9

73 11 6
                                    

Biz Yiğit'le birlikte, onları dinlediğimizi anlamasınlar diye, hızlıca parka koştuk ve doğal davranmaya çalıştık. Onlar da geldiler. Kıvırcık, onların önlerinde hızlıca yürürken, arkada da Petek Kutup'un koluna girmiş, saçlarını sallaya sallaya yürüyordu. Biz de Yiğit' le şaşırmış numarası yaparken, Kıvırcık hızlıca yanımıza geldi ve bizi Petek'le tanıştırdı. Daha sonra onlar da oturdular. Ben o gün pek fazla konuşmadım. Kutup' da bizden utandığı için konuşmadı. Kıvırcık' da Yiğit' e sinirlendiği için konuşmadı. Ama Petek ve Yiğit susmak bilmiyordu. Biz de sessizce onları izliyorduk. Birbirleriyle çok iyi anlaşmışlardı. Yiğit kıza karşı havalı davranıyordu ve galiba kız bundan hoşlanmıştı. Ben Kutup'un yerinde olsam hemen Petek'i evine filan götürürdüm çünkü bir erkekle çok samimi bir şekilde iletişimdeydi. Nasıl kıskanmıyordu bu çocuk? Ne kadar da umursamazdı. Acaba ne kadar zamandır birliktelerdi?
- Ezik prens.
- Efendim dolu?
- Gidelim.
- Nereye?
Cehennemin dibine.
- Eve.
- Neden?
- Telefonumu evde bıraktım ve eminim Umut bana mesaj atmıştır. Ona bakmam ve cevap yazmam gerekli yoksa beni merak ediyor. Eğer cevap vermezsem meraktan çatlayıp yazlığa kadar gelirmiş.
Kıvırcık bir anda bana şaşırmış bir yüz ifadesiyle baktı. Yiğit de gerçekten öyle biri olduğunu filan sanıyordu herhalde-ki ayağa kalktı ve Petek' le vedalaştı. Petek hüzünlü ama asil sesiyle;
- Ya birazcık daha kalın lütfen ya. Ya da siz hepiniz gidin sadece Ezik prens benimle kalsın.
Yok daha neler. Oldu canım. Bu yürek mi yemiş ya? Erkek arkadaşının yanında böyle nasıl konuşuyor? Kıvırcık önce büyük bir soluk aldı, onu yavaşça vererek, "Olmaz, bizde işler böyle yürümüyor. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için. Anca beraber, kanca beraber. Ve daha niceleri Petek. " Buse' nin sinirlendiğini hepimiz anlamıştık ama kimse benim sinirden köpürdüğümü bilmiyordu. Kutup' da ayağa kalktı, "Şu Umut kimse gelsin bence onu da tanıyalım. " dedi. Ne diyeceğimi bilmediğim için kafamı salladım. Sonra hepimiz yürüdük. Onların eve mi gittiği, yoksa orada mı kaldığı artık zerre kadar umrumda değildi. Tek isteğim eve gidip, ağlamaktı.
* * *
- Sen ne dediğinin farkında mısın Dolu?
- Elbette farkındayım Kıvırcık.
- Hayır farkında değilsin. Sen asla böyle birşey yapamazsın. Yalan söylemezsin ve o yalanı söylediğin an, içinden çıkmaz bir yol üstlendiğini anlayamadın.
- Neden içinden çıkılmazmış?
- Çünkü sen anlattın. Onun doğum gününün 12 Kasım olduğunu ve burcunun da akrep olduğunu.
- Kısaca?
- Bak, ben de bir akrebim ve akrepler asla girdikleri yoldan ayrılmazlar. Onlarla rekabete girilmez. Onlar vazgeçmezler.
- Saçmalama, sen şu anda benim hayatımı burçlar yüzünden değerlendiriyorsun.
- Ailede hergün burç yorumu yapan kişi ben değildim değil mi Dolunay?
- Ben gidiyorum.
- Güle güle. Peki ya sen Yiğit? Sen orada ne yaptığının farkında mısın?
- Bak Buse, o da ne yaptığının farkında ve ben de farkındayım.
- Harika. Siz farkındaysanız benim hiçbir şey yapmama gerek kalmıyor. Benim için hava hoş.
- Ben de gidiyorum.
* * *
Tık tık tık
-Kimsin?
-Prens.
O sırada gülüştük. Çok fazla gülüştük.
-Gelebilirsin.
-Ağlama. Dolu. O hep evde öyle.
-Onunla hiçbir ilgisi yok. Sadece Kutup'tan nefret ediyorum.
-Nefret mi?
- Evet.
- Bak ne diyeceğim, bence sen Kutup'tan nefret etmiyorsun.
- Nasıl yani?
- Petek'ten nefret ediyorsun.
- Bir dakika, galiba gerçekten öyle.
- Birdaha o gözyaşlarını görmeyeceğim anlaştık mı?
sallayıp, gözyaşlarımı sildim.
- İyiki varsın. Yani insanın yanında onun iyiliği için herşeyi yapabilecek olan birinin olması çok güzel birşey.
-Kıvırcık'tan özür dileyelim. Ondan özür beklemek, bizi yorar. O da bizi destekliyor sadece bugün biraz daha değişik bir gündü.
- Haklısın, gidelim.

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin