-Kalk lan it herif, diyerek ayağıyla kardeşini uyandırmaya çalıştı. Uykulu gözlerini açtığında karşısında abisi Yekta'yı görmeyi beklemiyordu. Sersem bir şekilde uzandığı yatağından dikildi. Sonra yavaşça ayağa kalkıp ellerini önüne doğru birleştirdi.
-Geleceğini bilmiyordum, dedi.
-Gelirken izin mi isteyeceğim senden, diyerek odasından çıktı. Deha'da abisinin peşinden onu takip etti.
-Yok Yekta abi bilseydim geleceğini hazırlanırdım böyle hazırlıksız bir şekilde karşına çıkmazdım, diye karşılık verdi.
-Neyine hazırlanacaksın ki seni merak ettim, diye tersledi. Sonra kardeşini aşağıdan yukarıya süzdü.
-Haksız da sayılmazmışsın o şort ne lan öyle minicik. Adam akıllı giyinsene. Evde teksin tamam da karı gibi dolaşma evinden içinde, dedikten sonra sustu.
-Özür dilerim abi öyle ne bulduysam onu geçirmiştim altıma, şortun bu kadar kısa olduğunu fark etmemişim. Aldıktan sonra fark ettim ben de, diye kendini açıklamaya çalıştı.
-Tamam kes, uzatma. Ben de benim işe yaramaz kardeşim ne durumda bir bakayım dedim. Raporlarını alıyorum iki gece önce yanındaki adamla sohbet ediyormuşsun. Aferin sonunda işe adapte olmuşsun, dedi.
Demek abim beni sürekli gözetletiyor diye geçirdi içinden.
-Evet abi alıştım işe, diye abisini onayladı.
-Alış alış daha 5 ay 20 gün orada duracaksın, diyerek başka bir şey söylemeden evden çıktı. Abisinin bir hışımla gelip bir hışımla gitmesine şaşırmıştı. Derin bir nefes çekti. Tanrıya şükür etti. İyi ki abisi onunla çok konuşmayı sevmezdi. Çok konuştuğu zamanlarda ya azarlardı ya da hakaret ederdi. Saatine baktığında öğle bire geliyordu. Uyuyası gelmediğinden telefonu eline alıp Eren'le mi buluşsam, diye geçirdi. Eren'e yazacakken birkaç kere takıldığı bir çocuktan mesaj aldı. İşe gitmeme daha çok var diyerek hemen duşa girdi. Güzel bir bakım yaptıktan sonra sırt çantasına iş kıyafetlerini koyup mesaj atan çocuğun villasının yolunu tuttu. Havadan sudan konuştuktan sonra çocuk Deha'yı soymaya başladı. Tenini içine çekerek her zaman ki gibi çok güzel koktuğunu söyledi. Bu adamla birkaç sevişmiş ve onunla sevişmekten hoşlanmıştı. Çünkü adam sadece seks odaklıydı. Öpüşmekten rahatsız olduğunu söyleyince anlayışla karşılaşmış onu öpmek için zorlamamıştı. Deha yatağa uzanıp adamın da üstünü çıkarmasını bekledi.
-Arkanı döner misin, diye ricada bulundu adam. Deha adamın lafını ikiletemeden istediğini yaptı.
Seviştikten sonra adam Deha'nın meme ucuyla oynamaya başladı.
-Meme ucuna taktığın bu şey canını acıtmıyor mu, diye sordu. Adam nippleden bahsediyordu. Deha umursamadan seviyorum dedi. Aslında piercinglerin hepsinden hoşlanıyordu ama bir kere burnunu deldirdiği için abisinden fena bir dayak yemişti. O yüzden bir tane nipple taktırmakla ve microdermal piercing olan köprücük kemiğindeki piercingle yetinmek zorunda kalmıştı.
*
Deha işe de o eve de gitmek istemiyordu. Küçük bir alan olan kulübe sanki cehennemden bir arsa misaliydi. Cehennemde tıkalı kalmak istemeyen Deha tıpkı orta çağ Avrupası'nda inançlı bir Hristiyan gibi cennetten belge almak için son kuruşuna kadar harcardı. Ama ona verilen bu ceza ne parayla satın alınabilecek maddi bir değere ne de özür dilenecek manevi bir şarta dayanıyordu. Abisinden çok babasına kızgındı. Yengesi ve abisi onu fena halde bu işe esir etmiş, babası ise korkak bir adam gibi oğlunun böyle basit bir işte çalışmasına karşı gelmemişti. Babasını düşündükçe öfkeleniyordu. Öfkesinin en büyük nedeni tıpkı ona benzemesiydi. Abisi haklıydı onun kadar pasif onun kadar korkak onun kadar lafını geçiremeyen silik bir karakterdi. Babası da tıpkı kendisi gibi Yekta'dan korkardı. En çok öfkelendiği konulardan birisi kendisini ve oğlunu bastırarak büyük oğluna el pençe olmuş olmasıydı. İşlerde onun sözü geçer en son kararı Yekta verirdi. Evliliği bile sansasyonel olan bu adam gücü sayesinde herkesin çenesini kapatmayı başarmıştı. Suna onların holdinglerinde çalışan baş sekreterdi. Azimli ve güçlü bir kadındı. En dipten gelmiş tırnaklarını kazıyarak bu makama ulaşmıştı. Fakir bir ailenin kızı olmasına rağmen pes etmemiş çalışmaktan asla vazgeçmemişti. Zekiydi üstüne üstlük herkese başkaldıracak kadar cesur yürekliydi de. Yekta kendisinin yaptığı bir hatayı baş sekreteri olan Suna'ya yıkmaya çalıştığında, Suna diğerleri gibi susmadı. Haksızlığa uğramış canı yanmıştı. Patronu resmen ona iftara atmış, adını kirletmişti. Bu Suna için kabul edilebilir bir hareket değildi. Asla boynunu eğip yapamadığı bir yanlışlık yüzünden yoluna devam etmezdi. Öfkeden deliye dönen kadın zararla dönmek istemiyordu ama içi de içini yiyordu. Saatlerce masasından kalkmayıp ne yapacağını düşündü. En sonunda istifa mektubunu yazıp. Yekta'nın odasına gitti. Yekta Suna'nın elindeki istifa mektubunu görünce yüzüne sinsi bir gülümseme kondurdu. Aslında onun işi bırakmasını içten içe istemiyordu. Senelerdir saygı duyduğu tek insandı. Babasına bile saygı duymayan bu terbiyesiz, burnu havada adam sadece Suna'nın yanında ağzından çıkanlara dikkat ederdi. Önceleri bunu Suna'nın sert mizacından kaynaklandığını düşünmüş daha sonra bunun sadece Suna'nın sert duruşundan olamayacağını anlamıştı. Ama aklı duyguların neye benzediğini anlayamadığı için neden ona karşı saygılı, tutucu yeri geldiğinde çalışanlardan bile kıskanacak kadar ileriye gittiğini çözmemişti. Yekta'nın kâğıda bakıp gülümsediğini gören Suna kendini tutamayarak adamın sandalyesinin önünde dikildi gömleğinin yakasından tutup havaya doğru kaldırıp sertçe tokat attı.
-Bu tokat bana iftira attığın için, deyip diğer yanağına da bir tokat daha attı.
-Bu tokatta benim en hassas olduğum, ağlayarak yazdığım istifama mektubuma güldüğün için, dedi. Birinden üstelik ona göre bir kadından dayak yiyen Yekta dumura uğramıştı. Hayatı boyunca kimse ona karşı gelmemiş ona böyle bir hareket yapacak cesarette bulunmamıştı. Öfkelenip her yeri yakıp yıkmak yerine acıdan yanan yanaklarını okşadı. Daha sonra Suna'dan özür dileyip herkese kendisinin haksız olduğunu itiraf etti. Bu itiraf haftalarca holdingde çalışan herkesin dillerden dillere dolaşan birinci konusu oldu. Bilahare Suna'ya âşık olduğunu fark eden Yekta kendisini de kadına zorla aşık etti. Suna'nın Yekta'dan 11 yaş büyük bir sekreter olması ise sadece köşe başlarında sessiz sedasız konuşulan bir dedikodu malzemesi olarak kaldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YUVA
Художественная прозаDeha yaptığı hatadan dolayı cezalandırılıp şirketin en üst kademesinden en alt kademelerinden biri olarak söylenen göreve yerleştirilir. En büyük fabrikalarından birisinin güvenliği olarak çalışmaya başlayan Deha'ya gece mesaisinde eşlik edecek ola...