Oy ve yorum yapmayı unutmayınız ! 🤍
Bu arada geçen bölümde yazdıgim fb-gs derbisini eylül ayında değilde bu tarihlerde olmuş gibi düşünün :)) Milli arayıda öyle yapacagim. Kaydiralim az zamaniii , zeval gelmezzz<33
.
.
.
"Denesek mi bir kez daha zaten aşinayız?" ;) 🫶🏻
-
İnsanlar , yüzyıllar öncesinde birbirlerine adlarının dışında isimler buldular. Anne , baba , kardeş , eş , dost , sevgili...
Her birini , dört odacıklı bir organa yerleştirmeyi başardılar. Kalbe yerleşen her fani , birbirlerini tamamladılar. Bazen bir saniye bile sürmedi bu tamamlamanın bitmesi. 17'lerinde tamamlandı insanoğlu. Bazen yıllar sürdü. Yaş 35'e dayandı. Cahit Sıtkı Tarancı'nın eşsiz kalemine nail oldu bu yıllar , "Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder." Diyerek.Velhasıl ,
Her daim sabırsız olarak tanımlanan insanoğlu , bazen annenin babanın bazen eşin dostun sevgilinin , kalbine mıhlanması için bekledi yıllarca. Sabırdı bu. Sevgiden , minnetten , aşktan. Yazgı tersini gösterse de diledi ; annesinin göğsünden emdiği ilk sütten , son nefesini verene kadar. Başka birisine 'anne' demedi mesela. Esas dostuna verdiği sırrı başkasına veremedi. Kimseye habibi demedi , kimsenin de habibi olmadı.
Hislerin gücü burada devreye girdi. Evren , karmadan oluşurdu. Evrenin kanununa göre yaşanan herşeyin bir karşılığı vardı.
Felsefenin temel kanunlarından biriydi ; "Değişen birşey yok olmaya makhumdur."
Değişmeden , gram eksilmeden bugüne gelen her hissin bilhassa aşkın , yok olmayacağını emince söyleyemez miydik o zaman?Aşk için dökülen her gözyaşı için bilmediğimiz ama mutlaka yaşanacak bir zaman dilimine binbir gülücük nakşetmişti felek. Acı duyulan her güne karşı ; yazgının aşk dolu günler yakındı.
Yeniden , demek basitti. Oysaki herşeyin karşılığı idi bu 7 harflik kelime.
Bir harf dizisinden ziyade , bir aşk dizisiydi.
Bekleyişin , sabrın , yılların ödülü ;
Aşkın , aşığın , hislerin baştacıydı.Aşk , garipti. Candandı , en derinden. Elle tutulmazdı , gözle görülmezdi. Ve o dört odacığa sığmayan tek his ; aşk , soyutluktan somutluğa geçseydi şüphesiz ki kıyamet şimdi kopardı. Zira büyüklük fazlaydı. Aşk , ışıktanda hızlı ; evrendende büyüktü.
Aşk bir ilahi mumdu , bizde onun etrafında dönen pervanelerdik...
.
.
.
Derinden.Öpüşmek fiili birşey değildi. Emindim bundan. Daha doğrusu Alperle öpüşmek fiilden , birkaç nefis ve his kırıntısından ibaret değildi.
Yeniden doğmak gibiydi. Gülmek gibiydi. Ümitli şeydi , başkaydı.
Günler , haftalar , aylar sonra buluşmuştu dudakları dudaklarımla. Yaşadığım , tekrar yaşadığım bu hissi tarif edebileceğim kelimelerin dünya üzerinde üretime koyulduğunu düşünmüyordum.
Dolgun , kalemle çizilmiş gibi olan o güzel dudaklarının bana ait olması bambaşkaydı.
Nihayet ayrıldığımızda gözlerimizi kenetledik birbirimize.
Mehtabın vuruşunda belli olsada bal gözleri eminim ki zifiri karanlıkta bile görürdüm onları. Parlaktı çünkü. Hiç görmediğim kadar ışıltılı. Kahve gözleriminde parlaklığından bir şüphem yoktu.Kalperimizin atışı sessiz salonda duyulurken Alper bozdu bu sessizliği.
"Derin , Derinim , güzelim." Dedi yumuşak , kadife sesiyle.
Yüzümü ellerinin arasında kaybolurken uzun zamandan beri bu kadar huzurlu olduğumu hatırlamıyordum.Bir öpücük daha kondurdu dudağıma , kısa.
Gözlerimi öptü tek tek. Dudaklarımı kısa , gözlerimi uzun uzun öptü. Burnumun ucuna da hafif bir buse kondurduktan sonra bakışlarını bakışlarıma kilitledi.