3 Yıl Sonra
Şu an sevgili kocam ile bavulları topluyorduk. Çünkü balayına gidecektik. Evlendikten yaklaşık bir kaç ay sonrasıydı ama bu önemli bir detay değildi.
Asıl önemli olan detay sevgili arkadaşlarımızın da her zaman ki gibi bizi yalnız bırakmayıp zorla peşimizden gelmeleriydi... Tamam arkadaşlık dostluk hoştu ama bu biraz... Neyse.
Dawson onlara kaba bir şekilde gelmeyin desede hepsi oldukça yüzsüzdü. Ve sonuç. Geliyorlardı.
Neyse canım başımızın üstünde yerleri vardı. Tamam Dawson bu konuda benimle kesinlikle aynı fikirde değil. Sürekli söylenip onlara kötü bakışlar atıyordu. Bide biz onları bırakıp gideriz diye sabahın köründe bavulları ile kapımıza dayanmıştılar.
Gavin'in Lisa'ya yakın zamanda evlilik teklifi etmiş olması gibi bir durum vardı birde. Shay ve Brandon ise ilişkilerini güzel bir şekilde sürdürüyordu henüz.
Elimde bavullarla aşağı indiğimde Brandon'un homurdanması duyuldu. "Sonunda gençler ya." Yanından geçerken omzuna sertçe vurmuştum. "Kaşınma." Hırlar gibi konuştuğumda anında alaya almıştı durumu.
Evden çıkıp havalimanına geldiğimiz de Dawson'ın kiraladığı özel uçağa bindik. Oldukça büyük ve rahat koltuklar, televizyon ve bir mutfak mı o?
Planımız ise kısaca şu şekildeydi önce Norveç sonra Tayland'ın harika plajaları ve kasabamıza dönüş.
Koltuklardan birine koşarak oturdum. Tabiki cam kenarıydı. Dawson'da pilot olduğunu düşündüğüm kişiler ile falan konuştu ve gelip yanıma oturdu.
Elimi tuttu ve gözlerime baktı. "Mutlu musun?" Çocuk gibi başımı salladığım da bu halime o da kocaman gülümsemiş ve dudaklarıma bir öpücük bırakmıştı. Bende başımı omzuna yasladığımda uçak kısa bir sürede havalanmıştı. Altı saatlik bir yolumuz vardı. Bu yolculukta arada Dawson'la kitap okumuş ardından kahve içerek camdan dışarıyı izlemiş ve biraz kestirmiştim.
Otele vardığımızda bavullarımızı yerleştirmiş ve yemeğimizi yemiştik. Burda sadece üç gün geçirip diğer dört günde Tayland'da olucaktık.
Akşam olduğunda kuzey ışıklarını izlemek için hazırlanıp çıktık. Zavallı büyücü dostumuz Lisa kat kat giyinirken biz bu konuda daha rahattık. Küçük seyir yerlerine geldiğimizde çiftler olarak ayrı ayrı kiralamıştık. En azından burada yalnız olmak iyiydi.
Etkileyici kuzey ışıklarını büyük bir hayranlık ile izlemiş ve sanki yıllardır birlikte değil gibi güzel muhabbetler etmiş saat geç olduğunda ise uyuya kalmıştık.
Sabah olduğunda ise otele gidip kahvaltımızı etmiş ve soluklanmak adına odalara geçmiştik fakat odaya girer girmez belime dolanan kolları ile beni kendine çekmişti Dawson. Hemen homurdanmıştım bu haline. "Bir nefes alalım otele daha yeni girdik." Elbette bunu umursamayıp yeniden uzanmış ve uzun bir öpüşme başlatmıştı.
•
İkinci gün kayağa gitmiş üçüncü günde şehrin güzel yerlerini gezmiştik. Ve sonuç olarak yine havalimanı ve yine aynı uçak olmuştu. Uçakta yaşadığım ufak mide bulantısı haricinde yine gayet konforlu bir yolculuk olmuştu.
Bir kaç saat sonra gelmiştik. Yine önce otele gittik. Bavulları bırakıp yemek yedik. Ardından ise plaja gitmiştik. Hayatımda gördüğüm en berrak plaj falandı sanırım. Başımı döndüren suya kısa sürede alışmıştım. Shay, Bran ve Lisa ile biz suda eğlenirken, Dawson ve Gavin kıyıda kalmayı tercih etmişti. Tüm çekiciliği ile muhabbet eden Dawson kıskançlığımı tetiklese de bununla bir şekilde savaşmıştım çok şükür.
Buradaki eğlencemizde bittiğinde otele geri dönmüş ve karnımızı doyurduktan sonra otelin bahçesinde hep birlikte oturmuştuk.
"Ee balayınız nasıl gidiyor?" Brandon alayla sorduğunda ben gülümseye çalışırken Dawson homurdanmıştı. "Sayenizde harika." Ona uyarıcı bakışlarımı atsamda bunu umursamıştı. Bir süre sonra bünyeme basan yorgunluk ile ayaklanmıştım. "Ben biraz yorgunum, odaya geçiyorum." Herkese el sallayıp arkamı döndüğümde bir anda dönen başımla kala kalmıştım. Yanımda ki koltuğa tutunmak için hamle yapsamda kısa sürede geçmişti.
Kimsenin fark etmemisini umsamda elbette Dawson'dan kaçmamıştı. "İyi misin?" Yerinden ayaklanırken sorduğunda başımı sallamış ve mırıldanmıştım. "Yorgunluktan herhalde." Birlikte odaya çıktığımızda üstümü değiştirmiş ve yatağa girerek direkt uykuya dalmıştım.
Ertesi gün ise şehri gezmeye başlamıştık. Öyle sıcaktı ki ne kadar ince ve rahat giyinsemde bir faydası yoktu. Sıcaktan midem bulanıp duruyordu.
Akşama kadar gezdikten sonra otele geri döndük. Duş aldıktan sonra aşağı indim. Erkekler biraz spor yapacaklarını söyleyerek yanımızdan ayrıldığında kızkıza kalmıştık.
O sırada Shay aklımda dönüp duran olayları açtı. "Sen hayırdır ya bir mide bulantısı, bir baş dönmesi, göz kararmaları, halsizlikler?"
"Yol yorgunluğu ya." Diye geçiştirmeye çalışsam sevgili Lee yine konuştu. "Bir sana mı yol yorgunluğu hiç birimiz de yok bir şey." Bir süre sessiz kalsamda ardından sessizce konuştum. "Galiba günüm de gecikti."
Gözleri irice açılan Lisa şokla bağırdı. "Hamilesin sen işte!" Gözlerim irice açılırken ona baktım. Anons ver canım arkadaşım. "Test falan yapmadım daha. Hemen heyecanlanmayın."
"Tamam o işi hallederiz yarın." Shay heyecanla konuşmuştu. Bu konuyu burada kapattığımızda odaya çıkmış ve yine yorgunca uykuya dalmıştım. Ertesi gün erkenden uyandığımda yanımda yatan Dawson'ı da kaldırmış ve kahvaltıya indirmiştim. Bir tık da iştahlıydım tabi... Erkekleri gönderip kızlarla kaldığımızda en yakında ki eczaneden test almıştık.
Kendimi banyoya kapatıp testi yaptığımda sonuç çıkana kadar gergince beklemiştim. En sonunda testi elime aldığımda karşılaştığım çift çizgi ile bir kaç saniye kala kalmıştım. Kalbim yerinden çıkmak üzereydi sanırım. Banyodan çıkıp kızlara gösterdiğimde sevinç çığlıkları eşliğine sarılmışlardı bana.
"Ah Tanrım harika bir Lee olucağına eminim. Zaten Lee olup harika olmamak ne mümkün." Shay heyecanla konuştuğunda yerinde zıpladı ve ekledi. "Abimin tepkisini çok merak ediyorum." Bende merak ediyordum açıkçası.
Aşağı inip otelin kafesinde oturduk ve biraz muhabbet ettik. Sonra erkekler gelip yanımıza oturdu. Kısa sürede erkekler de gelip aramıza katıldığında heyecanla Dawson'ı da alarak odaya sürüklemiştim. Tüm yol bana ne olduğunu sorup dursada odaya girene kadar bir şey dememiştim.
En sonunda odaya girip kapıyı kapattığımda bana çatık bakışlarıyla baktı. "Tanrı aşkına ne oluyor Octavia? Beni korkutuyorsun."
"Dawson...ben..." Dedim ve sustum. Nasıl söyleyecektim? Fazla gerilmiştim. Bunun kolay bir yolu yoktu. Pat diye söyleyecektim. Direkt. Bir anda ağzımı açtım ve hızla konuştum. "Dawson ben hamileyim."
Dawson'ın çatık kaşları gevşerken bakışları değişti. Dudakları şaşkınlık ile hafif aralandı. Bir kaç saniye kala kaldı ve emin olmak ister gibi sordu. "Octavia...ciddi misin?" Kısık sesle sorduğu soruya gülümsüyerek başımı salladım.
Şaşkınlığını yavaşça atıp kocaman gülümsedi ve gelip bana sarıldı. "Tanrım!" Mutlulukla konuştuğunda beni kaldırmış ve döndürmüştü. Neşeyle kahkaha attığımda beni yere bıraktı ve dudaklarıma ard arda öpücükler bıraktı.
Geri çekilip kocaman gülümserken heyecanla konuştu. "Baba olacağım." Başımı onaylarcasına aşağı yukarı sallarken gözlerim dolmuştu ve kocaman gülümsüyordum. "Evet, baba olacaksın sevgilim."
•••
Lan😭 özel bölüm bir de yıllar öncesine ait olunca daha bir duygulandım vallahi... tabi araya zaman girmeden direkt attığım için pekte özel bölüm gibi hissettirmedi ama olsundu.
Çok geçiştirmişim bölümü onu da fark ettim maalesef ama ne yapalım🥹. Sonra ki bölümde görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beatrix
Teen Fiction"Sen katil değilsin ve olmayacaksın." Tek nefeste kurdu bu cümleyi. "Babamın katillerinden intikam almak istiyorum." Sesim titredi ama dişlerimi sıkarak onu sert tutmayı başardım. Yine de gözlerim doldu ve hatta bir yaş yavaşça süzüldü yanağımdan. D...