0.2

1.7K 69 120
                                    

Unutamadım, gitti.
Unutamadım, unutmadım...
.
.
.

"Ölüm değilse bizi ayıran,
Yazık olmuş."

🕯

Beren'in gelmesinin üzerinden 1 hafta geçmişti.
Yalnızlığımı, derdimi, nefretimi herşeyimi paylaşma fırsatı bulmuştum. Hala kendimi dipsiz bir kuyuda hissetsemde, beni teselli eden birinin olması güzel bir histi. 1 hafta içerisinde bir elma bir muz yemiştim. Bu benim için büyüktü, çünkü karnımı doyuran yegane şey alkol olmuştu son 1,5 senede.
Konuştuğumuz gibi; çoğu spor klübüne başvuru yapmıştım. Bugün yarın yanıtlar gelirdi. Duam ise Fenerbahçe'den olmulu yanıt gelmesiydi. Has Fenerliydim. <3
Artık toparlanmam gerekiyordu, biliyordum. Ama olmuyordu. Beren'e gülsem bile uykuya dalmadan önce kaç gözyaşını kiprik uçlarımda demlediğimi kimse bilmiyordu..

"Berenn! Koş" dedim sevinçle.
"N'oldu kızım?"
"Galatasaray! Galatasaray! İş başvurum kabul edilmiş!"
"Ne diyorsun, ciddi misin?" dedi Beren, en az benim kadar sevinçliydi.
"Ciddiyim, ciddiyim!"
"Ne kadar gurur duyup sevinsem az Derin'im benim!"
"Ee tabi Fenerbahçe olsa daha iyi olurdu ama..."
"Olsun kızım, sen yine Feneri tutarsın önce işini bir eline alda."

Son 5 dakikadan beri kahkahalarla kutluyorduk bu haberi. Fakat aklıma bir ihtimal geldi, duraksadım.
"Ya o oradaysa?" dedim endişeyle.
"Kızım transfer diyorlar, orda değildir, içini ferah tut."
Gülümsedim.
"Bence kutlamalıyız." deyip içki dolabına yöneldiğimde Beren beni tuttu.
"Olmaz Derin, olmaz."
Dudaklarımı çocuksu bir edayla büzmüştüm.
"Hiç bana öyle bakma. 1,5 seneden beri alkolle beslendiğini anlamadığımı mı sanıyorsun?"
Nasıl anladı diye irdelemedim, halimden belliydi. Çöküktüm. Ruh gibiydim.
"Dolabında birşey yoktu kızım. Bir haftada, sana bir elma bir muz yedircem diye canım çıktı. Sağlığın için söylüyorum, iyi değilsin Derin."
Belki sadece 'hayır' dese inat ederdim ama beni bu kadar düşünmesine kayıtsız kalamazdım.
"Tamam, peki." dedim.
"Hadi gel seninle pazartesi ne giyeceksin diye bakalım balım, ne dersin?"
Heyecansız bir tavırla,
"Tamam , bakalım." dedim ve birlikte üst kata çıktık.
Beren'in uzun kombin denemeleri sonucunda, nihayet birşeye karar verebilmiştik.
Akşamına ise film izleyip uyuduk.

_pazartesi_
Yüzüme vuran Güneş ışığıyla uyanmıştım. Yüzümde ruhsuz bir gülümseme vardı.
O olmadığı sürece, herşeyin altı boştu. Yersizdi.
Aşağı indiğimde ise Beren çoktan uyanmış, telefonla konuşuyordu.
"Günaydın Berenim!"
Telefonu kapatıp bana sarıldı. Birşey opmuş gibiydi.
"Beren, iyi misin?"
Ayrıldığında söze girdi,
"İyiyim iyiyim. Sadece 1 haftalığına annemlerin yanına gitmem gerekiyor. İlk senin yanına gelmiştim, onlarda ısrar ettiler, özlemişler." dedi mahcupça.

Endişeli gibiydi, tek başına bırakılamayacak kadar mı felakettim?

"Sorun değil, sen git ailenle vakit geçir. Beni de düşünme Berenim. Keyfine bak."

İçten bir gülümsemeyle karşılık verdi, iyi vardı. ♡^

"Şimdi mi gidiyorsun?" diye sordum.
"Evet ama sen önce masanın üstündeki sandvici yiyeceksin , tamam mı?"
Dedi bir anne edasıyla.

"Tamam, yerim annecim." Dedim çocukça.

-çocuk olmayı özlemiştim, ben çocukluğumda çocukluğumu kaybetmiştim.
20'li yaşlarda beni tekrar bulan çocuksu ruhumu, onun gidişiyle yine köreltmiştim.-

Berenle uzun bir vedalaşma faslından sonra, yaptığı sandvici yemeye çalıştım. Yarısına kadar bile yiyemedim, normalde olsa şimdiye bitirmiştim. Umutlarımın yanında , iştahımda gitmişti. Ama yalan yok, son 1,5 seneden beri yediğim en adamakıllı şeydi.

Tükeneceğiz | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin