16

73 8 0
                                    

Üçümüz yüzümüzü yıkamaya banyoya gittik. Yıkadıktan sonra, Kutup uyanmadan önce kahvaltı hazırlamaya karar verdik. Yarım saat sonra kahvaltı hazırdı ve ben hâlâ utançtan Kutup'un yüzüne nasıl bakabileceğimi düşünüyordum. O hâlâ uyanmamıştı. Yiğit uyandırmaya gitti. Buse de bana üzgün yüzle bakıyordu. Kapıda bekliyorduk. Kutup'un uyuduğu odanın kapısında. Onların sesi çok çok doğal olarak bize geliyordu.
-Kutup, hadi uyan.
-Tamam 5 dakika daha.
-Kutup sen hep böyle geç mi kalkarsın?
-Hayır, aslında dün Dolunay'ın yaptıklarını düşünmekten dolayı uyuyamadım ki. Neyse yüzümü yıkamaya gidiyorum.

Ne? Benim yaptıklarımı düşünmek dolayısıyla uyuyamamış mı? Ağlamak istemiyorum. Onu da mı utandırmıştım? Benim hakkımda ne düşündüğünü o kadar bilmek isterdim ki...Yiğit odadan çıktığında ben de mutfağa geçtim. Buse de arkamdan geldi. Kutup'da banyoya gitti.
-Dolunay, Kutup bana dedi ki...
-Sus, biliyorum. Herşeyi duydum.
-Hmm. Üzülme, bunda kötü birşey yok ki.

Biz üçümüz masaya oturduk ve Kutup'un gelmesini bekledik. Ve 1 dakika sonra geldi. Ben ve Kutup karşılıklı oturacaktık. Benim karşıma geçti ve bana göz kırptı. Sonra herkese "Günaydın" dedi ben dışında herkes de ona "Günaydın" dedi. Bana göz kırptıktan sonra ayağa kalktı ve yavaşça eğildi sonra beni yanağımdan öptü. Sonra yerine, karşıma oturdu. Ahh, bu utanç verici. Zaten beni utandırmak için yapmıştı. Ona bakmadan elime çatalı aldım. Daha sonra çatalı zeytine batırmak için çabaladım. Ama o lanet olası çekirdek yüzünden, çatal girmiyordu. Girmiyordu işte. Kutup kendi çatalıyla zeytini bir hamlede çatala batırdı ve tabağa koydu. Ben de sinirliydim ve kaşlarımı çatarak ona çıkıştım.
-Yardımına ihtiyacım yok benim!
-Özür dilerim yardım etmeye çalıştım.
-Bende onu diyorum işte. Sen dün sabunla savaşırken ben karıştım mı?
-Tamam özür dilerim Dolunay.

Ben hepsinde bağırmıştım. Her sözümde, her cümlemde. Ama o çok sakindi sadece son cümlesinde sesini yükseltmişti. Buse de o dinlendirici sesiyle,
-Tamam çocuklar. Sakin olun. Ne oldu size böyle?
-Hiçbir şey olmadı aslında Buse, sadece Dolunay bana karşı bugün farklı davranıyor.
* * *
Dördümüz kahvaltı masasını topluyorduk. Ama ben bir anda Kutup'un bileğinden tutup onu diğer odaya götürdüm.
-Acilen konuşmamız lazım.
-Ne oldu Dolunay?

Kapıyı da kapattım ve galiba konuşmaya hazırdım. Onu yatağa ittim. Yatakta oturuyordu ve ben ayakta konuşmaya başladım.
-Ben, herşey için özür dilerim. Dün olanlar utanç verici. Ama senin sabah beni öpüp, utandırma amacın cidden hiç hoş değildi.
-Hayır Dolunay, ben seni içimden gelerek öptüm.
-Yalan söyleme.
-Hayır çok ciddiyim. Hatta şu anda da öperim, ama yalancı da değilim. Ben arkadaşımın yanağına bir buse konduramaz mıyım?
-Kondurabilirsin. Fakat dünkü olaydan sonra bunu yapman beni garip duygulara büründürüyor.
-Özür dilerim ama dünkü olayla hiç bir ilgisi yok. Ayrıca dün neden utanç verici ki? Sen dün kötü bir şey yapmadın.
-Eğer kötü bir şey değilse, sen neden bu olayı düşünmekten uyuyamadın?
-Çünkü Dolunay, sen ilk defa bana bu kadar yakınlaştın, ilgi gösterdin ve bu seni daha da çok sevmene neden oldu. Sonuçta bana sevildiğimi hissettirdin. Benim de sana kanım çok kaynadı ve içimden seni öpmek, sarmak geldi. Ben de öptüm ne var bunda?
-Imm, şey o zaman, ben sana bağırdığım için cidden çok özür dilerim.
-Önemli değil. Ben de özür dilerim.
-Neden?
-Bilmiyorum Dolunay, eğer istemeden bir hata yaptıysam diye.
-Sarılalım mı?

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin