17

72 10 2
                                    

Havuz açılmak üzereydi. Biz de Kutup ile 'dostça' sarıldık. Acaba Yigit'e hangi kızdan bahsetmişti? Kimden hoşlanıyordu? O kız bu sitede miydi? Zaten onu tanıyor olamam. Daha sonra biz Kıvırcık la odaya geçtik ve havuz için giyinmeye başladık. Onlar da diğer odada giyiniyordu.
-Dolunay, birşey soracağım.  Hazır biz Kutup'un odasındayken ve onlar da buraya biz giyinene kadar giremeyeceklerinden, bu odayı karıştırabiliriz.
-Ne? Sen ne dediğinin farkında mısın? Bize böyle bir şey yapmak yakışmaz.
-Ne yani, şu çekmecedeki kilidi olmayan günlüğün içinde neler yazdığını öğrenmek istemez misin?
-Sen okudun mu?
-Hayır tabiiki okumadım ama seninle okumak isterim. Senin hakkındaki düşüncelerini öğrenebiliriz.
-Olabilir.
* * *
-Rastgele bir sayfa aç Dolunay.
Haziran 2015
Günlük, aslında bugün yaşadıklarımı buraya yazmaya çok üşeniyorum ama yine de duygularımı dökmeye ihtiyacım var.
Bugün, o saf kız, sana anlatmıştım ya hani, Dolunay, işte onun kuzenleri geldi. Yiğit ve Buse. Yiğit iyi birine benziyor, Buse de; nasıl anlatsam, etkilendim. Saçları çok hoşuma gitti mesela, çok güzel bir kız, çok tatlı.  Neyse bu günlük cidden bu kadar yeter. Eğer bu duygularımla, bu günlükte savaşmam gerekirse, ve biri bu günlüğü ele geçirirse, ben batarım.

Başka neler düşünüyordu ki? Sadece Buse'yle şaşkınlık içinde birbirimize bakıyorduk. Buse'yi resmen dünya çapında güzellik yarışmasında 1. olarak anlatmış ama beni, beni sadece saf olarak.

-Buse, beni anlattığı sayfayı bul.
-Nerde ki? Ne bileyim ben?
-Banane bul şu sayfayı çabuk Buse.

"Kızlar biz hazırız."
"Tamam geliyoruz. Bence çekmeceye geri koyalım günlüğü Dolu."
"Çantaya koy."
"Anlamadım? Günlüğü mü? "
"Evet Buse."
"Ama bu delilik, böyle bir şey yaptığımızı duyarsa güvenimizi kaybedebilir."
"Bence senin güvenini kaybetmez." Dedim imalı bir şekilde ve devam ettim. "Ayrıca o da kilitsiz günlüğü çekmeceye koyup, odaya bizi almasaydı o zaman."
"Kafayı yedin sen Dolunay. "
"Hayır yemedim ama senin, beni Kutup'a ayarlama ayaklarına yatıp, onu etkilemeye çalışma şeklini banada öğretsen fena olmaz aslında."
"Dolunay sen ne dediğinin farkında mısın? "
"Ben sadece olanları söylüyorum. "Dedim ve dışarı çıktım. Kutup ve Yiğit de kapıda bekliyorlardı, günlük Buse'nin elinde kaldı ve ben kapıyı açtığımda o ikisinin gözü Buse'nin elinde olan günlüğe çarptı. Sonra Kutup'un sinirle Buse'nin elinden günlüğü alıp, diğer odaya götürüp en son da yanımıza daha da sinirle geldiğini ve Buse'nin masum bakışlarının yerde gezdiğini izlemek çok eğlenceliydi.

"Buse ve Dolunay, o günlüğü okudunuz mu?" Kutup çok sinirliydi ve onu ilk defa böyle görüyordum. O sakin bakışlarının altında sinir de yatıyormuş demek ki. Küçücük burun delikleri açılmıştı.
"Hayır Kutup, günlük Buse'deydi ama okumadı"
* * *
Havuza sadece ıslanmak için girdik. Hiç ama hiç konuşmadan yukarı çıktık. Plan işlenişi başarılıydı. Teyzem bize göz kırptı. Ama biz odaya geçtik ve Buse bana patlamaya başladı. Zavallı Yiğit'in de hiç bir şeyden haberi yoktu ve şaşkınlık içinde bizi izliyordu.
"Dolunay? "
"Ne var? "
"Neden günlüğün bende olduğunu söyledin?"
"Çünkü sendeydi. Günlüğü okumak isteyen sendin."
"Ama senin için yaptım Dolunay, sen her şeyi öğren diye. Ben sana iyilik yapmak isterken, sen beni Kutup'a kötüledin. Ben sana çekmeceye koyalım demiştim."

Ben tam banyoya giderken telefonuma mesaj geldi. Ekranı açtığımda bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti.
"Parka gelin"
Numaranın Kutup olduğunu anladım. Peki benim numaramı nereden biliyordu?
"Numaramı nasıl buldun? "
"Prens. Hızlı olun. "

"Kutup bizi parka çağırıyor. "
* * *
Parka geldiğimizde Kutup, bankta ayaklarını hızlı bir şekilde  bir yukarı bir aşağı doğru sallıyordu, daha doğrusu titretiyordu. Yanına ilk önce ben gittim. Tabii sonra konuştum. Buse ve Yiğit'in banka gelmesine 10 adım filan vardı.
-Kutup, sinirli görünüyorsun.
-Evet çünkü günlüğümü-bana ait olan bir defteri-okudunuz. Söylesene hangi sayfaları okudunuz? Sizi parka çağırmaya bile tereddüt ettim.
-Neden?
-Çünkü günlüğümden birseyler öğrendiniz ve sizin en çok da sen ve Buse'nin yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyorum. Hatta siz nasıl benim yüzüme bakıyorsunuz?

En son söylediği cümle bana yumruk gibi gelmişti. Sonra da o ikisi geldi ben cevap vermeye çalıştım. Kendimce. Kendimi rezil etmemeye çalışarak. Arkadaşlığımızı yeniden düzeltecek bir şekilde.
"Çünkü okumadık."
Ne yani? Bu muydu? Arkadaşlığımızı düzeltecek cümle bu muydu?
"Ispatla Dolunay. "
Kıvırcığa dönüp, dudağımı ısırdım. Nasıl ıspatlayacaktım? Neyse ki Kıvırcık elini karnıma koyup beni geriye itti, 2 adım öne geldi, ellerini bağladı ve Kutup'la göz temasına geçip, konuşmaya başladı.
"Bak Kutup, özür dilerim. Bunların hepsi benim hatam. Dolunay'a günlüğü ben gösterdim ve okumasını önerdim,  o ilk önce kabul etmedi. "
Bir anda gözlerim açıldı. Ve ben de Buse'yi korumak için doğruları söyledim.
"Ama sen sonra, sadece bir tanecik sayfa okuduktan sonra çekmeceye koymamızı teklif ettin. Bense onu çantamiza koymayı teklif ettim."

Kutup'un kafası karışmış olmalı ki, kaşlarini, kafasını ve ellerini anlamadığını ifade eden bir şekle sokup, ayağa kalktı. O da konuşmaya başladı.
"Farkında mısınız bilmem ama, burada ikiniz suçlusunuz."

"Biliyoruz. Ve lütfen bizi affet. Okuduğumuz sayfada sadece Yiğit'in ne kadar iyi olduğu, Buse'nin ne kadar tatlı ve güzel olduğunu benim ise sadece ve sadece ne kadar saf olduğum yazıyordu."

"O sayfada pek birşey yazmıyordu. Acaba sizi affetsem mi?"

"Ne yani o sayfa en az cümle içeren sayfa mıydı? Ve biz rastgele okuduk. Ya yanlışlıkla başka en özel ve önemli olan sayfa çıksaydı? Bizi affetmeyecek miydin?"

"Bu kadar konuşma yeter sizi affediyorum. Ama size güvenebilir miyim? Birdaha özelime karışacak mısınız? "

"Hayır. Söz veriyoruz hayır. Sadece senden bir şeyi itiraf etmeni istiyorum Kutup. "

"Neyi itiraf etmemi istiyorsun Dolunay? "

"Yiğit'e bahsettiğin kız kimdi?"

"Beni bırak ta asıl o Umut gelecekti hani?.?"

"Ya biz artık onunla görüşmüyoruz."
Yiğit ve Buse kıkırdamaya başladılar tabii ben onlara bir bakış attıktan sonra sustular,ciddi hallerine döndüler.

"Neden? Neden görüşmüyorsunuz?"

"Ama sen o kızı söylemeye söz vermiştin."

"Peki söylüyorum çocuklar ama utanıyorum. "

"Utanma Kutup, lütfen söyle."

"Dolunay ama o kadar kolay değil."

"İpucu ver o zaman. "

"O şu an çok yakınımda."

O sırada feci şok atlattım sanırım. Yiğit ve Buse bana aynı anda göz attılar. Kardeşler işte n'aparsın? Kalbim çok hızlıydı ve bu çarpıntının geçmesi yaklaşık 5-6 ay sürebilirdi. Ayrıca bu hayatımın en güzel ve tarif edilemez anı. Biri bana, beni sevdiğini söyleyecek.

"Anlıyorum Kutup. O kim?"

"Buse."

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin