Yazardan
Hyunjin elindeki sigaradan ciğerlerine derin bir nefes alarak dumanını gökyüzüne doğru üfledi. Yeni doğan güneşin ışığı gözünü alırken çatıdan aşağı sarkıttığı ayaklarını sallamayı bırakıp yanında sigara içen bedene döndü. Ona karşı oldukça sinirli ve öfkeli bakıyordu gözleri. Yaptıklarını bir türlü anlayamıyordu.
"Senin amacın ne!?" Hyunjin'in aniden sesini yükseltmesiyle irkilerek ona döndü Minho. Gözlerinde sen 'gerizekalı mısın?' der gibi bir ifade vardı. Biten sigara izmaritini çatıdan aşağı atarak soğuk bir sırıtma yerleştirdi yüzüne. Hyunjin'i sinir etmek en büyük hobilerinden biriydi bu yüzden onunla uğraşmak istiyordu.
"Ne oldu ki?" Minho'nun umursamaz sorusuyla derin bir nefes aldı Hyunjin. Dişlerini sıkarak Minho'nun gözlerine içine sert bir ifadeyle baktı.
"Bir de soruyor musun? Felix'ten uzak dur ve başka birini bul. Felix olmaz."
"Neden olmaz? Bence ondan iyisini bulamazsın."
"O masum." Aniden Minho'nun kahkaları doldu Hyunjin'in kulağına. Gittikçe sinirlendiğini kaynayan kanından anlayabiliyordu.
"Diğer insanlar da masumdu Hyunjin. Felix'i ayıran özellik ne? Ahh yoksa aşık mı oldun sen?" Alaylı konuşmasına göz devirdikten sonra ekledi. Yüzü ciddileşmişti. "Nasıl yapıyorsun umrumda değil ama onu buraya getireceksin ve elime teslim edeceksin. Yapamayacaksan ben yaparım ama sana pahalıya patlar. Teslimat kısa sürede gerçekleşmezse ikimizinde kellesi gider. Anlatabiliyor muyum?"
Minho'nun konuşmasını bitirmesiyle ellerini siyah saçlarına daldırarak çekiştirdi Hyunjin. Bu saçmalığı yapmak istemiyordu. Felix olmazdı. Herkes olur ama Felix olmazdı. Yapamazdı.
"Minho zorlama işte başkasını bul." İstemsiz sesi titremişti konuşurken. Hayatında hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti kendini. Minho'da anlamıştı istemediğini ancak umrunda değildi. Başkasını bu kadar kısa bir sürede bulmak imkansızdı.
"Sana en geç 1 hafta müsade ediyorum. 1 haftanın sonunda hala aynı tavrına devam edersen yaşayacaklarından ben sorumlu değilim. Duydun mu?"
Hyunjin'den herhangi bir cevap alamadığında bunu bir 'evet' olarak algılayıp yavaşça ayağa kalktı Minho. Yandan Hyunjin'e son bir bakış atarak çatının ortasındaki pencereden evin içine girdi. Arkasında ise çaresiz, kırgın bir beden bırakmıştı.
Kolay mıydı bu Hyunjin için? Akşamları sevinçle evden çıkıp parka Felix'i görmek için giden bu adam için kolay mıydı? Ona bakarken yeniden hayat bulduğunu hissediyor, gülümsemesini içini ısıtıyordu. Can almak kolay mıydı? Üstelik onun canını?
Titrek bir nefes aldı Hyunjin. Ne yapacağını bilmiyordu. Şimdilik bunları düşünmemeye çalışarak gözlerini neredeyse doğmuş olan güneşe çevirdi. Işıktan gözleri yanmıştı ancak çekmedi harelerini. Yanmanın etkisiyle gözünden süzülen yaş yanağından aşağı doğru yol alırken elinin tersiyle sertçe sildi. Elindeki sigaradan son bir nefes çekip ayağa kalktı ve önüne attığı izmariti ayağıyla ezdi.
Gözleri eski parlaklığını yitirmiş, bomboş bakıyordu etrafa. Yapacak bir şeyi olduğunu düşünmüyordu. Çalışacaktı. Yapabilirse Felix'i Minho'nun eline teslim edecekti. Tabii yapabilirse...
...
Bütün gün Seungmin'le takılan Felix yorgun düşmüş ve akşam yemeğinden sonra direkt odasına geçmişti. Üstünü değiştirip yatağına girmesinin ardından gözlerini kapatmış tam uyuyacakken odanın kapısının açılmasıyla birlikte oluşan sesle gözlerini o yöne çevirmişti. Seungmin'in içeri uzattığı kafasını görmesiyle gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polisin Oğlu / Hyunlix
Fanfiction"Ne sikim yaptında o bu hale geldi Hyunjin!? Ne yaptın orosbu çocuğu!?" "Sadece..." "Sadece ne?" "Babasını öldürttüm." Ağzımdan çıkan iki kelime ve yediğim bir yumruk daha. Bu seferki sert vuruşundan sendeleyip yere düştüğümde şaşkınlıkla bana baktı...