*Şarkı Paul'dan (Dani ve Lix'in öz babaları) onları bırakan güya ebeveyn olacak annelerine bırakılmıştır.
"Daniiii! Tomoyaaa! Uyanın hadiiii. Sabah olduuu. Kahvaltıyaa!" dedi babası aşağıdan bağırarak Dani'ye.
Dani yorganını kenara attı ve bir güzel gerindi. Kalktığını gören köpeği ise hemen kızın yanına gelip yatağa atladı.
Yerde yatan Tomoya hala uyanmamıştı. Dani yaramaz bir şekilde kalkıp köpeği Tomoya'nın üstüne bıraktı. Köpek yüzünü yalayınca çocuk hemen kalkmış ve yüzünü yalayan köpeği kendinden uzaklaştırmıştı.
"Ewww Honeycomb her yerim salya oldu. Dani ya hep bunu yapıyorsun sevmediğimi bildiğin halde." dedi çocuk yüzünü ekşiterek.
"Kalk uykucu yoksa tuvalete ilk ben gireceğim. Sonra iki saat çıkmayacağım ve sen de kapıda bekleyeceksin." dedi Dani koşarak. Oğlan da ona yetişip önce banyoya girmek için koşmuştu fakat yetişememişti.
"Offf Dani yaa. Ben aşağıya iniyorum." dedi çocuk sinirle.
Tomoya köpeği de kucağına almış, aşağıya inmişti.
"Moya günaydın. Uykunu alabildin mi?" dedi her zamanki gibi masada oturup gözünü açmayan Felix.
"Evett aldım Lix hyung. Ama şunu fark ettim cidden Avustralya'ya alışmışım. Buranın havası çok farklı." dedi oğlan kocaman gülümseyerek.
"Eee tabii hep orada yaşadın. Garip gelmiştir. İlk geldiğimiz zamanlar biz de öyle hissediyorduk." dedi kahvaltı hazırlayan Paul.
"Öyle Paul amca. Ama iyi ki gelmişim. Çünkü hem sizi hem de Dani'yi çok özledim. Telefondan görüntülü falan konuşuyorduk ama yok yani bunun gibi olmuyor." dedi oğlan uzaklara dalarken.
flashback
"Baba hiç aykadaşım yok ki benim. Kimşe benimle oynamıyoy. Lütfen bana biy aykadaş bul. Biz de onunla şonsuza kaday biylikte olalım." dedi daha yeni yeni büyümeye başlayan Danielle. Yaklaşık 3-4 yaşlarındaydı.
İki babası da onunla çok güzel ilgileniyorlardı, hiçbir dediğini iki etmiyorlardı ve de her isteğini yerine getirip mümkün olduğunca kızlarının yanlız hissetmemesini sağlamaya çalışıyorlardı. Fakat ne kadar uğraşsalar da bu onların giderebileceği bir şey değildi. Bir arkadaşı olsa kızları bu kadar yanlız hissetmeyecekti ve üzülmeyeckti. Çünkü onlar hep mutlu Danielle'i görmüşlerdi ve son zamanlarda büyüdükçe yalnızlık hissini tadan kız eskisi gibi babalarına gülümsemesini ve mutlu halini sunmuyordu.
Artık bu hem iki ebeveynin hem de Dani'nin canına tak etmişti. Dani'nin abisi vardı, iyi de geçinirlerdi fakat abisinin arkadaşları vardı ve onlara zaman ayırıyordu. O yüzden o olmazdı.
Bir gün Frank babası ekmek almak için gittiği fırından dönerken heyecanla eve girmiş ve ekmekleri de bırakıp hiçbir şey söylemeden Dani'yi de kolundan tutup dışarı çıkarmıştı.
"Dani sana arkadaş buldum babacığımmm.Hani bizim karşıdaki ev boştu ya oraya Japonya'lı bir aile taşındı. Hem de seninle yaşıt bir oğulları var. Daha evlerine tam yerleşemedikleri kahvaltı edememişler. Bu yüzden de kahvaltıya bize geliyorlarrr." dedi sevinçle Frank.
"Gerçekten mi babaa? Beni sever mi ki yeni taşınan arkadaş? Çok yakın olur muyuz?" dedi gözleri parlayarak.
Frank sevip sevmeme ihtimalini de gözünde bulundurarak "Bilmiyorum kızımm. Ama bence sevecek seni. Kim sevmesin ki seni miniş, şirin, çok tatlış bir kızsın. Hem unutma sakın. İyi davranırsan iyi karşılık alırsın. Böylece ilişkin güçlenir. Sen de o arkadaşa iyi davran ve onunla anlaş tamam mı bebeğim?" dedi güzelce kızına uygun davranışları aşılayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Strawberry Blond {Daerin}
FanfictionHey Haerin-ahh. Lolipopumun tadına bakmak ister misin?