11. zulüm.

819 70 195
                                    

Merhaba,
Bölüm bu kadar geciktiği için hepinizden gerçekten özür dilerim. Panomda paylaştığım duyurulardan bilenleriniz vardır, bu aralar gerçekten tuhaf bir dönemden geçiyorum. (Güzel mesajlarınız için minnettarım ♡⁠)

Dürüst olmak gerekirse hem ailevi meseleler hem de kendi içimdeki birtakım problemlerden dolayı, bir türlü kafamı yazmaya veremedim.

Her neyse, en sonunda bölümü bitirebildim. Vee yazdığım en uzun bölüm oldu. Umarım beklediğinize değer. Sizleri seviyorum, yorumlarınızı merakla bekliyorum.

*

"Bahadır Efendi, Cüneyd nerede?" dedi Zeynep korkuyla.

Bahadır başını eğdi. "Hanım anne.."

Bahadır'ın bu tavrıyla, Zeynep korkunun tüm vücudunu ele geçirdiğini hissediyordu. Neden bir şey söylemiyordu Bahadır? Neden Mürşidimiz iyi demiyordu?

"Bahadır!" dedi Zeynep. "Linç edilmişsiniz, duydum. Nerede Cüneyd? İyi mi?"

Bahadır sessiz kaldı. Bir şey söylemedi.

"Bahadır! Lütfen.. Nerede Cüneyd?" diyerek adeta yalvardı Zeynep.

"İçeride hanım anne." dedi Bahadır en sonunda başıyla Cüneyd'in odasını işaret ederek.

"Allah razı olsun Bahadır." dedi Zeynep hafifçe tebessüm ederek.

Bahadır başını hafifçe eğdi. "Sağolun hanım anne."

Zeynep içeri girmeden hemen önce, Bahadır'a bakarak arkasındaki Mira'yı işaret etti. "Can da buradaymış. Mira'yı onun yanına götürür müsün?"

Bahadır başını salladı ve Mira'nın yanına ilerledi. İkisi gözden kaybolurken Zeynep de odanın kapısının önünde duruyordu.

Korkusundan eli ayağı adeta buz kesmişti. Güçsüz hissediyordu kendini. Cüneyd'e zarar gelmiş olma ihtimali bile tepetaklak etmişti Zeynep'i.

Zeynep kapının önünde öylece beklerken, içeriye girmek için gereken cesareti göremiyordu kendisinde. İçeri girdiğinde onu karşılayabilecek manzaradan korkuyordu.

Linç, demişlerdi sadece. Kimse başka bir şey söylemiyordu. Zeynep'i korkutan da buydu. Bilinmezlik..

Bunun yanısıra Zeynep içten içe kendini suçluyordu. Cüneyd'in başına her ne geldiyse, sebebi oydu çünkü. O, bu fikri vermişti Cüneyd'e.

Bu korkusu ile daha fazla boğuşmak istemediğini karar veren Zeynep, kapıyı çalmadan hızla içeri girdi.

İçeri girdiğinde Cüneyd ile Sadi Hüdayi yan yana oturmuş, hiddetle bir şeyler konuşuyorlardı. Vahit ise onlardan uzakta oturuyor, sadece konuşulanı dinliyordu.

"Yahu Faniler'in Mürşidine saldırmaya kim cürret edebilir?!" dedi Sadi Hüdayi hiddetle.

Kapının açılma sesiyle Sadi Hüdayi sustu, herkesin başı Zeynep'e döndü. Cüneyd de dahil..

Cüneyd'in yüzü Zeynep'e döndüğünde, Zeynep'in hissettiği tüm korku azalmak yerine artmıştı.

Çünkü Cüneyd iyi görünmüyordu. Kaşının hemen üstünde büyük bir yara izi vardı, kan izleri bile teninde duruyordu hala. Niye kimse temizlememişti ki yarasını? Mikrop kapabilirdi, kimse bilmiyor muydu bunu?

 Niye kimse temizlememişti ki yarasını? Mikrop kapabilirdi, kimse bilmiyor muydu bunu?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Münzevi | Cüneyd Güneş | CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin