Evin kapısına tıklatılmasıyla yayıldığım koltuktan yavaşça doğrulmuştum. Ayaklarımı sürüye sürüye kapıyı açmaya giderken o anda kapının önünde ki kişinin kim olduğunu hissetmiştim. Dawson.
Asık suratımla tavanı izlediğim dakikaların ardından böylece yüzüme bir tebessüm yayılmıştı. Kapıyı yavaşça araladığımda karşımda beliren Dawson da bana hafif bir tebessüm yollamıştı. Gözleri hafifçe üzerimde ki pijama takımını süzmüş ardından biraz daha sırıtmıştı. "Günaydın." Dedi ardından.
"Günaydın." Diye karşılık verdim ona. Dün geceden sonra ilk görüşmemizdi. "Daha iyi misin?" Diye sordu bu defa. E dün biraz dağıtmıştım tabi. Eve gelir gelmez uykuya dalmamın aksi mümkün değildi. "İyiyim. Sorun yok." Cevabımla başını sallayıp onaylamıştı beni.
Ardından derin bir nefes verdi ve konuştu. "Brandon'a da haber ver İn'e geçiyoruz. Sizi eğiteceğiz." Kaşlarım çağrıldığında eğitmek lafına takılıcak gibi olsam da aynı cümlede in lafı da geçtiği için bunu ciddiye almamıştım. "Ah peki." Dedim kısık bir sesle. "Hemen geliyorum."
"Tamamdır." Dediğiyle birlikte kapıyı açık bırakarak hızlı adımlarla yukarı çıkmıştım. Üzerimde ki pijamalardan kurtulup kısa saçlarıma da kısaca dağınık bir örgü yapmıştım. Yeniden aşağı inerken Brandon'a da bir mesaj atmayı unutmadım.
"Geldim." Dediğimle birlikte koltuğa yerleşmiş olan Dawson da ayaklanmıştı. Birlikte evden çıktığımızda kapıyı kilitlemiştim. Park halinde ki arabasına bindiğimizde motoru çalıştırmış ve sürmeye başlamıştı. "Nasıl bir eğitim bu?" Muhabbet açmak için sorduğum soruyla direksiyonu çevirirken yanıtladı beni.
"Öncelikli olarak dövüş. Güçlerini kullandığında kontrolünü kaybedebilirsin, bunu da düzeltmeye çalışacağız tabi. Zehirler ve hançerler hakkında bir kaç bilgilendirme bir de." Tane tane konuştuklarını kısa bir mırıldanma ile onaylamıştım.
Kısa sürede İn'e geldiğimizde arabadan inmiş ve içeri girmiştik. Geçen geldiğimize kıyasla daha kalabalıktı. Antrenman sesleri ortamda yankılanıyordu.
Gözlerim etrafta gezinirken Dawson'ı da takip ediyordum. Ringlerden birinin önüne geldiğimizde öncelikle kendisi çıkmış ve ardından elini uzatarak beni kolayca çekmişti yukarı. "Hemen mi başlıyoruz?" Tedirgin bir şekilde sorduğumda kenarda ki sargıları alıyordu. "Hemen." Dedi tek kelimeyle.
Ardından yanıma gelip hemen karşımda dikildiğinde tek elimi almış ve sargılardan birini sarmaya başlamıştı. Bu sırada gözleri beni bulduğunda ister istemez tebessüm etmiştim. İşi bittiğinde bu defa diğer elimi aldı ve onu da sardı yavaşça. "Boks eldiveni yok, başka bir koruma yok. Acıya ne kadar kolay alışırsan o kadar iyi. Zaten yaraların hızlıca iyileşiyor. Yine de acı orada tabi." Yavaşça geri çekilirken elimi de bırakmıştı.
O geriye doğru adımlarken gözlerim kısaca yanda ki ringe kaymış ve orada antrenman yapan iki kurdu izlemiştim. Duruşlarına ve yumruklarını sallayışlarına kısa bir süre baktığımda ardından yeniden Dawson'a döndüm. En azından bu küçük başlangıcım için işimi kolaylaştırırdı sanırım.
Ayaklarımı gördüğüm kadarıyla doğru pozisyona getirirken avuç içini açan Dawson'a baktım. Canı acımayacak mı diye kısa bir süre düşünsemde ardından onun Dawson Lee olduğunu hatırlayarak bu düşünceden vaz geçtim. Sert bir yumruğu doğrudan avuç içine geçirdiğimde kaşlarını kaldırmıştı. Gücüme şaşırmış görünüyordu.
Bu benim özgüvenimi artırırken ilerleyen zamanlarda bana anlattığı bir kaç teknik ile çalışmaya devam etmiştik. Hassas noktalar, kurtulmam için gösterdiği bir kaç başka tüyo. Reflekslerimi ve hislerimi kullanarak gelecek saldırılara nasıl hazır olabileceğim gibi. Hatta bir kaç kere karnıma darbeler de indirmişti. Muhtemelen gücünün oldukça ufak bir kısmı olan bu darbeler yine de iki büklüm olmamı sağlamıştı tabi.
Bir saati geride bıraktığımızda en sonunda bunu bitirmeye karar vermişti. Az önce boynuma dolamış olduğu kollarını kısık bir gülüş ile çözdü ve mırıldandı. "Bugünlük bu kadar yeter madem cici kurt." Dediğiyle birlikte kaşlarım çatılmıştı ve bir hamle yapmak için çabalamıştım fakat elbette... O lanet olası bir Lee'ydi. Beni anlamadığım bir hızla ve darbeyle yere serdiğinde kendisi de kısa sürede üzerimde yerini almıştı. Bacaklarımı bacakları ile sabitlemiş ve kolunun tekini boğazıma yaslamıştı. Nefes alabilmek adına başımı hafifçe kaldırdığımda gülümseyerek gözlerime bakıyordu. Ellerim can havliyle tişörtünü sıkıca kavramıştı.
Gözlerimi kıstım ve yakınlığından faydalanarak yine yeşil izlerini yakaladım gözlerinden. "Seni adi." Diye tıslamayı da ihmal etmemiştim. Yüzünde keyifli bir gülümseme vardı. "Üzülme güzelim o lağım farelerini yere sermen daha kolay olacak." Keyifli sesiyle sinirim daha da bozulduğunda gözlerim dudaklarına kaymıştı. Bu hareketim ile sırıtışı solarken derince yutkunmuştu.
Bu boşluğunu fırsat bildim ve tişörtünün yakalarını sıkıca kavrayarak birazcık da gücümü kullanarak onu yana devirerek bu defa ben üzerine çıktım. Karnında otururken dizlerimde iki yanından yere sabitlenmişti. Tişörtünde ki parmaklarımı çekmeyerek kollarımla boğazına yaptığım hafif baskıya devam ediyordum. Parmak uçlarımda ki parlamalar yavaşça sönerken Dawson'ın parmakları bacaklarımı bulmuştu.
Kısık bir sesle güldü. "Yalnız bu tamamıyla hile doluydu..." Dikkatini dağıtmam, gücümü kullanmam... Evet öyleydi elbette. Fakat umrumda da değildi tabi. Sonuç olarak şu anda altta olan oydu. Omuzlarımı silktim umursamazca. Bu halim onu daha da gülümsetirken parmaklarının yukarı tırmandığını hissetmek kalbimi hızlandırmıştı. Adi. Bu da bir hileydi!
Hızlıca ellerimi çözüp üzerinden kalktığımda boğazımı temizlemiştim. Elimde ki sargıları çözmeye yöneldiğimde o da yavaşça kalktı yerden. Üzerinde ki tozları temizlerken o da sessizliğini korumuştu. Sargıları ona uzattığımda alıp yerine koymuştu. Böylece birlikte ringden inmiştik. Hemen yan tarafta ki hançerlere ilerlediğinde yine peşinde takip ediyordum onu.
Sırayla dizilmiş hançerlerden yükselen büyüler ve zehirleri gayet net hissediyordum. Hepsi bir arada olduğu için olsa gerek öyle yoğundu ki bu his kalbime ağırlık çökmüştü resmen. Kaşlarım rahatsızlıkla çatıldığında mırıldandı Dawson. "Zamanla alışıyorsun. Başlarda zor oluyor tabi." Bu histen bahsettiğini anladığımda homurdandım. "Kalbim daraldı resmen." Gülmüştü bu dediğime. Eline bir hançer aldı bana döndü. "Öncelikle zehirlerin en sık kullanılan ve em tehlikeli olan bir kaçından bahsedeceğim sana. Sonra bugünü bitireceğim. Asıl yarın hançerlerle bir alıştırma yapacağız ve inan bana bugün ki kadar basit olmayacak." Kaşlarını kaldırıp uyarırcasına konuştuğunda içime bir endişe düşse de onaylamıştım onu başımı sallayarak.
•••
Çocuklar sizin libido nedir böyle. Sakin olun bakim. Antrenman ayağı...
Neyse bu da böyle bir geçiş bölümü oldu sanırım. Dawson ve Octavia okuduk yalnızca. Sonra ki bölümde görüşmek üzere. Bol bol öpücükler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beatrix
Teen Fiction"Sen katil değilsin ve olmayacaksın." Tek nefeste kurdu bu cümleyi. "Babamın katillerinden intikam almak istiyorum." Sesim titredi ama dişlerimi sıkarak onu sert tutmayı başardım. Yine de gözlerim doldu ve hatta bir yaş yavaşça süzüldü yanağımdan. D...