Hançerlerden birini eline alan Dawson bana uzatmıştı. Avuçlarım içine aldığım hançerde ki zehiri çok net hissedebiliyordum. "Aconite." Dedi. Böylece gözlerim onu buldu. "En tehlikelisi. İyi ezberle." Başımı sallayıp yeniden hançere odaklandığımda o da zehri açıkladı. "Kana karıştığında bütün yenilenme gücünü kaybedersin. Normal bir insan gibi kan kaybedersin, acıyı tamamıyla hissedersin ve sonunda da ölürsün. Normalde nadir bulunan bir zehir olsada senin peşinde ki adamların erişmesi zor olmaz." Bir süre daha zehri tanımamı beklemiş ardından bir başkasını uzatmıştı bana.
"Maldiciónnegra." Diğerine kıyasla daha hafifti bunun hissi. "Bütün bedenin, kanın, organların hepsi alev almış gibi yanar. Acı içinde kıvranırsın ama ölmezsin." Kaşlarım kalktı ilgiyle. "Diğeri kadar olmasa da bu da az bulunur." Bir süre de bu zehiri tanıdığımda sıradakine geçmişti.
"Sapios. Organların çürür. İçten içe acı çeker fakat yine ölmek ne bilmezsin. Bu oldukça sık kullanılır." Bunu da zihnime kazımamın ardından iki üç zehir daha tanıtmıştı bana.
Ardından ise odasına geçmiştik. İkimiz için kahve yapmaya başladığında bende boş ikili koltuğa oturmuştum. Hazır olan kahvelerle birlikte gelmiş ve yanıma oturmuştu. Bardakları önümüzde ki sehpaya bıraktığında derin bir nefes verdi.
"Ne olucak şimdi?" Ortaya düşen sorumla bana dönmüştü. "Bekleyeceğiz." Dedi yalnızca. Devam etmesi için ona bakmaya devam ettim. "Saldırmak yanlış olur. Savaş istemiyoruz. Babam Alfa olarak bu yolu yanlış buluyor. Biz aynı türüz onları öldürmek... Kötü olur." Dedikleriyle dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bu yüzden bekliyoruz. Onları uyardık tabi. Barış istedik fakat bunu kabullenmeyip bu isteğimizi çiğnerlerse o zaman istedikleri gibi karşılık alacaklar. Bu yüzden tüm kurtlar sıkı bir eğitim alıyor. Önümüzde bizi bekleyen büyük bir savaş olabilir Octavia." Açıklamaları sonrası önüme dönmüştüm.
"Peki babamı öldürenler?" Sorum onun sessizleşmesine neden olmuştu. Bu yüzden gözlerim anında dolarken ona döndüm. "Söz vermiştin." Dedim hararetle. "Ve bende sana güvendiğimi söylemiştim Dawson." Onu bununla hırslandırmak istemiyordum fakat bir söz verdiyse tutmalıydı. Eğer tutmayacaksa yine işin içine girmek için hazırdım.
"Sana bir söz verdim." Aniden ve net bir şekilde kurarak cümleyi bana baktı. "Bunu bir şekilde tutacağım. Yalnızca babamdan gizli yapmam gerek ve bu yüzden sende sabırlı olmalısın Octavia." Anlayışla yaklaşmamı umarak konuşmuştu. Bunu ses tonundan anlamıştım.
Derin bir nefes verip önüme döndüm. Sabırlı olmak için elimden geleni yapacaktım. Başımı yavaşça aşağı yukarı salladım. Ardından kahvelerimizi içmiş ve kalkmıştık. Eve geldiğimizde yine kimse yoktu. Zaten Bran ben çıkarken hala Shay tarafından dayak yemekle meşguldü. Annem ise neredeydi bilmiyordum açıkçası. Eve gelince söylerdi.
Bizi koruyacak adamların gelmesini beklerken Dawson da eve girmişti. O aşağıda otururken hızlı bir duş almış ve altıma bir şort üzerime de uzun bir sweat geçirerek ıslak saçlarımla aşağı inmiştim yine. Mutfak kısmında olan Dawson bizim için yiyecek bir şeyler hazırlıyor gibiydi. Daha doğrusu emindim ki benim için. Gördüğüm malzemelerden her zaman ki kremalı ve tavuklu makarnadan yapacağını anlamıştım. Bunu ne kadar sevdiğimi bildiği için yapıyordu elbette.
Yanına geçip kendimi onu rahatsız etmeyecek bir tezgaha yasladım. "Tamda açlıktan ölecekken bu harika oldu açıkçası." Alayla konuştuğumda o da sırıtmıştı. Kısa sürede hazırladığı yemekle masaya oturmuştuk. Ben iştahla karnımı doyururken o da bana eşlik etmişti. Bulaşıkları yıkama işi de bana kaldığında bunu kısa sürede halletmiştim.
En sonda ellerimi yıkayıp derin bir nefes verdiğimde ve arkamı dönerek yine kendimi tezgaha yasladığımda Dawson da bana doğru adımlamıştı. Elleri ceplerindeydi.
"Doğum lekemi ortaya çıkartan büyücü öldü." Kurduğum cümleyle derin bir nefes verip başını hafifçe yana yatırdı. "Bir de bunun vicdan azabını mı yüklüyorsun kendine?" Başımı eğmiştim yavaşça. "Benim yüzümden öldü. Muhtemelen böyle bir şey olacağını bilmiyordu."
"Kimsenin onu bunun için zorlamadığına eminim. Gücünden faydalanmak isteyen bir alçakta oydu. Hak ettiğini aldı yalnızca." Bunları söylerken karşımda dikilen Dawson sweatimin kalın yakasını parmağı ile tutmuş ve hafifçe indirerek lekenin üst kısmını gözler önüne sermişti. Dokunuşunun verdiği sıcaklık tenimi yakarken, kalbim göğsüme sertçe çarpmaya başladı. Bunu hisseden Dawson yine keyifle sırıtmıştı.
"Dokunuşlarım seni nasıl da heyecanlandırıyor böyle Beatrix?" Alay edercesine konuştuğunda gözleri hala lekemdeydi. Fakat sessiz odada yankılanan bir diğer ses kurt kulaklarımdan kaçmayan onun kalp atışlarıydı. Böylece bende sırıtmıştım. "Bana dokunmak seni nasıl da heyecanlandırıyor Alfa'nın oğlu." İster istemez sesime yansıyan derinlikle gözlerime bakmıştı Dawson.
Tüm hislerin koyu kahve gözlerime yansıdığına emindim. Bu yüzden derince yutkundu. Ve bir hızla dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbimde patlayan büyük volkanla, nefesim boğazıma takılmıştı adeta. Tek eli yanağımı, diğeri ise belimi bulduğunda bende kollarımı boynuna dolamış ve hızlı, hasret dolu öpüşlerine karşılık vermiştim.
Sertçe belime dolanan parmaklarıyla sırtımı dikleştirmiş ve kendimi ona yaslamıştım. Bu dudaklarıma bir inilti bırakmasına neden olmuştu. Boynuna doladığım ellerimden biri saçlarına daldığında dudaklarımı sertçe dişlemişti. Bu defa benim dudaklarımdan dökülen iniltiyle tek kolunu sıkıca belime dolamış ve beni kaldırmıştı. Bacaklarımı hızla beline doladığımda beni taşıdığı yer az önce yemek yediğimiz masa olmuştu. Affet beni anne.
Beni masaya oturtup bacaklarım arasında ki yerini aldığında dudaklarımı açlıkla öpüşleri hızlanıyordu. Tek eli sweatimin altından belimi bulmuş, diğeri ise açıkta kalan bacaklarımda dolaşmaya başlamıştı.
Parmaklarını tenime sertçe gömüşü dudakları arasına yeni bir inilti bırakmama neden olmuştu. Bacaklarım arasında ki varlığını arttırdığında bu defa ben dudaklarını kanatırcasına dişlemiştim.
Kalçalarımı bulan elleri ile beni yeniden kucaklamış ve bu defa yan tarafta ki duvara yaslamıştı. Kalçalarımı sıkan parmaklarıyla kendimi ona sürtmüş ve saçlarını sertçe çekmiştim. Bu işin sonu nereye gidecekti bilmiyordum ama birimizden birinin aklını başına getirmesi ve sakinleşmesi gerektiği kesindi.
Sıkıca ona doladığım bacaklarım ve arkamda ki duvar sağolsun beni tutmasına gerek yoktu. Bu yüzden tek eli şortumun üzerinde kalçamı sıkarken teki yine sweatimden içeri süzülmüş ve göğüslerime yönelmişti. Dudaklarımızı sonunda ayırdığında bu defa çeneme, boynuma dokunmaya başlamıştı sıcak nefesi. Başımı geriye yatırıp derince yutkunduğumda tenimde yol çizen dudakları ve göğsümde ki elleri aklımı durdurmak üzereydi.
Bu anı bitiren biz olmamıştık. Ve eğer kapının önünde duran araba ve gelmiş olan korumalar olmasaydı sonumuzun yatağım olacağı kesindi.
Kendini zorlada olsa yavaş yavaş geri çeken Dawson'la bende bacaklarımı çözmüş ve titreyen ayaklarımla yere basmıştım. "Tanrı aklımı korusun." Diye mırıldandığında sesi daha önce hiç bu kadar çekici gelmemişti.
•••
NASI YANİ GENÇLER?
Alev aldık yahu biraz sanki❤️🔥 çok değil kesinlikle az😁. Umarım hoşunuza gitmiştir yani bence gitmiş olmalı şahsen ama yine de siz bilirsiniz tabi... sonra ki bölümde mutlaka görüşelim küserim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beatrix
Teen Fiction"Sen katil değilsin ve olmayacaksın." Tek nefeste kurdu bu cümleyi. "Babamın katillerinden intikam almak istiyorum." Sesim titredi ama dişlerimi sıkarak onu sert tutmayı başardım. Yine de gözlerim doldu ve hatta bir yaş yavaşça süzüldü yanağımdan. D...