Eve çıktığımızda bu konularda çok tecrübe edinmiş olan Buse, bana analiz ve inceleme sonuçlarını söyledi. Söylediği aynen şu
-Bak Dolunay, sen Kutup' a aşık filan değilsin sadece onun iyi niyetli oluşundan etkilenmişsin. O da seni arkadaş olarak cok seviyor ama bunu akşam buluşmadan sonra daha iyi kavrayabiliriz.
İşte bu be! Çok seviyorum bu kızı. Her ama her şeyde bana yardımcı oluyor.
* * *
Üçümüz televizyon karşısında diziden çok etkilenmiş bir şekilde cips yiyorduk ki, gözüm saate çarptı. Off daha bir buçuk saat vardı.
"Off, daha bir buçuk saat var!" Diye dıştan da söylendiğimde, Kıvırcık bir anda bana baktı ama ben bunu söylemeden önce pür dikkat diziyi izliyordu. Birden bana baktığı için heyecanlandim ve onu dinledim.
-Off! Dolu kalksana süremiz çok az.
- Pardon az mı? Ben yarım saat kala hazırlanıyorum.
- Iyi misin sen? Daha saç var, kıyafet var, cilt temizliği var,ayakkabı var.
- Ne gerek var bu kadar şeye?
- Yürü dolu.
- Geldim.
- Bu arada Yiğit hadi sen de hazırlan.
- Saçmalama Buse. Benim sizin kadar yapacak işim yok.
- Sana hadi dedim.
- Off pekâlâ.
Yiğit çok ağır bir şekilde televizyonu kapattı, ayağa kalktı, kâseleri mutfağa bıraktı ve odaya geldi. Ben de bunu iki saat izledim tabii.
- Dolu, odaya girmeyi düşünüyor musun? Yapacak çok işimiz var.
- Geldim, ilk olarak ne yapacağız?
-Hey dolu çekil şu kapıdan.
Deyince, Yiğit yavaş bir şekilde, Kıvırcık da ona;
- Hoop-hop nereye?
- Sen bana hazırlan dedin. Ne kadar da dengesizsin.
- Hayır onu demiyorum. Hazırlan ama burada hazırlanma biz buradayız.
- Kıyafetimi, deodorantımı ve saç fırçamı almam gerekli çok bilmiş.
- Haha, her şeyini diğer odaya görürdüm. Şu yeni aldığın kıyafetlerden sana bir kombin tasarladım. Saçını da, Deniz'le buluştuğun gün yaptığın modeli yapıyorsun ve bir saat içinde hazır oluyorsun anlaşıldı mı?
- Anlaştık sağol.
Onlara hayran kalmıştım. Buse küçükken de böyleydi. Daha okuma yazma bilmediği zamanlar bile moda dergilerine bakardı. Asla pudrasız dışarı çıkmazdı. Evin içinde topuklu ayakkabı giyerdi.
- Bak dolu, bunlar çok güzel. Bunları giy bence. Ama ilk önce banyoya.
* * *
-Hadii kızlar, iki saatir ne yapıyorsunuz içeride? Kapıyı bile kilitlemişsiniz.
- Bekle Ezik prens, Buse son aşamaları tamamlıyor.
- Daha ne kadar beklemem gerekiyor ki? Neyse ben meyve suyu içmeye gidiyorum. Mutfaktan birseyler ister misiniz?
-Hayır.
- Gel Batu, biz de meyvesuyu içerken senin şu Iron Man oyuncağınla oynayalım.
* * *
-Biz hazırız Yiğit!
- Tamam Buse geliyorum.
- Ha birde Buse birsey soracağım.
-Sor dolu.
-Sence o kız sevgilisi filan mı?
-Ne yaptıklarını görmedim ama senin söylediklerine bakılırsa, evet.
- Pekâlâ, bu beni ilgilendiren birsey değil.
- O zaman niye soruyorsun?
- Meraktan.
- Emin misin?
- Yaa bak aslında biliyor musun, sen o kadar haklısın ki, nereden biliyorsun böyle şeyleri? Siz gelmeden bir gün önce bunu düşünmüştüm. Söz tam da şöyleydi, 'Aşk değildi bu, sadece sadece hayranlıktı.'
- Bak, bu soruların cevabını ben olmadan da bulabiliyormuşsun.
- Hayır. Siz olmasaydınız eğer, ben depresyona girmiştim bile.
Bu konuşma sonunda gülüşmeye başladık. O sırada Yiğit geldi, Batu'yu kandırmıştı. Yiğit olmasaydı Batu, Atakan'la buluşmak isteyecekti ve ben, ah o anları düşünmek istemiyorum.
- Hadi inelim.
- Inelim
- Güle güle anne, teyze.
- Güle güle tatlım.
Ve nihayet aşağı indik, yürümeye başladık. Kıvırcık sayesinde tam zamanında yetiştik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü
Roman pour AdolescentsBu bir yaz hikayesi, yazın tanışan iki kişi. Garip ama gerçek. Sadece uyumlu. Sadece masum. Sadece kuvvetli. Sadecelerle dolu ama hiç de sade olamayan karışık bir şey. - - - İçinde THE FOOO ve MAGCON grubuna ait kişiler bulunuyor. (The Fooo'dan--2...