Timuçin babasının bir kaç gün daha bu şehirde kalması için bir otele yerleşmesine yardım ettikten sonra eve dönmek yerine dükkanın üst katındaki küçük daireye dönen Alaz'ın yanına gitti. Arabayı park ettikten sonra açık bırakılan kapıdan içeri girip üst katın merdivenlerinden çıktı.
Onu kanepede oturarak bekleyen Alaz içeri giren çocukla kıstığı ışığı açıp yanına gelen çocuğa elini uzattı. Timuçin ağladığı için yorgun düşen bedeniyle Alaz'ın kucağına oturdu ve omuzlarına dolanan kolların güveniyle başını Alaz'ın göğsüne yasladı.
Alaz turuncu saçları yavaş yavaş okşarken Timuçin küçük bir hıçkırıkla kucağındaki elleriyle oynayarak ağlamaya başladı ama saçlarına ard arda öpücükler konduran Alaz'ın " Artık ağlama ne olursun yavrum, sen ağlıyorsun ben burda ölüyorum" cümlesiyle yavaşça başını sallayarak yüzündeki yaşları sildi.
"Ağlamıyorum tamam, sen üzülme."
Elini Alaz'ın kirli sakallı yüzüne koyup okşadı. Alaz yüzündeki minik eli alıp dudaklarına götürdü ve avuç içini öptü.
Timuçin dudak büzerek "Yemek berbat geçti demi?" diye sorduğunda Alaz onu kucağına daha da çekerek "Hayır güzelim, senin ellerinin değdiği harika yemekleri yedim, abilerinle tanıştım ve onların gerçekten de iyi insanlar olduğunu gördüm" deyip dudak büzen çocuğun çenesine elini atıp hafifçe sıktı.
Timuçin'in çekinceyle "Kutay eniştem iş teklif edeceğini anladığında kızdın mı?" sorusuna derin bir nefes verdi.
"Kızmadım yavrum ama bunu yapmalarını istemedim. Ben seninle temiz bir sayfa açmak istiyorum cici bebem, temiz biri olmak istiyorum, seninle saflığı masumluğu tanıdım, tattım. Senin o güzel kalbin bana hayatta güzel şeylerin de olabileceğine inandırdı. Ama bunu başkalarının uzattığı yardım eliyle istemiyorum. Ben Alaz olarak yanında kalmak istiyorum, beni gözyaşlarımla arındırdığın bir adam olarak sevgilin olmak istiyorum. Anlıyor musun?"
Timuçin büzdüğü dudaklarıyla başını salladı. "Anladım ki ben, sen artık çakal olmak istemiyorsun, kendi emeğinle başarmak istiyorsun, biliyorum ben."
Alaz gülümseyerek Timuçin'in saçlarını öpüp "Akıllı sevgilim benim, beni bir tek sen anlarsın zaten" dediğinde Timuçin küçük bir kıkırtıyla işaret parmağını Alaz'ın kalbinin üstüne koyup "Çünkü burayı görüyorum ki" dedi.
Kalbinin üzerindeki parmağı dudaklarına götüren genç gözlerine ışıl ışıl aşkla bakan çocuğun parmağını öptü.
"Bu küçücük eller kocaman bir adam yarattı cici bebe, sadece senin aşkınla hayat bulan bir adam."
Timuçin utanarak başını yere eğdiğinde Alaz elini bu kez çenesine götürüp parmaklarıyla başını kaldırdı ve gözlerinin içine baktı. Timuçin üçüncü kez gördüğü bakışlarla nefesini tuttu. Çünkü artık Alaz'ın nasıl baktığını biliyordu. Nitekim Alaz da içinde a tuttuğu istediği dile getirdi.
"Tam şu anda öpmem gereken yerdeyim değil mi?"
Timuçin bilmem der gibi dudak büzdüğünde Alaz yüzüne yaklaşarak çoktan gözlerini kapatan gencin pembe küçük dudaklarına dudaklarını değdirdi. Timuçin nefesini tuttuğunu bile bilmeden dudaklarına değen sıcaklıkla gözlerini açtı ve yüzünün her yanını ezberler gibi bakan Alaz'a baktı. Saniyeler sonra ise Alaz bakışlarını tekrar küçük dudaklarda sabit tutarak bu defa daha derin ve daha yumuşak bastırdı ve alt dudağını kımıldatan Timuçin'le dolgun dudakları nazikçe emdi. Bir kaç saniye sonra Alaz geri çekildiğinde Timuçin utanarak başını eğdi. Bu ilk öpücüğü değildi belki de ama hayatının en güzel ve sonsuz öpüğüydü.
Alaz minik bir bölüm bedeni tamamen kucağına çekerek Timuçin'in saçlarını koklayarak öptü.
"Benim çiçek kokulu küçük sevgilim."
Timuçin "Yaa" diyerek kollarını Alaz'ın beline doladı ama canını acıtmaktan korktuğu için hızla geri çekildi. Alaz düşecek gibi olan çocuğu daha sıkı tutup "Canını acıttım" diye korkan çocukla derin bir soluk verdi.
"Sen canımı acıtamazsın cici bebe, ancak canıma can katarsın."
Timuçin iyice utanarak "Yaa, nerden buluyorsun ki bu cümleleri" diye kıkırdadı.
Alaz ise omuz silkerek "Bilmiyorum ki, söyleyesim geliyor ama nerden geliyor bilmiyorum" dedi.
Timuçin bilmiş gibi başını sallayarak "Ben biliyorum, aşktan geliyor bence, çünkü Kutay abide sürekli abime böyle konuşuyordu ve senin gibi bakıyordu" dediğinde Alaz gülerek "Demek aşktan geliyor küçük bilmiş" diyerek Timuçin'in yanaklarını sıktı. Sonra da sıkarak büzdüğü dudakları sertçe öptü.
"Ohh be, sonunda doya doya öpebilirim seni."
Timuçin kaşlarını kaldırarak "Ben sana hiç öpme demedim ki, sen öpmedin. Hep kaçıp durdun, ben dedim o gün konuşurum diye sen anlamadın" deyip bir omzunu silkti ama Alaz'ın değişen bakışlarıyla söylediğine dudaklarını bastırdı.
"Biraz daha bıcır bıcır konuşursan öpmekten daha fazlasını yapacağım cici bebe, bence rahat dur."
Timuçin kızaran yüzüyle bakışlarını kaçırıp "Tamam tamam sustum ki" demesiyle Alaz güldü.
"Usu bilmiyon ama korkuyu seziyon cici bebe."
Timuçin merakla gözlerini kocaman açtı. "O ne demek, ne dedin yani?"
Alaz gülmeye devam ederken "Sana azıcık benim dilimi öğretmek lazım" dediğinde Timuçin heyecanla "Evet öğret bana, şimdi ne demek istedin mesela" diyerek merakla cevabı bekledi.
Alaz hmlayarak Timuçin'in yumuşak yanaklarını sıkıp "Durumu kavrayamıyorsun ama seni neyin beklediğini seziyorsun demek" dedi sonra da dudak büzerek "Sanırım en doğru bu şekilde açıklayabilirim" dediğinde bir kaç saniye düşünen Timuçin anladığında gözlerini kocaman açtı.
"Çok ayıp Alaz" diyerek Alaz'ın koluna vurdu. Alaz gülerek Timuçin'in elini tutup dudaklarına götürdü ve dudaklarının üzerinde konuştu.
"E yavrum sonumuz o."
Timuçin utanarak hızla elini onun elinden çekip kucağından kalktı.
"Çay, çay içelim mi? Ben demlemeyi öğrendim abimden."
Alaz utanarak kaçan çocukla kahkaha attı.
"İçelim güzelim içelim, bugün çay içelim yarın kim bilir ne içeriz. "
Timuçin "Alaz yaa" diye bağırarak mutfak tarafına kaçtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKAL- BxB
General FictionBir Angara Serüveni Mahalle Abisi kitabıyla bağlantılıdır!