16. mezar.

513 41 103
                                    

Odanın kapısının sertçe açılmasıyla sıçrayarak uykusundan uyandı Zeynep. Gözleri ağlamaktan kızarmış, gece boyu durmadan kabus gördüğü için göz altları mor halkalar ile çevriliydi. Zeynep geçen zamanın farkında olmasa da, sabah olmuştu.

Vahit'ti içeri giren, yine.

"Ne istiyorsun?" dedi Zeynep oturduğu yerden kalkma gereği duymayarak.

"Sana bir hediyem var Gelin Hanım."

Zeynep kaşlarını çattı. "Ne saçmalıyorsun sen? Ne hediyesi?" dedi oldukça soğuk bir sesle.

Vahit güldü. "Günahımı alıyorsun Zeynep Hanım. Sana yardım etmeye çalışıyorum ben."

"Söyle ne söyleyeceksen."

"Seni kocanın mezarına götüreceğim, kalk."

Zeynep'in gözleri doldu, şok içerisinde Vahit'e baktı.

"Gö- gömdünüz mü?"

"Gömmesek seni nasıl mezara götüreyim Zeynep Hanım? Cüneyd bir de sana zeki derdi." dedi alayla gülerek.

Zeynep gözlerini devirdi. Hızla ayağa kalktı. Acaba hakikati mi söylüyor, diye bile düşünmedi.

Başına en fazla ne gelebilirdi ki? Yapayalnız kaldığı bu dünyada ölse dahi umrunda değildi artık.

Dün gece gördüğü kabuslar ile yasın inkâr aşamasını geçmiş, yaşadığı acıyı kabul etmişti. Hakikatin bu olduğuna inanıyordu artık, Cüneyd'in gerçekten öldüğüne inanıyordu.

"Erken kabul ettin."

Zeynep kaşlarını çatarak Vahit'e baktı. Ellerinde sıkıca tuttuğu cübbeyi giydi. "Hadi."

"Kaçma şansın yok. Kaçtığın an bulurum seni." diyerek Zeynep'i tehdit etti Vahit.

"Öyle bir niyetim yok." diye mırıldandı Zeynep. "Başıma ne geleceği umrumda değil. Çabalamayacağım bile."

Vahit kızın bu acınası hâline gülümsedi. Yavaş adımlarla beraber çıktılar odadan. Vahit önde Zeynep arkada ilerliyorlardı. Tekkenin koridorlarında ilerlerken Zeynep, her şeyin değiştiğini düşündü.

Eskiden, tekkenin bu sessizliği huzuru çağrıştırırdı Zeynep'e. Lâkin şimdi, bu sessizlik ürkütüyordu onu. Tehlikeli bir sessizlikti sanki bu..

Vahit'in arkasında yürürken, tanıdık hiç kimseyi göremedi Zeynep. Bahadır, Arif, Can, Sadi Hüdayi Efendi.. Hiçbiri ortalıkta görünmüyordu. Sadece Vahit'in adamları ortalıktaydı.

Dayanamayarak sordu Zeynep. "Ne yaptın insanlara? Nerede herkes? Benim gibi odalara mı kapattın onları da?"

Vahit güldü. "Herkes kabuğuna çekildi desek daha doğru olur. Otorite güçtür. Gücümden korkuyor artık insanlar."

Normalde olsa Zeynep Vahit ile bir tartışmaya girip, ona yaptığının nasıl yanlış olduğunu anlatırdı. Ama şimdi hiç umrunda değildi genç kızın.

Vahit'in adımlarını takip etti Zeynep. Dergâhın bahçesine geldiklerinde, normalde bir tane mezar olan bahçede, artık iki mezar vardı...

Ayakları yere çivilendi Zeynep'in. Vahit mezarlara doğru ilerlerken o öylece kaldı. Çabucak dolan gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. İçinde ufacık bir umut kırıntısı vardı Cüneyd'in yaşadığına dair. Ama şimdi, o da yok olmuştu.

Tüm vücudu titremeye başlarken, yavaşça mezarlara doğru yürüdü. İyice yaklaştı iki mezara.

Abdülvahit oğlu
Cüneyd Güneş

Münzevi | Cüneyd Güneş | CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin