03 • "Etkinlik"

17.6K 690 58
                                    

YAREN ALACAN

Tarih öğretmenimiz, İhsan hoca, sınıfın kapısını aralayıp çöp kovasından taşan çöpleri ayağıyla itti. Sınıfın çoğunluğu ayağa kalktığında İhsan hoca tahtanın ortasına geçerek, klasör tipli çantasını bacakları hizasına getirdi. Gür sesiyle, sınıfı inleten koca bir 'iyi dersler' ile masasına oturduktan birkaç dakika sonra elinde kalemi, suratında memnuniyetsiz tipi ile yoklamayı almaya başladı.

"Yağmur Seyran?"

"Burada!" diye sesi yükseldi Yağmur'un. Daha sonra sıra Gamze'ye geldi ve cilveli ses tonuyla 'burada' diye seslendi Gamze.

İhsan hoca "Yaren Alacan?" diye huysuz bir tonda ismimi telafuz ettiğinde, şaşırarak, anormal bir tonlamayla "Burada!" dedim. İhsan hoca kafasını kaldırıp, gözlerini bana dikti.

"Birde utanmadan 'burada' diyor!"

Kinayeli ses tonu ve kendi kendine mırıldanır hali gözlerimin kocaman olmasını sağlarken, tüm sınıf pür dikkat kesilmişti. Güya, mırıldanarak söylemişti!

"Efendim hocam?" dedim, olayı kavramaya çalışır bir yüz ifadesiyle. Hoca, kalemi masanın üzerine bırakarak ellerini birbirine kenetledi.

"Bak Yaren, yavrum, hır gür çıkarmak bu okulun disiplinine aykırı demektir. Okuldan atılabilirdin, sırf derslerde ki başarın hatrına görmezden geldik. Ama hiçte utanman yok be kızım!"

Sözleri suratıma çarpılan bir tokat kadar acımasızca ruhuma işlemişti.

"Kusura bakmayın hocam, ancak ben haklı olduğumu düşünüyorum." diyerek kendime güvenim olduğunu belli eden ses tonumu kullandım.

Bunun haricinde pek itiraz edemezdim. Bu okulda öğretmenler ve öğrenciler arasında belirli bir seviye vardı. Herkes saygısını korumak zorundaydı. Bakışlarım tarih kitabına kayarken, tüm sınıfın benim ve İhsan hocanın arasından mekik dokuyan bakışlarını hissettim.

"Peki kızım. Ama bi daha ki sefere affedilmeyeceksin, pek mükemmelli derslerin koruyamayacak seni." diye uyarısını yaptıktan sonra son birkaç kişinin ismini sayarak derse döndü.

Pek derse odaklanmış değildim. Dinliyor gibi gözüküyordum ama bir kelimesinden dahi anladığım söylenemezdi. Dersten çok aklımda neden böyle bir şey yaptığıma dair soru işaretleri barındırıyordum.

Neden böyle bir şey yapmıştım ki?

Aklımda ki binbir çeşit sorudan sadece birini seçip, kendi kendimi sorguladım.

Çünkü öfkeyle kalktın ziyanla oturdun, diye cevap verdi bilinç altım. Haklıydı. Pek mantıklı düşünememiştim ve öfkem, düşüncesiz bir bedeni ortaya sürmüştü. Sonucu ise her iki anlamda da yıkıntıdan ibaretti.

Hem öğretmenlerimin gözünden düşmüştüm, hem de kendimden taviz verip, okuldaki iki yüzlü insanlara malzeme vermiştim.

"Evet çocuklar! Bugünkü konumuza uygun bir başlık buldum. Hem içinde bulunduğumuz duruma getirenlere de bir ders niteliğinde olur, umarım," diyerek konuştu İhsan hoca.

"Haydi, tarihte iletişim kuramamaktan dolayı olan anlaşmazlıklar, savaşlar gibi konular hakkında konuşalım. Hem sohbet havasında olur." dedi ve göz ucuyla bana baktı.

Utanır gibi kafamı eğmedim, aksine çenemi dikleştirdim ve gülümsedim. Sonuçta bu fikrin ana teması bendim. Utanmam yersizdi. Kolumun bir an da dürtülmesiyle kafamı sol tarafıma çevirdim.

"Hazır tarih dersindeyken, hocayla birinci sınıflar savaşını başlatmak istiyorsun herhalde." diye ortamı yumuşatmak adına gülümsedi Gamze. Dudaklarımda peydah olan ani gülümsemeyi görünce gülüşü sırıtmaya döndü.

Aşk Yetmezliği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin