23.

896 78 4
                                    

Akif bey öfkeli mavilerini Rauf'a çevirip gür ve kalın sesiyle konuştu.

"Bunca silahlı adamla oğlumun karşısına çıkmaya nasıl cüret edersin."

Bu bir soru değil küçük bir uyarıydı aslında. Rauf "Oğlunuz mu?" diye sorarken Alaz'ın yanındaki gence baktı. Timuçin korkuyla babasının kolundan tutup "Babiş, ne işin var burda?" dediğinde ellilerinin başındaki takım elbiseli adam oğluna az önceki öfkesinin tam tersi gülümseyerek baktı.

"Oğullarımı görmeye geldim, olamaz mı?"

Adam oğullarım dediğinde Kutay'ın arkasına bir nevi sığınan Yakup Kutay'ın kolundan tutarak "Paşam" dediğinde saniyeler içinde Kutay onun gerginliğini anlamış ve kolunu tutan elini eli arasına almıştı. "Burdayım gülüm, endişelenme."

Yakup hızlanan kalbiyle dudaklarının kenarını ısırırken Akif bey bir kaç adımla Rauf'un tam karşısına dikilip "Oğullarımla ilgili bir sıkıntın mı vardı Rauf?" diye sordu.

Arkasından onlarca silahlı adam olan Rauf ise korkuyla bir adım geri atıp " Tabi ki bir sorunum yok Akif, bizler de Kutay'ı ziyarete gelmiştik ama daha sonra da gelebiliriz acelesi yok" diyerek adamlarına arabalara binmelerini işaret etti.

Akif bey kaşlarını çatarak "Kutay?" diye sorar gibi yan yana dikilen genç adamlara baktı.

Kutay elinde Yakup'un eliyle bir adım öne çıkıp "Kutay benim" dediğinde kaşları çatılı adam Kutay'ın elini tuttuğu Yakup'u gördüğünde kaşlarını kaldırdı.

"Anlaşılan oğlum için önemli birisin."

Bu sırada arabalara tekrar binen adamlarla Rauf sesini oldukça kibar tutmaya çalışarak "Efendim izninizle küçük bir işimiz vardı, daha sonra mutlaka mekanımıza bekleriz" dediğinde Akif bey ona dönerek gitmesi için kaşlarını çattı.

"Müsait olduğum bir zamanda gelirim."

Rauf aldığı cevapla rahat bir nefes vererek "Tabi efendim, beklerim" deyip hızlıca arabasına bindi.

Geldiği gibi eli boş dönen adamlarla Akif bey arkasındaki genç adamlara döndü.

"Sanırım konuşmamamız gereken meseleler var gençler."

Hepsi eve döndüğünde küçük salonda koca koca adamlar birbirine şimdi ne olacak der gibi bakıyordu. Timuçin babasının tekli koltuğa oturttuğunda adam salonu hızlıca taradı. Salonun kapısının önünde hâlâ Kutay'ın arkasına sığınan Yakup'u gördüğünde derin bir iç çekti. Karşısındaki tekli koltukta oturan Alaz'a bakarken hemen onun arkasında ayakta dikilen Timuçin'in biraz ürkek ve meraklı bakışlarına gülümsedi. Yemek masasında diğerlerinden uzakta duran iki çifte neler olacağını bilmedikleri için gergince diğerlerine bakıyordu.

Adam odanın havasının gerginliğini sezerek hafifçe öksürdü ve kapının önündeki Yakup'a döndü. İçindeki o hasretle üzgün ve yorgun bir soluk verip "Yakup, oğlum" dedi.

Yakup oğlum kelimesini duyduğunda Kutay'ın elini daha sert sıkarak ne diyeceğini bilmediği için boş gözlerle adama baktı.

"Gel otur karşıma, biraz konuşalım mı?"

Kutay elini tuttuğu sevdiğine güç vermek için "Ben burdayım çiçeğim, gel oturalım" deyip Yakup'un dolan gözlerle bakmasına gülümsedi ve "Hadi gülüm" diyerek koltuğa doğru yürüttü.

Yan yana oturan iki adamla Akif bey sıkı sıkı tuttukları ellere baktı ve önce Kutay'la tanışmaya karar verdi.

"Merhaba Kutay oğlum, ben Akif Özütemiz. Timuçin'in ve" derken başını eğmiş Yakup'a baktı. "Yakup'un babasıyım."

Kutay saygıyla başını aşağı yukarı sallayıp "Hoşgeldiniz Akif bey, ben de Kutay Yiğitel" dedi hızlıca elini sıkan Yakup'a gülümseyerek "Yakup'un erkek arkadaşıyım, eşi de diyebiliriz" dedi.

Adam anlayışla başını yavaşça sallayıp "Tanıştığıma memnun oldum oğlum, Rauf meselesini seninle daha sonra baş başa konuşmak isterim, geliş şekilleri hiç hoşuma gitmedi" diyerek kaşlarını çattı. Kutay ne demek istediğini anladığı için sadece başını salladı.

Yakup hâlâ başı önde babasının sesini ve söylediklerini idrak etmeye çalışıyordu. Duyduğu hüzünlü içten sesle başını kaldırdı.

"Annene benziyorsun."

Yakup yaşlı adamın yorgun maviliklerine bakarak "Annem mi?" diye sorunca adam derin bir iç çekti.

"Evet oğlum, annen. Adı Yasemin, o kadar güzel bir kadın ki, insanlar etrafında pervane olurdu. O ise asaletinden ödün vermez, kimseye dönüp bakmazdı."

Akif bey konuşmaya başladığında Yakup dolu dolu gözlerle Kutay'a döndü. Sanki yardım ister gibi. Kutay ise sevdiğinin elini dudaklarına götürüp sakince öptü.

"Nasıl olduysa ona deli divane olan aşıklarından biri olan beni sevmişti fakat babası çoktan onun için bir eş seçmiş. Benimle kaçıp evlenmesini istedim ama annen başlarda istese de daha sonra ne olduysa bir anda vazgeçip hem benden hem de kendi evinden kaçtı."

Yakup annesi hakkında duyduklarının ağırlığıyla sıkışan kalbiyle nefesini tuttu.

"Sana hamile olduğunu bilmiyordum, aslında hiçkimse bilmiyordu. Onu yıllarca aradım ama sanki yer yarılıp içine girmişti. Yıllar sonra geçirdiği trafik kazasında vefat ettiğini öğrendim ama kimse bir çocuğunun olduğunu söylemedi."

Annesinin çoktan öldüğünü öğrenen Yakup yanaklarından süzülen yaşlarla acı çeker gibi Kutay'a baktığında sevdiği adam yüzündeki yaşları yavaş yavaş sildi.

Akif bey buruk bir gülümsemeyle Yakup'a baktı.
"Eğer senden haberim olsaydı yemin ederim seni arar bulurdum" diyerek Timuçin'e döndü. "Sanırım bir abisi olduğunu içten içe hisseden Timuçin benim fark edemediğim ayrıntıları fark edip benim geçmişimi araştırmaya başladı ve gençliğimin en güzel aşkını buldu. Başlarda bunun mümkün olmadığına inansam da Yasemin'in öldüğünü öğrendiğinde bende de bir şüphe oluştu ve Timuçin'in yaptığı gibi araştırmaya başladım."

Yakup artık küçük hıçkırıklarla ağlamaya başladığında gözleri dalan Akif bey de öne doğru eğilerek ellerini birleştirdi.

"Seni aramakta geç kaldığım için özür dilerim oğlum, yaşadığını çok geç öğrendim."

Yakup başını yerden kaldırıp masmavi gözlerinden yaşlar süzülen adama bakarak yavaşça ayağa kalktı. Kutay da elinden tutan sevdiğiyle beraber ayağa kalktığında Yakup kırgın bir sesle konuştu.

"Çok geç kaldın ki."

Yakup elinde Kutay'ın eliyle salondan çıktı, ardından da evden çıktı.

Akif bey artık tutamadığı gözyaşlarıyla ağlamaya başladığında Yakup gibi hıçkırarak ağlayan Timuçin de babasının yanına gidip "Baba ona zaman ver" diyerek omuzlarına sarıldı.

Tüm olanları büyük bir üzüntüyle izleyen Erdinç yanında duran Cüneyt'e sarıldı. Kaan ise Serhat'ın elini daha sıkı tutarak hâlâ ilişkilerini gizlemek zorunda olan Serhat'ın baba sevgisi görmediğini bilerek ona sıkıca sarıldı.

Alaz ise içine düştüğü durumun ağırlığıyla burada olmam gerekiyor muydu diyerek babasına sarılan Timuçin'e baktı ve aşık olduğu çocuk neredeyse orada olması gerektiğine o an karar verdi.

Timuçin babasına sarılmayı kestiğinde onu izleyen Alaz'a hüzün dolu tebessümle baktı. Alaz ona beklentiyle bakan gence bakarak koltuktan kalktı ve elini uzattı. Akif beyin sorgulayan bakışları eşliğinde Timuçin'e gülümsedi.

"Gel buraya cici bebe."

Timuçin babasına sorar gibi baktığında adamın çoktan anladığını biliyordu. Adam koltuktan kalkıp salondan çıkarken Timuçin yeniden yanaklarından süzülen yaşlarla Alaz'a giderek açtığı kolları arasına girip başını göğsüne yasladı.

"Abim affetsin babamı nolur Alaz."

Alaz kolları arasındaki sevdiğini daha sıkı sarıp "Zamanla güzelim, zamanla" dedi.

Zaman geçmişi silip güzel bir gelecek vaad ediyor muydu kimse bilmiyordu ama zaman bu hikayede sürekli akıyor, bilinenleri sürekli değiştiriyordu.

ÇAKAL- BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin