🚓 24. Final

83 11 13
                                    

Jeongin'den (4 ay sonra)

"Abim nerede Changbin?" Merdivenlerden aşağı inerken sorduğum soruyla mutfaktan seslenmişti Changbin.

"Her zamanki gibi gitti." Mutfağa ulaştığımda somurtarak yanına gitmiş, su içen sevgilimin arkasından sarılmış, kafamı sırtına yaslamıştım. Derin bir iç çekerken suyunu içen Changbin bana doğru dönüp kollarını belime sararak sımsıkı sarılmıştı.

"Üzülme... Evde huzursuz oluyor."

"Biz de gidelim mi yanına?" Sorduğum soruyla kol saatini bana gösterdi.

"Bu saatte mi gideceğiz? Saat gece yarısını çoktan geçti."

"Olsun gidelim lütfen." Yalvaran bakışlarıma dayanamamış ve başıyla onaylarak ayrılmıştı benden. Üstümüze montlarımızı alarak evden çıkıp arabaya bindik. Sonbaharın gelmesiyle havalar serinlemiş, ağaçların yaprakları dökülmeye başlamıştı.

Kısa bir süre içinde geldiğimizde arabadan inerek taşlık yolda kol kola yürümeye başladık. Gecenin bir vakti ıssız bir yerde olmamız beni korkutsa da yanımda Changbin'in olması biraz olsun sakinleşmemi sağlıyordu.

İki tarafı ağaçlarla dolu taşlık yolu geçmemizin ardından geldiğimiz açıklık alanla adımlarımız yavaşlamıştı. İlerde gördüğüm abimle o yöne doğru gidecektim ki Changbin'in kolumdan tutup büyüp bir çınar ağacının arkasına çekmesiyle ağacın arkasına saklanmıştık hemen.

"Ne oldu Changbin."

"Biraz dinleyelim." Changbin'i başımla onaylayarak birkaç metre ilerimizde olan abime çevirdim bakışlarımı. Yere uzanmış, kollarını Felix hyungun mezarına sararak titreyen sesiyle konuşuyordu. İçim gidiyordu onu böyle gördükçe. Felix hyung öldükten sonra her gece uzak olmasını umursamadan mezarına geliyor geceyi burada geçiriyordu. Bir gün bile geceyi evde geçirmemişti o günden sonra.

...

Yazardan

"Korkmuyorsun değil mi? Ben yanındayım." Kıyafetlerinin toprak olmasını umursamayarak kolunu mezara sarmış, donuk gözlerle ağaçların rüzgarın etkisiyle salınan yapraklarına bakıyordu. Meleği karanlıktan korktuğu için her gece yanına geliyor, sıkılmasın diye gün içinde yaptıklarını bazense rüyalarını anlatıyordu ona.

"Dün... Erken kalkmıştım sabah. Çok ağlamadım. Gözlerimin kızarmaması için 2 saat ağlayıp toparladım kendimi, ama kızarmıştı biraz." Titrek bir nefes çekti içine.

"Kahvaltı yapamadım... Ağlarken yediğimde boğazıma kaçıyordu çünkü."

Gözünden süzülen sıcak bir gözyaşı toprağa damlarken anlatmaya devam etti gününü.

"Bir saat sonra Minho geldi yanıma. İntikamını aldığını söyledi. Taehyung'u öldürmüş."

Artık gözyaşları bir bir süzülüyordu yanağından. Yüzü ifadesiz, gözleri donuk olsada şimdiden ıslatmıştı toprağı.

"Sonra Minho hastaneye götürdü beni. Birkaç işlem yaptılar. Bana söylemediler ama Minho'nun gözleri dolmuştu. Belki de sonuçlarım iyi çıktığı içindir."

Elinin altındaki toprağı sıktırdı hafifçe.

"Eve geldiğimizde canım çok yanıyordu. Fark etmeden 4-5 saat ağladım. Özür dilerim... Ama seni çok özlemiştim."

Gözlerini kapattı dayanamarak. Ağlamaktan hem gözleri hemde yanakları yanıyordu.

"Jeongin ısrar edince banyoya girdim ardından. Yanlışlıkla küvette uyuyakalmışım. Boğuluyormuşum ki Changbin kurtarmış beni. Özür dilerim. İntihar etmeye çalışmıyordum gerçekten. Jeongin ve Changbin bana inanmadı ama sen bana inanırsın öyle değil mi?"

Polisin Oğlu / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin