Bölüm full Aren'in ağzından, iyi okumalar<3
-
Motorumla ikide bir yeri değişen, bu sefer şehrin dışında olan toplanma alanımıza doğru sürüyordum. Rüzgarın şiddeti beni kasktan dolayı rahatsız etmiyordu. Yollar erken saatte olduğu için boştu. Gaza basıp hızımı artırdım.
Sonunda kocaman, koyu kahverengi binanın önüne ulaştım. Selma hocanın yanından ayrıldığım gibi hiç zaman kaybetmeden motoruma atlayıp buraya gelmiştim. Yıkık dökük değildi, eski bir bina olmasına rağmen aksine yeni bir bina gibiydi. Burasının yolu ezberimdeydi. Ezberimde olmak zorundaydı çünkü navigasyonda bu bina hiçbir şekilde çıkmazdı. Bilerek öyle binalar seçiyorduk.
Motoru sağa kırdım ve binanın köşesine park ettim. Park ettikten sonra üstünden indim ve kaskımı çıkartıp motorun üstüne koydum. Kulaklıklarımı da çıkartıp kabına koydum ve cebime soktum. Normal adımlarla kapıya adımladıktan sonra kapıyı bir ritimle çaldım. Aynı Selma Hoca'ya yaptığım gibi. Bu bizim için bir koddu. Gelen kişi bizden mi değil mi böyle anlıyorduk. Tabi şu ana kadar bizden başka biri uğramamıştı kullandığımız binalara.
Biz, bir amaç için bir araya gelmiş kalabalık bir hacker ekibiydik. Burası çalışma yaptığımız yerlerden birisiydi. Buradaki herkesin amacı aynıydı ve bu amaca ulaşmadan da asla durmayacaktık. Amacımız ise Wills Şirketinden intikam almaktı.
Yaptığımız iş tehlikeli ve riskliydi fakat kullandığımız sistem bizi şu ana dek hiç yakalatmamıştı.
Birkaç saniye boyunca bekledikten sonra kapı açıldı. Açan kişi ortaklarımdan biriydi. "Hoş geldin." dedi sıcak şekilde. Hafifçe gülümseyip "Hoş buldum , Aln." dedim. Geçmem için geri çekildi, içeri adımladım. İçeri girdiğimde etrafa bir göz attım. Diğer iş ortaklarımın bazıları birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Bilgisayar odalarına girip çıkanlar oluyordu. Bakınmaya devam ederken Okan'ı gördüm, diğer ortağımızla sohbet ediyordu. Konuşurken kafasını benim olduğum tarafa çevirdi ve beni gördü. Konuşmasını bitirip bana el salladı. Ben de ona el salladım. Okan, normalde İngiliz dili ve edebiyatı okuyordu ve artı olarak 4 dil biliyordu. Kodlama çok fazla bilmemesine rağmen ona ihtiyacımız oluyordu.
En bilinmeyen dilde yazılan kod, en ulaşılması zor olandır. Gerçekten ciddi bir iş yaptığımızda Okan devreye giriyordu. En bilinmeyen dillerde karışık şekilde yazıyordu kodlamaları, bu sayede yakalanma ihtimalimiz daha da imkansız oluyordu. Daha önce çok kez bu şekilde yapmıştık.
Aln, arkamdan "Patron üst katta seni bekliyor." deyince vücudumu yan şekilde döndürdüm ve başımı ona çevirdim. "Teşekkürler." dedim ve önüme dönüp üst kata giden merdivenlere ilerledim.
Merdivenlerden tek tek çıktım. Duvarları beyaz olan bir koridor karşıladı beni. Koridorun sonundaki kapıya ilerleyip yine aynı ritimde çaldım kapıyı.
Çok geçmeden içeriden kalın bir "Gir." komutunu duyunca kapı kulpunu indirip içeri adımladım ve arkamdan kapıyı kapattım.
"Hoş geldin, Ollo."
Tek elimi siyah kumaş pantolonumun cebine soktum. Bana kod adımla seslenilmesi benim için yabancı bir şey değildi. Buraya girdiğimiz andan itibaren herkes birbirine kod adıyla seslenirdi. Tabii bu zorunlu bir şey değildi, iş anı dışında. Benim kod adım, ikinci adımdan geliyordu; kimliğimde bile yazmayan adım olan Apollo'dan.
"Hoş buldum, patron." dedim. İçerisini gelişigüzel inceledim, bu oda en son geldiğimden beri değişmişti. Duvarlar bordo rengine boyanmıştı. Sıra sıra bilgisayar dizilmişti ve masalarının rengi siyahtı.