3 Ay Sonra
Hafif şişmiş karnımı okşayarak çocuğumla konuşmaya çalışıyordum. "Bak annecim canın sürekli olur olmadık şeyler çekiyor neden yapıyorsun bunu? Birde sürekli midemi bulandırıyorsun lütfen ya artık oturup kalkamıyorum." Oflayarak arkama yaslandım. Şizofren değildim! Beni anlıyordu tamam mı buna emindim.
Oturduğum yerden kalkıp spor odasına girdim. Dawson boks torbasına yumruk atıyordu. Üstü çıplak bir şekilde boks torbasını yumruklayan Dawson Lee. Benim için büyük bir sınavdı kendisi.
Duraksadı ve dönüp bana baktı gülümsedikten sonra tekrar boks torbasına döndü. Her sporundan sonra yaptığı gibi son darbesini vurması ile boks torbasının sonu yer oldu.
Eldivensiz yaptığı için kapanan yaralarından kalan kanı temizleyip bana yaklaştı. Tek elini karnıma koyup okşarken diğer elini de belime koydu ve beni kendine çekti. Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu. "Yine benim küçük kurdum ile yaptığın konuşmayı duydum." Duymasan şaşarım.
"O zaman sende bir şeyler söyler misin babası?" Dedim ve şirince güldüm. Başını salladı gülümseyerek ve karnıma doğru eğildi. "Kızım," bende kocaman gülümsemiştim ister istemez. Cinsiyeti belli değildi fakat Dawson kız olacağını söyleyip duruyordu. Yani öyle istiyordu. "Lütfen anneni sinirlendirme sonra ben çekiyorum." Omzuna vurdum.
"A öyle mi Dawson bey ben hamile bir kadınım tabiki çekeceksin."
"Yok canım şikayetim yok sakin ol." Dedi ve sıkıca sarıldı. Bende hemen sarılmasına karşılık verdim. Ama tabiki yine mide bulantım geldi, artık babasıyla beni kıskandığını düşünmeye başlıyorum.
"Ben yine bir tuvalete gitmeliyim."
"Ah." Dudak büzdüm ve kolları arasından çıkıp tuvalete gittim. İşimi halletikten sonra elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçalayıp çıktım.
Dawson koltuğa oturmuş ve eline bira almış televizyon izliyordu. Hemen yanına kuruldum. Tek kolunu omzuma atarken bende ona sırnaştım. Kapı çaldığında görevli açtı ve içeri bizimkiler doluştu. Ben dikleşirken Dawson söylenmeye başladı.
"Gerçekten yeter artık ya hepinizin nüfusunu buraya aldıracağım her gün git gel size de zor oluyor çünkü." Ben ona uyarırcasına bir dirsek atarken Shay de alayla konuştu. "Mükemmel fikir abiciğim." Dawson yalnızca göz devirmişti.
Yanımıza varan Shay karnıma eğildi ve konuştu. "Ah harika halasının harika yeğeni junior Shay ne yapıyormuş bakalım?" Fakat arkasından beliren Brandon onu hafifçe iteklemiş ve kendisi karnıma eğilmişti. "Asıl dayısının bebeği ne yapıyormuş?" Onu sertçe savuran ise ufak tefek sarışın büyücü arkadaşım oldu. "Teyzesinin prensesi!" Diye o şakıdığında gözlerimi devirdim sertçe.
Yarın Lisa'nın düğünü vardı ve bunun hakkında konuşmaya başlamıştık. Bu sırada karnıma giren sancı ile inlemiş ve yüzümü buruşturmuştum. Tüm bakışlar bana dönerken Dawson elinde ki birayı kenara bıraktı. "Güzelim ne oldu? İyi misin?" Yavaşca başımı salladım. Brandon korkuyla konuştu.
"Yoksa doğuruyor musun?" Kızlar telaşla bakarken çıkışırcasına konuştum. "Saçmalama 4 buçuk aylık dahaca!" Bu sefer hep birlikte derin bir nefes aldılar.
Sızı geçtikçe rahatladım ve derin bir nefes aldım. "Oh tamam iyiyim geçti." Dawson'da derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Oturduğum yerden kalkınca bakışları bana döndü. "Octavia ne yapıyorsun? Otur şuraya bir şey olacak edecek."
"Sakin ol canım kocacım bunlar doğal şeyler, olucak. İyiyim. Gerçekten." Diye onu rahatlatmaya çalıştım. Gözlerini devirip oturduğu yerden kalktı. Böylece hep birlikte bahçeye çıkmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beatrix
Teen Fiction"Sen katil değilsin ve olmayacaksın." Tek nefeste kurdu bu cümleyi. "Babamın katillerinden intikam almak istiyorum." Sesim titredi ama dişlerimi sıkarak onu sert tutmayı başardım. Yine de gözlerim doldu ve hatta bir yaş yavaşça süzüldü yanağımdan. D...