Felix'ten
Çimlerin üstünde oturmuş papatyalarla oynarken babamın içeriden seslenmesiyle ayağa kalktım. Bahçeye çıkmama bir şey demediği için genelde vaktimin birçoğunu burada geçiriyordum.
Eve girdiğimde babamı etrafta görememiştim. Odasına yöneldiğimde ise valizini topladığını gördüm. Gidiyor muydu?
"Baba?" Sorar gözlerle yanına ilerlediğimde hazırladığı valizi yatağın üstünden indirip bana döndü.
"İş için yurt dışına çıkıyorum. Sana her ay düzenli para gönderirim." Odadan çıkarken şokla gözlerim açıldı. Arkasından koşturarak kolundan tuttum sıkıca.
"Geri dönmeyecek misin?"
"Evet." Tekrar gitmeye yeltendiğinde kolunu daha sıkı tuttum. Gitsin istemiyordum.
"Baba gitme lütfen." Gözlerimin dolduğunu gördüğünde hayretle baktı bana. Ateşim var mı diye kontrol edip kaşlarını çattı. Hasta değildim ben.
"Felix sen iyi misin? Buna sevinmen gerekir. Artık seni dövecek bir baban olmayacak." Hayır istemiyordum. Beni dövüyordu ama en azından bir babam vardı. Öyle değil mi?
"Baba yalnız bırakma beni söz ne istersen yaparım." Kolunu ellerim arasından kurtararak dış kapıya doğru ilerledi. Ben ise arkasından ağlayarak gitmemesi için yalvarıyordum. Neden bir kez olsun dinlemiyordu ki beni?
"Merak etme güzel bir hayatın olacak. Dedim ya düzenli para göndereceğim."
"Baba ben para değil senin yanımda olmanı istiyorum. Yalnız bırakma lütfen."
İlk defa bana doğru yaklaşıp vurmak yerine saçlarımı karıştırdı. İlk defa sevgisini hissettirdi bana. Fakat uzun sürmedi. Saçlarıma küçük bir öpücük bırakarak gözlerimin içine son bir kez bakıp bir şey demeden ayrıldı evden. O çıkar çıkmaz dizlerimin üstüne çöktüm. Zoruma giden beni annem gibi terk etmesiydi. Fakat babam bilerek terk etmişti. Annem istemeden.
En çok korktuğum şey başıma gelmişti. Yalnız kalmak. Bir kez bile babam beni dövdüğünde, okula göndermediğinde, dışarı çıkmama izin vermediğinde söylenmedim. En azından yanımda dedim. Fakat şimdi değildi.
Nerede hata yapmıştım? Neden çevremdeki insanlar beni bir bir terk ediyordu. Çekilmez birisi miydim? Belki de öyleydim. Beni bırakmalarının illaki bir nedeni olmalıydı. Ama ben onları seviyordum.
Ayağa kalktım ancak bacaklarım titriyordu. Elimden tutacak biri bile yoktu yanımda. Adımlarımı odama yönelterek güçsüzce yatağa bıraktım bedenimi. Başım dönüyordu. Belki de strestendir. Derin nefesler almaya çalıştım nefessiz kaldığımı fark ederek. Ne yapacağımı bilmiyordum. Terk edilen insan ne yapardı ki? Ağlar mıydı?
Bir süre yatakta boş boş tavanı izleyerek sindirmeye çalıştım. Belki de abartıyorumdur. Halsiz bir şekilde yataktan kalkıp bu sefer evin kapısını kullanarak dışarı çıktım. İster istemez küçük bir gülümseme yerleşmişti dudaklarıma. En azından balkondan atlayarak bileğimi burkmama gerek kalmamıştı.
Kafam o kadar dalgındın ki ayaklarımın beni parka getirdiğini banka oturduğum an fark ettim. Hyunjin yoktu. Üzülmüştüm. Bankın üstündeki kurumuş bir yaprağı elime alarak onunla zaman geçirmeye çalıştım bir süre. Avucumu sıkmamla elimde ufalandı. Güldüm. Yaprakta terk etmişti beni.
Saatlerce o bankta oturarak parkta oynayan çocukları izledim dolu gözlerimle. Onları gördükçe içimdeki bir duygu açığa çıkıyordu. Ben çocukluğumu yaşayamamıştım. Onlar gibi sokakta ya da parkta bir arkadaşımla koşturarak oyunlar oynayamamıştım. En azından onlar oynayabiliyordu. İmreniyordum onlara. Çok tatlılardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polisin Oğlu / Hyunlix
Fanfiction"Ne sikim yaptında o bu hale geldi Hyunjin!? Ne yaptın orosbu çocuğu!?" "Sadece..." "Sadece ne?" "Babasını öldürttüm." Ağzımdan çıkan iki kelime ve yediğim bir yumruk daha. Bu seferki sert vuruşundan sendeleyip yere düştüğümde şaşkınlıkla bana baktı...