Dün tüm gün Dawson ile odada kalmıştık. Varlığını bile fark etmediğim televizyonu açmıştı ve bir şeyler izlemiştik. Arada muhabbet ediyorduk ve ben arada düşüncelere dalıp duruyordum. Sabahında ise Dawson'ın iknasıyla kahvaltıya inmiştim. Ev halkı beni görmesi ile oldukça şaşırmış ve aynı zamanda sevinmiştide. Küçük muhabbetlerle birlikte geçen yemeğin sonunda annem bana ve Brandon'a baktı. "Evimiz onarılmış ve temizlenmiş çocuklar. Kahvaltıdan sonra gidelim diyorum." Annemin sesiyle Harolt Lee konuştu. "İstediğiniz kadar burada kalabilirsiniz bayan Blake." Annem ona içtenlikle gülümsedi. "Her şey için teşekkürler Bay Harolt. Fakat evimize dönmemiz en iyisi olacak." Daha fazla ısrar etmeyerek onaylamıştı annemi.
Kahvaltının ardından Dawson'a sıkıca sarılarak veda etmiştim. Shay de bana kısa bir sarılma vermişti ve ardından Bay ve Bayan Lee'ye teşekkür ettikten sonra ayrılmıştık evden. Bizim için ayarlanan arabaya bindiğimizde evimizin kapısına kadar bırakılmıştık. İçeri girdiğimizde babamın öldüğü tarafa bakmayı tamamen red etmiştim.
Eskisi kadar iyi olan eve kısaca baktığımda annem bize bakmıştı. "Biraz konuşalım mı çocuklar?" Annemin sorusunu onayladığımızda birlikte koltuğa oturmuştuk. "Artık başımızda ki belalar bitti. Sanmıyorum ama eğer isterseniz eski hayatımıza geri dönebiliriz." Derken özellikle bana bakmıştı. Dawson ile olan ilişkimi farkındaydı elbette.
"Ben istemiyorum anne burada mutluyum." Kurduğum cümleyi anında desteklemişti Bran. Annem bize bakarak tebessüm etti ve mırıldandı. "Tahmin ettiğim gibi... Yine de sormak istedim." Tebessümüne karşılık vermiştim.
Ardından gözlerini özellikle bana dikti. "Özür dilerim." Dedi bir anda. Böylece kaşlarım çatılmıştı hafifçe. "Her şey için özür dilerim ayrıca. Fakat böyle olmalıydı." Gözlerimi kaçırdım annemden. Ardından yutkundum ve ona baktım yine. Zorlukla gülümsedim. "Önemli değil anne. Seni anlıyorum ve hak veriyorum. Tek istediğim bu konuların bir daha açılmaması." Bu söylediğim ile annem önce şaşırsada ardından gülümsemiş ve oturduğu yerden kalkarak yanıma gelmişti. Bana sıkıca sarılıp saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Seni seviyorum anne. İyi ki varsın." Mırıldanışım ile gülümsemişti. "Bende seni seviyorum kızım."
"Kıskanıyorum yalnız." Homurdanan Bran olduğunda ikimizde gülmüş ve kollarımızı açmıştık. Hızlıca geldiğinde üçümüz birbirimize sıkıca sarılmıştık. Ailemin bu güzel sıcaklığını iliklerime kadar hissettiğim bir kaç dakikanın ardından ise Brandon alayla konuşarak geri çekilmişti. "Tamam şımarmayın artık kızlar!" Ben gülerken annem gözlerini kısmıştı.
Bir süre daha oturup ailecek vakit geçirdiğimizde ise akşam olmuştu ve yemeğimizi yiyip odalarımıza çekilmiştik. Normal hayatıma dönmek adına müzik dinleyerek kitap okuduğum iki saatin arındansa yatağıma girmiş ve uyumuştum.
Sabah aşağı indiğimde ise kahvaltı etmeme kalmadan zil çalmış ve kapıda Dawson belirmişti. Gözlerim eminim ki anında ışıldarken mutlulukta ona bakıyordum. "Senin burada ne işin var?" Biraz kaba olsada oldukça şaşırmıştım.
"Seni almaya geldim. Maalesef sarı çocuğuda." Sonda alayla konuştuğunda gülmüştüm. Omuz silktim ve mırıldandım. "Daha kahvaltı etmedik biraz beklemen gerek." Bir mırıltıyla red etti beni. "Etme zaten. Hep birlikte edeceğiz." Kaşlarım ilgiyle kalksa da asalak halime daha fazla bakmayarak konuştu. "Hadi hazırlan. On dakika içinde arabada olun." Diyerek kapıyı kapattığında aceleyle Bran'a haber vermiş ve odama kaçmıştım.
Hızlıca hazırlandığımda ise aşağı inmiş ve arabaya binmiştik. Bizimkilerle buluşacağımızı ve hep birlikte kahvaltı yapma fikrinin Lisa'dan çıktığından bahsetmişti. Geldiğimiz yer denizin kenarında doğayla iç içe bir mekandı. Çoktan masaya yerleşmiş üçlünün yanına geçtiğimizde altı kişilik kahvaltıyı da sipariş etmiştik.
Kısa sürede gelen yemekle neşeli bir kahvaltı etmiştik. Yine yükselen güzel kahkahalar ve huzur dolu bir vakit geçirmiştik. Brandon ve Shay ilişkilerini daha açık yaşarken tahmin ettiğim gibi Dawson'ın ölümcül bakışları genelde kuzenimin üzerindeydi. Yakınlığı abarttıklarında boğazını temizleyerek aralarına bir mesafe çekiyordu. Bran onun gücünü bir kaç gece önce gördüğü için olsa gerek korkuyla geri çekiliyordu... Zavallı, hayatımda gördüğüm en güçlü kurdun kız kardeşiyle sevgili olarak hayatının hatasını yapmıştı maalesef. Umarım Tanrı onu Dawson Lee'nin gazabından korurdu. Gerçi eğer Shay'i üzerse onu koruyabilecek hiç bir şey yoktu bu hayatta...
Kahvaltının ardından deniz tarafına geçmiştik. Bikiniyle hazırlıklı gelen Shay denize girerken Brandon da onu eşlik etmişti. Gavin Lisa'yı denize atmakla tehdit ettiğinde ise Lisa ondan kaçmaya ve Gavin'de kovalamaya başlamıştı. Elbette büyücü bir kızın bir kurttan kaçması mümkün değildi fakat Gavin onun bu sevimli halinden eğleniyor olmalıydı ki yakalamıyordu.
Dawson ve ben ise oturup arkadaşlarımızı izleyerek eğleniyorduk. Beni kendine çekerek ona bakmamı sağlayan Dawson dudağıma uzun bir öpücük bırakmış ve geri çekilip gözlerime bakmıştı. "Babam gitme ihtimaliniz olduğundan bahsetti." Endişeyle kurduğu cümle ile kaşlarım kalktı. Ben odadayken annemler bir çok şey hakkında konuşmuş olmalıydı. "Gidecek misin?" Diye sordu bu defa direkt.
Kaşlarımı çattım ve başımı hafifçe yana yatırdım. "Deli gibi aşık olduğum kişi Reagon'da yaşarken ben nasıl bu kasabayı bırakıp gidebilirim söylesene." Yalancı bir kızgınlıkla konuştuğumda bu onu gülümsetmişti. Elimi yanağına koydum ve dikkatle gözlerine baktım. Yeşil izleri görene kadar baktım ve onları gördüğümde konuştum yeniden. "Seni bırakıp hiç bir yere gidemem Dawson. Hem ne demiştim ben?" Sorduğum soruyla güldü.
"Gitsen bile bırakmayacaktım." Söylediğiyle gülümsemiş ve başımı sallamıştım. "Gitsem bile bırakma sevgilim. Çünkü sen gitmeye kalkarsan ben öyle yapacağım." Belimde ki kollarıyla beni kucağına çektiğinde topluluğa açık bir yerde olmamızı geri plana attım. "Benim senden gidebilme gibi bir ihtimalim var mı sinsi kurt?" Söylediğiyle gülmüştüm. Benimle dalga geçmeye bayılıyordu ve bende onunla ilgili her şeye bayılıyordum.
Dudaklarımızı birleştirecektim ki buna izin vermeyerek beni daha sıkı tuttu ve ayaklandı. Kaşlarım çatıldı hemen. "Ne oluyor?" Diye homurdandığımda sinsice gülümsemişti. Yürümeye başladığında denize ilerlediğini fark ettim ve gözlerim irice açıldı. "Dawson hayır! Yedek kıyafetim yok!" Elbette bunu umursamayıp yürümeye devam ettiğinde kucağında çırpınmaya ve kurtulmaya çalışmıştım. Fakat güçlü kollarından kurtulmak imkansızdı.
"Dawson hayır diyorum!" Bağırışımı bitirmeme izin vermeden su bedenime çarpmıştı bile gözlerimi yumup sinirle bir nefes versemde kesinlikle beni umursamayarak ilerlemeye devam etti. İyice derinlere geldiğimizde kolumun altında ki ellerini belime çıkartmış ve beni yavaşça bırakmaya kalkmıştı. Ama buna izin vermeyerek bacaklarımı hızla beline doladım. Ellerimi de boynuna sarıp gözlerimi kısarak ona bakmıştım.
Elleriyle kaçlarımı tutmuş ve beni sabitlemişti. "Böylede olur tabi." Dedi ve anında dudaklarımızı birleştirdi. Gözlerimi yumup ona tutkuyla karşılık vermiştim. Dalgalar bedenlerimize çarpıp dururken, arkadaşlarımızın kahkahaları da kulaklarıma doluyordu. Aşık olduğum kişiyle tutkuyla öpüşürken kendimi en huzurlu ve en mutlu hissettiğim anın içerisindeydim.
Reagon'da ki maceralarımız bitmişti ve şimdi güzel günler bizi bekliyordu.
•••
SON.
Ulan bitti be🥹. Aileye ve arkadaşlığa tatlı detaylar vererek bitirmek istedim. Aile her şeydir ve arkadaşlık insanın en güzel kaçış noktasıdır. Bunu unutmayın🥹
Şimdi uzun uzun konuşmayacağım çünkü beş tane de özel bölümüz var. Tabi bu özel bölümler yıllar öncesine ait onları yeni yazmadım. Yine de elimden geldiğince düzenledim. Peşpeşe günler sırayla da onları yayınlayacağım. O yüzden uzun ve içimi döktüğüm konuşmayı da son özel bölümde yapmak istiyorum.
Umarım kurgu genel olarak hoşunuza gitmiştir. Gitmediysede haklısınız yani iki haftada yazılan 20 bölümlük bir kurgu sonuçta zkamzlaöslsö
Yine de okuduğunuz için çok teşekkürler. Görüşmek üzere🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beatrix
Teen Fiction"Sen katil değilsin ve olmayacaksın." Tek nefeste kurdu bu cümleyi. "Babamın katillerinden intikam almak istiyorum." Sesim titredi ama dişlerimi sıkarak onu sert tutmayı başardım. Yine de gözlerim doldu ve hatta bir yaş yavaşça süzüldü yanağımdan. D...