15. kırmızı pazartesi.

521 43 122
                                    

Bölümün adı olan kırmızı pazartesi kitabı, mağdur dahil herkesin bildiği bir cinayeti konu alır. Bu cinayetin eninde sonunda gerçekleşeceğini herkes bilir, ama bunu engellemek için kimse çaba göstermez...

*

Zeynep kapatıldığı odada hıçkırıklara ağlıyordu. Sırtını duvara yaslamış, dizlerini bir çocuk gibi kendine çekmişti.

Vahit'in adamları onu bu odaya kapatmışlardı. Güneş dahi girmeyen bir odaydı bu. Hoş, odadan çok bir hapishane gibiydi. Eski bir koltuk vardı sadece içerisinde. Ne bir yatak ne de bir penceresi vardı.

Kaç dakikadır ağladığını bilmiyordu Zeynep. Belki de saatler olmuştu buraya kapatılalı. Kim bilir?

Hıçkırıklarla ağlarken aklından geçen tek kişi Cüneyd'di. Korkuyordu onun için. Çok korkuyordu...

Cüneyd'in onu bırakıp giderkenki hâli gözlerinin önünden gitmiyordu. Normal bir kriz değildi, o hali. Zeynep bunu çok iyi biliyordu.

Bir şeyler tuhaftı.

Cüneyd'i o hale getirenin ne olduğunu merak ediyordu. Ama bundan daha fazla merak ettiği şey, Cüneyd'in nerede olduğuydu.

Surlara gitmiş olabilirdi.. Ama o halde surlara kadar gidebileceğinden bile emin değildi Zeynep.

Onu bırakıp gittiği için Cüneyd'i suçlamıyordu, en azından şimdilik...

Bir şey olmuş olmalı, diye düşünüyordu. Çünkü onun Cüneyd'i iki eli kanda dahi olsa göz bebeğini kurtarırdı... Değil mi?

Kapının şiddetle açılmasıyla ayağa fırladı Zeynep. Vahit'ti odaya giren.

Vahit sadece birkaç saat önce dergâha getirilmiş olan genç kıza baktı. Genç kızın gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, yüzü solmuştu. Lakin kızın bu hali Vahit'in zerre umrunda değildi.

"CÜNEYD NEREDE?" diye bağırdı Zeynep Vahit'in üstüne yürüyerek. Korkmuyordu ondan.

Cüneyd'e her ne olduysa, bunun sorumlusu Vahit'ti. Bundan emindi Zeynep. Emin olduğu tek şey de buydu.

Vahit ürkütücü bir şekilde gülümsedi. "Çok mu merak ediyorsun kocanı?"

Zeynep ağzını açtı bir şey söylemek için. Tam konuşacaktı ki, bakışları Vahit'in elindeki cübbeye takıldı. Cüneyd'in cübbesiydi bu...

Zeynep başının dönmeye başladığını hissediyordu. Nasıl almıştı Cüneyd'in cübbesini? Cüneyd vermezdi ki, alamazlardı Cüneyd'den cübbesini.

Zeynep, Vahit'e doğru bir adım daha attı ve Vahit'in elinden cübbeyi çekip aldı. Cüneyd'in en sevdiği cübbeydi bu, Zeynep'in söküğünü diktiği cübbe... "CÜNEYD NEREDE? NE YAPTIN ONA?"

Vahit aynı ürkütücülükle Zeynep'e baktı. "Öldü Cüneyd. Sen öldürdün onu Zeynep."

Zeynep'in gözleri doldu, tüm vücudu buz kesti duyduğuyla. Bacaklarının onu nasıl hâlâ ayakta tuttuğuna hayret etti. Çok güçsüz hissediyordu. Yapayalnız mı kalmıştı bu koca dünyada?

Yalan söylüyordu değil mi? Sırf onu üzmek, korkutmak için yalan söylüyordu Vahit. Cüneyd ölmüş olamazdı, onu bu koskoca dünyada yapayalnız bırakıp gitmiş olamazdı...

"Öldü, Zeynep. Senin yüzünden öldü Cüneyd." dedi Vahit sanki oldukça bariz bir şeyi anlatıyormuş gibi.

"YALAN GÜNAHA GÖTÜRÜR EFENDİ! YALAN SÖYLÜYORSUN!" diye tüm gücüyle bağırdı Zeynep. Vahit'in üstüne yürüdü, adamı göğsünden sertçe itti. "YALAN SÖYLÜYORSUN! ÖLMEDİ CÜNEYD!"

Münzevi | Cüneyd Güneş | CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin