🚓 23. Bölüm

54 8 4
                                    

Yazardan

"B-babamın canı çok yanmış mıdır Hyunjin?"

Derin bir sessizlik oluşmuştu ikisi arasında. Ağzını bıçak açmadı Hyunjin'in. Özür dilemek izledi yüzlerce kez. Hoş, özür dilesede ne zamanı geri sarabilir ne de bu olayı engelleyebilirdi. Özür dilemek için yüzü olduğunu düşünmüyordu.

Kelimeleri kullanmak yerine sarı saçlının anlına sıcak, uzun bir öpücük kondurarak kendisini anlatmak istedi ki Felix'te hissedebiliyordu onun ne kadar pişman olduğunu. Fakat yine de babasını kendi elleriyle öldürmüştü. İster istemez sorguluyordu canını yakıp yakmadığını.

Hyunjin'in iç çekme seslerini duymasıyla yanaklarını sildi Felix, siyah saçlıya dönerek kafasını iki yana salladı ağlamaması için. Kendi ağladığı yetmiyormuş gibi bir de Hyunjin'i ağlatmıştı.

"Ağlama Hyunjin bak bende ağlamıyorum." Sulu gözleriyle gülümsediğinde Felix, Hyunjin'de onun komik suratına hafifçe gülümsemişti. Felix'in yataktan kalkıp, kendisiyle birlikte çekiştirmesiyle arkasından takip ederek salona kadar geldiler. Hyunjin hâlâ ne yaptıklarını anlamadığı için Felix'e meraklı gözlerle bakıyordu.

Felix, Hyunjin'in bakışlarına karşın en ufak bir tepki vermeden dış kapıya doğru ilerlediğinde dışarı çıkacaklarını anlamıştı Hyunjin. Felix ayakkabılarını giyerken içeri girip ne olur ne olmaz diye silahını beline yerleştirip hemen ardından ayakkabısını giyip Felix'in peşinden yürümeye başladı.

Hala güneşin doğmamasından kaynaklı havaya çökmüş karanlık Felix'in görmesini engelliyor, adımlarını daha temkinli atmasına sebep oluyordu. Hyunjin ise anlamıştı Felix'in görmede sorun yaşadığını. Kolunu sarı saçlının omzuna atıp kendine doğru yaklaştırarak yürümeye devam ettiler.

Gittikleri yoldan anlamıştı Hyunjin nereye gittiklerini. Parka gidiyorlardı. O parka. Her şeyin başladığı o parka.

Her zamanki oturdukları banka oturduklarında havanın serinliğinden dolayı Felix kollarını önce Hyunjin'in beline dolamış, bir süre sonra ayağa kalkıp rüzgarın etkisiyle hafifçe sallanan salıncağa doğru ilerlemişti. Adımlarını dikkatli atıyordu tabii. Önünü görmüyordu. Sadece sokak lambasının altında çokta net görmediği salıncağa doğru yol alıyordu.

"Beni sallar mısın Hyunjin?" Felix'in salıncağa otururken sorduğu sorusuyla Hyunjin oturduğu banktan kalkmış ve Felix'in arkasına geçerek yavaşça sallamaya başlamıştı. Küçüğünün gülümsemesi o kadar güzeldi bir anlığına her şeyi unutmuştu Hyunjin. Bildiği tek şey Felix'ti sanki. Felix ve onun eşsiz gülümsemesi.

"Benim için bir ilki gerçekleştirdin Hyunjin, teşekkür ederim. Daha önce salıncağa bindiğimi hatırlamıyorum."

Felix'in gülümseyerek konuşması Hyunjin'in yüzünün düşmesine sebep olmuştu. Belki Felix kötü yaşamına alıştığı için bunları normal karşılıyor olabilirdi ancak Hyunjin'in göğsüne baskı uyguluyordu bu sözler. O bunları hak etmiyordu.

"Hyunjin."

"Efendim Felix?" Felix kafasını geriye doğru atarak alttan Hyunjin'in gözlerine baktı ve gülümsemesini büyüttü.

"Seni çok seviyorum. Kendimden bile çok. Seninle sonsuza kadar yaşamak istiyorum. Hiç ayrılmayalım olur mu? Ayrı kalma benden."

Gülümsedi Hyunjin.

"Ben seni sadece kendimden değil Felix, görüp göremeyeceğin her şeyden daha çok seviyorum. Sözüm olsun. Yalnız kalmayacaksın. Sen beni bıraksan bile ben seni bırakmayacağım."

"Söz mü?" Felix'in sorusuyla Hyunjin başını onaylar anlamda salladı. "Söz." Dedi Felix'i salıncaktan kaldırırken. Elini sarı saçlının beline dolayarak sarılırken Felix ise öylece durmuş hareket etmemişti. Edememişti. Kolları iki yanında sabit kalırken yavaşça yukarı doğru hareketlenmiş ve Hyunjin'in beline doğru yol almıştı. Kaşları çatıldı Felix'in. Elleri kendinden bağımsız ilerliyordu.

Polisin Oğlu / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin