2 gün sonra
Hyunjin'den
Salondaki koltuklara yayılmış, sıcak kahvemi yudumlayarak kitabımı okurken mutfaktan gelen bazı seslerden dolayı sürekli dikkatim dağılıyordu. Felix neredeyse ayakta uyumasına rağmen browni yapacağım diye tutturmuştu. Üstelik uykulu olduğu için de sakarlığı tutmuştu. İnatçı ancak tatlı bir bebekti.
Felix evime tanışalı 2 gün oluyordu. Eşyalarını almaya, Seungmin'in evine gittiğimizde yaşananlardan sonra valizlerini toplamış ve eve gelmiştik. Aptal Minho'da 2 gündür evime uğramıyordu Jisung'la ilgilenmekten. Normalde ben evde olmasam bile gizlice girer, biraz evin içinde takılır çıkardı ancak onu bile yapmıyordu.
Hala Minho'nun hafızasını kaybettiği konusunda şaşkındım. O zamanlar en ufak bir şüphem olmamıştı. Yine de bunu iyi olmayan arkadaşlığımıza yoruyordum. Lise zamanlarında sadece birlikte olmamız gerektiği için takılıyorduk. Birbirimizin dertlerini paylaşmazdık.
Minho'nun babası ikimizin yakın arkadaş olmasını istiyordu. Ne de olsa okulu bitirdikten sonra babamın işini devralacaktım ve Minho'nun da benimle birlikte işlerini yürütmesini istemişti. Minho'yla babalarımızın eski ortak olmasından dolayı kaynaklanıyordu bu istekde.
Mutfaktan başka bir takırtı sesi gelmesiyle daha fazla dayanamayarak oturduğum yerden kalkıp adımlarımı mutfağa çevirdim. Bu gidişle gece gece başına bir iş açacaktı.
Mutfağa girer girmez kahkahamı tutamamış ve seslice gülmüştüm Felix'in haline. Browninin harcını yüzünün birçok yerine bulaştırmış, gözü kapalı önünde kabın içindeki harcı çay kaşığıyla karıştıyordu. Bir süre kapının orada durup içinde olduğu duruma güldükten sonra kendimi biraz olsun toparlayıp yanına ilerledim ve arkasından beline sarıldım. Ani hareketimle irkilmiş ancak karıştırma işlemine devam etmişti.
"Bırak artık şunu da yatıp uyuyalım hm?" Kafasını iki yana ağır hareketlerle salladı ve kapalı gözlerini hafifçe aralayarak yana dönüp bana baktı.
"Sen uyumuyorsun ki... Ne zaman uyansam uyanık oluyorsun." Tekrar karıştırma işlemine devam etmesiyle çenemi omzuna yaslayarak bebeksi kokusunu çektim içime. Söylediği doğruydu. Geceleri uyumuyordum. Felix hatırlamasa da geceleri sürekli kabus görerek uyanıyor, dakikalarca ağlıyordu. O her kabus görüp uyandığında onunla ilgilenecek birinin olması gerekiyordu ve bu tabii ki bendim. Benim yüzümden zaten görüyordu bu kabusları. Uykusunda konuşmasından babasını öldürdüğü anı gördüğünü anlayabiliyordum. Onda gerçekten büyük bir hasara yol açmıştım.
"Bak tadına güzel olmuş mu?" Uzattığı çay kaşığındaki browni harcını ağzıma sokmaya çalışırken yüzüme bulaştırmaması adına kaşığı elinden alıp tadına baktım. Bakmaz olsaydım. Ya şeker yerine tuz koymuştu ya da ben bu zamana kadar hiç tuzlu browni yememiştim. Yine de zorla yutmamın ardından kafamı onaylar anlamda sallayarak beğendiğime dair mırıltılar çıkardım.
Hafif aralık gözleri ve büzdüğü dudaklarıyla karıştırma işlemine devam ederken tezgahın üzerindeki çatalı düşürmesiyle çatalı almak için yere eğildim. Elim çatalı tutmuştu ancak öylece beklemiştim. Felix'in bacakları büyülenmeme sebep olmuştu.
Dizinin arkasından yukarı doğru yol alarak minik minik öpücükler bırakmaya başladım. Her seferinde kendimi kaybetmeme sebep oluyordu bacakları. Üstündeki şortun bitimine kadar gelip beyaz tenine uzun bir öpücük kondurdum. Şortu kısacık olduğu için kalçasını tam kapatmıyordu.
Bir süre beklemenin ardından açıkta kalan dolgun kalçasına dilimle ıslattığım dudaklarımı yavaşça bastırdım. Vücudu titremişti. Dudaklarımı sürterek ilerletip kalçasının başka bir noktasına bastırdığımda ufak bir inleme kaçmıştı ağzından. Hafif bir sırıtma yerleşti yüzüme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polisin Oğlu / Hyunlix
Fanfiction"Ne sikim yaptında o bu hale geldi Hyunjin!? Ne yaptın orosbu çocuğu!?" "Sadece..." "Sadece ne?" "Babasını öldürttüm." Ağzımdan çıkan iki kelime ve yediğim bir yumruk daha. Bu seferki sert vuruşundan sendeleyip yere düştüğümde şaşkınlıkla bana baktı...