16. Bölüm

2 2 1
                                    

Eve gelir gelmez annem ve Bran ile sarılmış ve sadece dinlenmek istediğimi söyleyerek direkt odama çıkmıştım. Babam yaşıyordu ve bunu onlara nasıl söyleyebileceğim hakkında fikrim yoktu. Şu anlık kaçmak en doğru olandı.

Kendimi rahatlatmak adına aldığım sıcak duşun ardından odama girdiğimde yatağımda oturan Dawson'ı görmemle irkilmiştim. "Dawson?" Adını sorarcasına söylediğimde bana bakmıştı. Yavaşça gidip yanına oturdum. Yalnız kalmak istiyordum ama onunla konuşacak çok şeyim vardı.

"Nasıl buldun beni?" İlk sorum bu olduğunda bana dönmüştü yavaşça. "Stephan'ın leş adamları bizim kasabaya dadandığında senin ellerinden kaçtığını anladık. Ormanda seni arıyorduk. Kokunu almam zor olmadı." Gülümseyerek kurduğu cümleyle ona döndüm. Dolu gözlerime rağmen bende gülümsedim.

"Öyle şeyler oldu ki. Bunları nasıl anlatacağımı bilmiyorum." Kısık bir sesle konuştuğumda tek parmağını kaldırıp saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Yaklaşıp yanağıma bastırdı dudaklarını. Gözlerimi yumup titrek bir nefes çektim içime.

"Babam yaşıyormuş." Bir anda kurduğum cümleyle dudakları yanağımda dolaşan Dawson donup kaldı. Kaskatı kesilen bedeni ile yavaşça geri çekildiğinde kaşları çatıktı. "Ne?" Dedi büyük bir şok içerisinde.

"Babam ölmemiş, kendini ölü göstermiş. Stephan ile iş birliği yapıyor." Sessizce konuşuyordum çünkü alt katta ki kimsenin bizi duymasını istemiyordum. "Bana dedi ki onu asıl öldürmeye çalışan sizmişsiniz." Kaşları daha da çatıldığında telaşla konuştu. "Ne? Octavia böyle bir-" Gözümden akan yaşlarla durdurdum onu. "Biliyorum. Sana inanıyorum Dawson." Titreyen sesimle konuştuğumda bana bakıyordu. "Ama bana bunları neden söyledi anlamıyorum. Seni öldürmekten bahsettiler, size saldırmayı planlıyorlardı. Benden yardım istedi. Annemleri de yanımıza almak istediğimi söyledim ve bu fikre bahaneler sundu." Tane tane söylediklerimi büyük bir şaşkınlıkla dinlemişti.

Uzunca bir süre sustu ve düşündü. "Octavia anlamıyorum ben.... Aklıma gelenler. Yani dile getirmek istemiyorum ama-"

"Söyle Dawson." Diye kestim lafını. Bana döndü ve derince yutkundu. "Baban seni kendi hırsları için kullanmak istiyor olabilir. Sonuçta Reagon ve onun kasabası geçmişten beri sıkıntılı ve o da geçmişin intikamını almak istiyor olabilir." Söylediklerini dikkatlice dinlediğimde gözümden yaşlar sessizce akmaya devam ediyordu. "Annene söylemeliyiz. Ona danışmak ve fikirlerini almak en doğrusu olur. O babanı hepimizden iyi tanıyor." Dedikleri ile gözlerimi kaçırmış ve önüme dönmüştüm. Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı aşağı yukarı salladım.

"Biraz uyumak istiyorum. Yarın konuşsak." Dediğimle başını sallamıştı. "Nasıl istersen güzelim." Ayağa kalkıp eğildi ve alnıma içli bir öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde bende yatakta kaymış ve yorganın içine girmiştim. Odanın çıkışına yöneldiğinde mırıldandım. "Sende kalsan, olmaz mı?" Sessizce sorduğumda arkasını döndü ve bana baktı.

Karanlıkla dikilen bedeniyle yutkundum. Bu durumdayken bile ne kadar çekici olduğunu düşünmeden edemiyordum. Üzerinde ki boğazlı bodysi, altında ki kot pantolonu ve beline sarılı kemer. O kemerde ki sıralı hançerler. Dawson Lee bu şekilde daha bir kaç saniye beni izlemiş ardından kemeri çıkartmış ve kenarda ki masamın üzerine koymuştu.

Yavaş adımlarla gelip yatağa girdi ve elini karnıma sararak beni kendine çekti. Sırtım göğsüne çarptığında burnunu hafifçe boynuma sürtmüş ve saçlarımda bulmuştu yerini. Bense kolları arasında huzurlu ve derin bir uykuya dalmıştım.

Sabah uyandığımda Dawson yoktu fakat masamın üzerinde duran kemeri hala evde olduğunu anlamımı sağlamış ve derin bir nefes vermiştim. Yataktan doğrulup elimi yüzümü yıkadıktan sonra ağır adımlarla aşağı inmiştim.

Salonumuz yine oldukça kalabalıktı. Annem, Bran, Dawson ve Harolt Lee. Hepsi bir kez daha benim yapacağım açıklamaları bekliyordu heyecanla. Onları tüm olanları daha da detaylı anlattığımda olanlara annemi inandırmak oldukça zor olmuştu tabi.

Yaşları gözünden süzülürken en az benim kadar şaşkın olan annem konuştu. "Ben inanamıyorum." Dudaklarından dökülen ilk şey bu olmuştu. "Tommy böyle bir şey..." Duraksadı yine şaşkınlıkla. Sessizlik uzun sürdü. Kimseden ses çıkmadı ve anneme uzunca bir zaman tanıdılar. Ardından konuşan kişi Harolt olmuştu. "Şaşkınlığınızı anlıyorum ama eşiniz hakkında bizi bilgilendirmeniz gerekiyor." Anlayışla konuştuğunda annem ona dönmüştü.

"Yalan söylemiş." Dedi direkt. "Saldırılardan birinde Stephan'ın yüzünü görmüştüm direkt."

"Bu yüzden sizi yanına alıp oyununa dahil etmek istemedi." Diyen Dawson'dı. Annem dudaklarını birbirine bastırdı ve sakince salladı başını.

"Muhtemelen eşiniz öldürmeye ya da ölmeye gelecek bayan Blake." Annemim bakışları bu cümleyi kuran Harolt'ı buldu. "Bu ne zaman olacak bilmiyorum fakat hazırlıklı olmalısınız. Oğlum Dawson bu süreçte hep yanınızda olacak ve korumanızı bizzat kendisi sağlayacak. Ayriyeten kapıya iki kişi daha dikeceğim." Yaptığı açıklamalara hepimiz sessiz kalmıştık.

En sonunda kalkmış ve çıkıp gitmişi evden. Masada yine dört kişi kaldığımızda annem bir süre sonra ayaklanmıştı. "Ben biraz yalnız kalsam iyi olacak." Onu başımla onayladığımda odasına çekilmişti.

"Tüm bu olanlara inanamıyorum." Yanımda ki Brandon yüzünü sıvazlayarak homurdanmıştı. Bende inanamıyordum bu yüzden sessiz kaldım.

Yanımda ki sandalyede oturan Dawson'ın tek eli benim sandalyemin arka kısmındaydı. Böylece hafifçe bana eğildi ve gözlerime baktı. "Her şeyi halledeceğiz." Dedi kısık bir sesle. Böylece gülümsedim bende. Elimi kaldırıp yanağına koydum ve kısaca dudaklarımı bastırdım. "Biliyorum halledeceğiz. Sen yanımdasın çünkü." Kurduğum cümle onun da gülümsemesini sağlamıştı.

"Gözlerim kanayacak şimdi. Ne bu mıçmıç." Brandon homurdandığında bunu beni güldürmek için yaptığını biliyordum. Dawson'dan uzaklaşırken kısık bir sesle gülmüştüm bu yüzden. "Seni de görürüz." Alayla konuştuğumda anında kaşları çatıldı. Yaptığım imada ki kişiyi biliyordu fakat o kişinin sevgili abisi hemen yanımda oturduğu için dile getirmem mümkün değildi.

Çalan kapıyla kaşlarım çatıldığında gerilmiştim fakat gelenleri çoktan hissetmiş olan Dawson hemen konuştu. "Bizimkiler." Böylece rahatladığımda gidip kapıyı açan da o olmuştu. İçeri giren Lisa, Shay ve Gavin'di yerimden ayaklandığımda Lisa koşarak gelmiş ve bana sıkıca sarılmıştı. Ardından Shay'de sarıldığında Gavin kısa bir geçmiş olsun dilemişti. Hemen ardından hep birlikte oturmuş ve kahvelerimizi yaparak öylesine muhabbet etmeye başlamıştık.

Arkadaşlarımla vakit geçirmem kesinlikle en çok ihtiyacım olan şeydi. Arkadaşlık öyle bir ilaçtı ve öyle bir kaçış noktasıydı ki kafamda ki bütün kötü düşünceler yok olup gidiyor yerine neşeli kahkahaları bırakıyordu.

•••

Octavianın huzur bulduğu yer yani dawsonın yanı...

Annesi😭 aşık olduğunuz adamın ihaneti bu dünyada ki en ağır yüklerden biridir dostlar... aşık olmayın diye bir tavsiye de bulunim alakasızca dksmsowlsp

Sonra ki bölümde görüşürüz.

BeatrixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin