21

109 5 4
                                    

Hep birlikte aşağı indik. Annemler beni Kutup'un bloğuna yani D bloğa bıraktılar ve eğlenmeye gittiler. Benden çok eğleneceklerini hiç sanmıyorum. Yaniii beni kardeşi olarak gören kişi ile vakit geçirmek daha iyi kesinlikle. Şüphesiz. Bu kardeş olayını düşününce içim çok acıyor ve kalbimde yanık oluşuyordu. Bu acıyı unutmak için, heyecanıma geri dönmeye karar verdim. Acaba Kutup'un benimle konuşacağı konu neydi? Özellikle de benimle? Sadece benimle? Büyük ihtimalle bu beni de ilgilendiren bir konuydu. Umarım benimle ilgili kötü bir şey değildir. Yoksa bizimkiler Kutup'a birsey mi çaktırdılar?? Acayip derecede meraklanmıştım. Insan kardeşim dediği kişiyle ne konuşabilir ki? Bloğun altındaki banka oturdum. Saat erkendi. 10 dakika vardı. Ben bekleyebilirim. Acaba güzel giyinmiş miydim? Buse, benim giyineceklerim için çok uğraşmıştı. Altımda, dizimin biraz üstünde olan dar, lacivert bir şort, üstümde de beyaz, dar, askılı ve yine beyaz saçakları olan bluz vardı. Kendimi heyecanlı hissediyordum. Saçlarım dümdüz ve topluydu. En sevdiğim bilekliği takmıştım; beyaz ve lacivert deri bileklik. Bunu takmıştım çünkü ayakkabım da şortum gibi lacivertti. Telefonun ekranından dişlerimi bir kez kontrol ettim. Her gün dişlerimi fırçalarım ama cidden Kutup'un dişlerini çok kıskanıyorum. Bir insanın dişleri nasıl bu kadar beyaz olabilir ki? Ben hindistan cevizi ve karamel kokusuyla telefonun ekranına baktım ve saat tam 20.00 dı. Ne kadar da dakikti bu çocuk?!? Banktan kalktım ve arkamı döndüm. Çünkü o arkamdaydı ve onu, kokusuyla fark etmiştim. Arkamı dönünce "selam" dedim. Heyecanımın belli olmaması için çabalamıştım.

"Selam, cok bekletmedim umarım"

"Hayır, tam zamanında! "

"Harika! O zaman ilk olarak biraz yürüyelim sonra dondurma yiyelim. Sonuçta gün uzun."

"Evet, nasıl istersen." Dedim gülümseyerek. Kalp atışlarımın beni yarı yolda bırakmaması için kafamı ondan çekip, yere baktım. O göz alıcıydı. Onun cümlesiyle yeniden kafamı kaldırıp, o kusursuz yüzüne bakmak zorunda kaldım.

"Canın birsey istiyor mu? Yani akşam yemeği yemedin. Çünkü annenler yemek yapmamıştır, zaten lokantaya gidiyorlar. Gel birşeyler yiyelim önce tamam mı? "

"Hayır gerek yok. Aç değilim, gerçekten. Lütfen zorlama." Heyecandan Karnım ağırıyordu. Ve ben de bu nedenle hiçbir şey yiyemezdim.

"Dolunay aç aç gezemezsin. Ne yemek istersin?"

"Kutup lütfen zorlama. Yiyemem şu anda hiçbir şey. Çok inatçı olduğunu biliyorum, biliyoruz ama lütfen. "

"Pekâlâ. Gel o zaman. "

Önce biraz yürüdük. Pek konuşmadık. Konu açmaya çalışsamda, sürekli konuşup, bitiyordu. Konudan konuya atlayamıyorduk. Böyle olduğunu bildiğim için sustum. Siteyi tamamen dolaştıktan sonra, dondurma aldık. Ve site dışına çıktık. Kumsalda dondurmayı yemeye devam ettik. Güneş batımıydı, gökyüzü o kadar güzeldi ki...Kumsalda yürürken aklımı kilitlenmiş gibi hissediyordum. Gökyüzünün güzelliği, sanki beni benden almış gibiydi. Büyüleyiciydi. Kırmızımsı bir renkti.

Ayakkabılarımın içine kum girmişti ama belli etmedim. Kutup'u izlemeye karar verdim. O, gökyüzünden daha da büyüleyiciydi. Uzunca süredir ona bakıyordum ama fark etmedi. Hiç bana bakmıyordu.

"Kutup! "

Birden bana baktı. "E-efendim"

"Ne oldu iyi misin? "

"Dalmışım."

"Hmm, birşey düşünüyor gibisin. "

"Dolunay, yarın arkadaşlarım ve annemler geliyor. Ve onların birşeyi öğrenmemesini istiyorum."

GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin