Gece işe gittiğinde Atalay'ı yine her zaman kitap okurken göreceğini sanmıştı. Ama kulübe boştu. Eline telefonu alıp direkt Atalay'ı aradı. Açan olmayınca tüm gece içi içini yedi. Huzursuzdu ve içinde tarif edememeği bir sıkıntı çökmüştü. Zaten gece uyumaması gerekirken Atalay'ı düşünmekten gözünü bile kırpmamıştı. Mesai biter bitmez eve gitti. İşe başlamadan önce insan kaynaklarının eline tutuşturduğu belgeden Atalay'ın ev adresini okudu. Taksiye atlayıp evinin önünde durdu. Ayakları birkaç kere geri gitse de evinin önüne gelmişken geri dönmek olmaz, diye düşündü. Derin bir nefes aldı ve yavaşça nefesini bıraktı. Taksiye binmeden önce ağzına attığı naneli şekerin ferahlığı hala damağındaydı. İçinden üçe kadar sayıp zile bastı. Ayakta dikilip beklemeye başladı. Kapıyı açan olmayacağını düşündüğünden kapıyı arkasına alarak adım attığında kapının açılma sesini duydu.
-Sen mi geldin, cümlesini duyunca tekrardan hızlıca önüne döndü. Burnu kızarmış bir şekilde ona bakan Atalay'ı pijamalarla görmeyi beklemiyordu.
-Gece bana haber vermeyip işe gelmediğin için çok endişendim, ben de fabrikadan senin adresini isteyip seni görmeye geldim, dedi. Dağınık olan koltukta rahatsız bir şekilde oturarak. Atalay ayakta durup Deha'nın saçını okşayarak
-Sen abini mi merak ettin, deyip gülümsedi.
Deha, abi lafını Atalay'ın ağzından ilk defa duymuştu. Beklemediği bu hitabet şekli onu fena halde bozguna uğratmıştı. Atalay'ın elini başından çekip
-Ben sena haber vermedim diye kulübeyi başımıza yıkacaktın. Sen ise şimdi benimle alay ediyorsun, diyerek içerlendi.
-Neden bu kadar ciddisin. Sadece seninle uğraşıyorum. Halimi görmüyor musun hasta bir adama böyle mi davranılır, dedi.
-Hastasın ama benimle alay edecek güce de sahipsin, diyerek somurtkanlığını sürdürdü Deha.
-Özür dilerim sana da haber vermem gerekirdi. 20 aramanı ve 10'dan fazla mesajını sen buraya gelmeden 10 dakika önce falan gördüm. Dün çok hastaydım başımı kaldıracak halim yoktu şefe hasta olduğumu haber verip uyuya kalmışım, diye kendisini açıklamaya çalıştı.
-Bana haber verebilirdin, hastaneye gittin mi, şimdi nasılsın, eğer gitmediysen ve iyi hissetmiyorsun seni hastaneye götürmeme izin ver, diyerek cümle yağmuruna tuttu Atalay'ı.
Atalay sesli bir şekilde gülerek
-Sakin ol. İyim şu an sadece biraz nezle oldum. Tüm gece uyuyup dinlendim akşama kadar bir şeyim kalmaz, dedi.
Atalay'ın iç ısıtan gülüşü Deha'nın sakinleşmesini sağlamıştı. Diken üstündeymiş gibi oturduğu koltukta dikilip derin bir nefes çekti. Yanına oturan Atalay'ın kolundan sertçe tutup
-Bir daha hastalanırsan bana haber ver senin için ne kadar kaygılandığım hakkında hiçbir fikrin yok, dedi.
Atalay kolunu sıkan Deha'nın bu korumacı tavrı karşısında dumura uğrayıp aniden kolunu çekti.
-Benim için bu kadar tasalanmana gerek yok. Ben çocuk değilim kendi başımın çaresine bakacak yaştayım, diyerek sınırını korumaya çalıştı.
Deha Atalay'ın yaptığı ani hareket sonrası kendini geri çekti. Kolunu tutarken ne olmasını bekliyordum ki boynuma atlamasını mı beni kahramanı olarak görmesini mi? Ben ne yaptığımı sanıyorum diyerek kendine öfkelenip hızlıca ayağa kalktı.
-Nereye gidiyorsun?
-Eve gidiyorum, iyi olduğunu gördüğüme göre seni daha fazla rahatsız etmeyeyim, dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YUVA
Ficción GeneralDeha yaptığı hatadan dolayı cezalandırılıp şirketin en üst kademesinden en alt kademelerinden biri olarak söylenen göreve yerleştirilir. En büyük fabrikalarından birisinin güvenliği olarak çalışmaya başlayan Deha'ya gece mesaisinde eşlik edecek ola...