kendinden nefret etmesini sağlıyordu. Gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Yapabileceği tek şeyi yaptı ve ayağa kalkmaya çalıştı. Bacaklarındaki tüm güç çekilmişti sanki.

Kendini toparlayıp ayağa kalkmaya çalışırken ona doğru uzatılan eli fark etti. İlk görüşte elin sahibini babası sandı. "Belki bu sefer kızını önemsemiştir" diye düşünmeden edemedi. Tekrar ümitlendi fakat yine büyük bir boşluğa düştü her şey.

Babasına ait olduğunu düşünüp o ele uzanmadı. Ayağa kalkmak için yeltendiğinde koluna sarılan eli hissetti. Daha da meraklanmaya başladığında yanındaki kişinin Jungkook olduğunu gördü. Onun gittiğini sanmıştı. Cidden burada mı beklemişti?

Yardım etmesine izin verdi ve arabaya kadar kol kola yürüdüler. Ne Jungkook konuştu ne de Lisa. Sessiz sokakta yankılanan tek şey genç kızın hıçkırma sesleriydi.

Arabaya bindiklerinde de sessizlik devam etti. Jungkook kendini toparlayabilmesi için kıza vakit tanıdı. Lisa gözyaşlarını sildi, boğazını temizledi. "Sahile gidebilir miyiz?" Jungkook arabayı çalıştırdı ve buraya yakın olan sahile sürdü.

Genç kızın evi sahile yakın olduğu için yolculukları çok uzun sürmedi. Yol boyunca gözyaşları durmadı. Bazen aralarındaki derin sessizliğe hıçkırıkları karıştı.

Geldiklerinde Lisa bir saniye beklemeden dışarı attı kendini. Saat ilerliyordu. Sahil çok dolu değildi fakat tamamen boş da denilemezdi. Sahilin sonundaki banka oturdular. Burası insanlardan uzaktı ve rahatça konuşabilirlerdi. Tabii kavga etmezlerse.

İkisi de banka yerleştiğinde kimse bozmadı sessizliği. Kırgınlardı. Birbirlerine veya başka yakınlarına, fark etmiyordu. İçlerinde bir yerlerde bazı şeyler kırılmıştı.

Lisa kendini bu sevgiye layık görmüyordu. Çocukluğunda bile annesi tarafından aşağılanan bir kızdı. Kendine çoğu zaman sevgiyle bakmazdı. Hiçbir şeyi hak etmediği yüzüne birçok kez vurulmuştu. Çevresinde bunlara şahitlik eden insanların susması onun güvenini daha da sarsmıştı. Şimdi karşısında ona koşulsuz bir şekilde sunulan sevgi vardı. O da sevmek, sevilmek istiyordu her insan gibi fakat zihni susmuyordu. Bu sevgiye inanmalı mıydı cidden?

Jungkook ile zıtlaştığı konular olmuştu. Kalbini kırmıştı. İsteyerek veya istemeyerek. Jungkook böyle bir kavganın yaşanacağını düşünmemişti bile. Güzel bir akşam yemeği olacağını hayal etmişti. Lisa'nın kararı belki değişir diyerek kapıdan ayrılmamıştı. Onun annesini görmüştü. Kıza nasıl davrandığını görmüştü ve gelmemesinin sebebinin bu olduğunu da anlamıştı. Anlamadığı tek şey bunu açıkça söyleyebilirdi. Annesinin geldiğini ve bu akşam yemeğine katılamayacağını açıklayabilirdi. En çok kıran şey hiçbirini yapmamış olmasıydı.

Lisa kendini toparladı ve Jungkook'a döndü. Oturdukları yerin çok yakınında olmayan sokak lambasının ışığı yüzüne o kadar güzel bir açıyla vuruyordu ki bir süre genci izledi. "Gördün değil mi her şeyi?" Göz göze geldiklerinde Jungkook'un bakışları dudaklarında takılı kaldı. Yediği tokat yüzünden kanayan dudağı kötü görünüyordu. Lisa konuşacağı sırada Jungkook elini dudağının kenarında oluşan yaraya götürdü. Bu an karşısında Lisa gözlerinin dolduğunu hissetti. "O kadın mı yaptı bunu?" Lisa cevap vermedi ve gencin dudağında olan elini tuttu. "Bana söyleyebilirdin Lisa. Açıklayabilirdin. Kırıp dökmene gerek yoktu."

Konuşmak için güç toplarcasına Jungkook'un elini daha sıkı tuttu. "Sevgini sorgulamam hataydı. Kalbini kırdım yine." Bakışları kucağına düştü. "Dört yıl önce ciddi bir kavga ettim onunla." Nasıl devam etmesi gerektiğini bilmiyordu. Daha önce bu olayı sadece Chae'ye anlatmıştı. "Başka ülkeye taşınmak istedi ikisi. Ben de karşı geldim." Jungkook pür dikkat Lisa'yı dinliyordu. "Burada kaldım çünkü o ülkeye gittiğimde tüm hayatımı onun yöneteceğini biliyordum. Bana fikrimi bile sormayacaklardı. Ne derlerse onu yapmak zorunda kalacaktım." Aklına gelen şey ile tebessüm etti. "Her şeyden önce Chae vardı arkamda. Bırakamazdım ben onu."

Tekrardan göz göze geldiler. "Yanlış anlama, benimki kadar onun ailesi de baskıcıdır. Annesi arkadaşlarına bile karışır fakat beni çok sever." Fazla  beklemeden devam etti. "Sonra terk etti beni. Dört sene boyunca tek başıma yaşadım. Babam bazen para gönderiyordu fakat onu da annemi arayıp kavga çıkarmamam için yapıyordu." Şimdi söyleyeceği şeylerin utancı yüzünden başını önüne eğdi tekrardan. "Beni aradı. Kira istedi benden. Benim parama da ihtiyacı olmaz aslında. Başını derde sokmuş büyük ihtimalle." İkisinin de gözleri dolmuştu. Jungkook üzüntüsünden mi yoksa özelini ona açmasının mutluluğundan mı gözlerinin dolduğunu bilmiyordu. "Ben annem yüzünden, bana dediği şeyler yüzünden sevilecek birisi olmadığımı düşünmeye başladım ve yıllarca atamadım bu düşünceyi kafamdan." Jungkook'un elini okşadı ve uzun uzun baktı gözlerinin içine. "Ben seni o yüzden uzaklaştırmaya çalıştım. Ben seni kırdım çünkü kurtul benden istedim. Kendini  bile sevemeyen birisini severken yıpranma istedim."

Lisa ağlamaya başladığında Jungkook dayanamadı ve sıkıca sarıldı. İç çekişleri arasından söyleyebildiği tek şeyi söyledi.

"Seni seviyorum."

**********************

bir bölüm kavga hemen ardından da barışma (evlenmehatta)

ARKADAŞLAR RAHATLADINIZ DİMİ HEPİNİZ ŞİMDİ BAKIN ARALARINI YAPTIM, LISA HER ŞEYİ ANLATTI VE SENİ SEVİYORUM DEDİ FARKINDA MISINIZ BUNUN BÜYÜKLÜĞÜNÜN

of rahatladım şunların arasını düzeltince amk

şimdi siz de biraz empati yapın ve lisanın yerinde olsanız ne yaparsınız onu yazın bakim buraya (ama cidden empati yapın bakın)

VE 4K OLMUŞ HATTA DÖRT BUÇUK HEPİNİZİ ÇOK SEVİYORUM AMK AŞKA GELDİM

çok da uzun konuştum kusruma bakmayın

umarım beğenmişsinizdiirr
vote vote vote
yorum yorum yorum
optuum kooocamaaan ❤️‍🩹🫀

fuckin' genius | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin