Alaz ve Timuçin geldikleri gibi taksiyle mahalleye döndüklerinde tam apartmanın önünde durup taksiden indiler. Onları mahalle bakkalından dönerken gören Yakup yeni aldığı sigara paketini açtı.
Tam Timuçin binaya giderecekken "Durun hele bi siz" diye seslenerek ikisinin yanına doğru yürüdü.
Timuçin, abisi ağladığını gördüğünde kızacağı için ne kadar morali bozuk olsa da kendini gülmeye zorladı.
"Abicim."
Yakup sigarasını yaktığı sırada "He abisinin gülü he" deyip Alaz'a baktı.
Timuçin'in gözlerinin kızarıklığını tahmin ediyordu ama Alaz'ın gözlerindeki kızarıklığı nerede görse tanırdı. Bu ağlayamayan birinin bir kaç dakikada tüm acısını akıttığı yaşların eseriydi.
Çakal gözlerini kaçırarak etrafına bakınıp elini ensesine attı.
"Sağolasın, izin verdin" diye gevelemeye başlayınca Yakup sigarasından derin bir nefes çekerek Alaz'ın tam önünde durdu ve "İyi kafa atmışım he" diyerek çocuğun burnundaki küçük yaraya baktı.
Timuçin "Abi sen ona vurdun mu?" diye çıkışınca parmağını sallayarak "Sen sus bakayım, abilerin işine karışılmaz" deyip tekrar Alaz'a döndü.
Biten sigarasını yere atıp ayakkabısının topuğuyla söndürüp boynunu kütletti.
"Kimse o paranın peşinde değil Alaz, nereye gittiğini de çok iyi biliyorum" dediğinde Alaz başını dik tutarak Yakup'un gözlerinin içine baktı.
Yakup "Ama kalacaksan da kardeşimin yanında dürüstçe ve adam gibi kal, gideceksen de her kuruş helali hoş olsun" dediğinde ikisi de ondan böyle bir şey beklemediği için birbirlerine baktılar.
"Şimdilik pek buralarda dolanma, haberin çoktan Rauf'un kulağına gitmiş, bir süre Timuçin'e yaklaşma."
Yakup'un bu kadar şeyi nerden bildiğini sorguluyamıyordu bile ama o öğrendiyse herkes öğrenmiştir olanları, bunu biliyordu.
Yakup binaya doğru yürürken Timuçin'e binanın içini göstererek son kez arkasını döndü.
"Geleceksen de beladan uzak dur da gel, kardeşime zarar vereni yaşatmam bilmiş ol."
Alaz duyduğu ultimatom gibi cümleyle sadece başını salladı. Onlar içeri girerken Alaz sıkkın bir nefes vererek kendi evinin yolunu tuttu.
Çakal: Cici bebe
Timuçin telefon bildirimiyle koltuktan fırlayıp mutfaktaki abisine koştu.
"Abiiiiii, mesaj attı gerçekten yazdı."
Yakup heyecanla konuşan kardeşine sırıtarak elini kıvırcık turuncu tutamlara atıp karıştırdı.
"Ben sana demiştim yazacak diye, sadece gurur yapıyor kerkenez."
Timuçin bir kez daha mesaja bakarak "Abi gerçekten parayı istemek için gitmemiştin değil mi oraya?" deyince Yakup derin bir nefes vererek kardeşinin elinden tutup salona götürdü ve karşısındaki koltuğa oturttu.
"Bak kıvırcığım, o çocuğu soyuna sopuna kadar araştırmış, Kutay abini de devreye sokmuş olabilirim. O da tıpkı bizler gibi doğru hayat yaşamayı isteyip yanlış yollara sürüklenmiş bir çocuk. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve her zaman doğru işler de yapmadık. Evet sen korunaklı, kötülüğü bilmediğin bir yerde büyüdün ve etrafın tertemizdi ama herkesin hayatı seninki gibi olmayabilir. Alaz'ın masum olduğunu söyleyemem, adı üstünde Çakal ama herkesin hak ettiği gibi o da bu hayatta ikinci şansı hak ediyor."
Timuçin kucağındaki eliyle oynarken abisinin söylediklerine kafa sallıyordu.
"Oraya gittim, çünkü ne yapacağını görmek istedim. Seni ağlattığını duyduğundaki o surat ifadesini gördüm. Bu dürüst bir insanın pişmanlığını gösterişiydi."
Timuçin'in burnu sızlamaya başladığında tekrar ağlayacağını düşünerek "Ben de amma ağlak oldum be, Kaan abi öyle demişti" deyince Yakup hafifçe gülerek "O kendisine baksın uçkuru gevşek" deyip Timuçin'in elini tuttu.
"Sen her ne yapmak istersen, neye karar verirsen, kiminle arkadaş olmak istersen senin arkanda olacağım. Sana yanlış yapanın da götüne koyacağım" dediğinde Timuçin "Abiii küfür etme" diyerek onu uyardı.
Yakup çöktüğü yerden kalkıp kardeşinin yanına oturarak "Tamam be, zaten sen varsın diye ağız dolusu küfür edemiyorum, dilim şişti hamına.." derken birden sustu. "Aha geliyordu gene küfür."
Timuçin gülerek "İki dakika duramıyorsun ki" deyince Yakup kollarını kardeşine sarıp "Napalım be gülüm, elimizdeki malzeme bu" diyerek güldü.
Alaz mesajına cevap gelmeyeceğini anlayarak üstünü değiştirdiği evden çıkıp mahallenin parkına doğru yürüdü. Tekele uğrayıp aldığı birayı açarak banklardan birine kendini attı. Birayı başına diktiği sırada duyduğu bildirim sesiyle şişeyi hızla ağzından çekip cebindeki telefona sarıldı.
CİCİ BEBE: Merhaba Alaz
Timuçin mesaj attığı isme bakıp alt dudağını ısırarak "Olmadı bu" deyip ismin üstüne gelerek değiştirdi ve anında bildirim sesiyle gülümsedi.
Alaz: Çakal beye ne oldu 😅
CİCİ BEBE: Sen Çakal değilsin artık, Alaz'sın 🤭
Alaz: Ha öyleyse sen ne diyorsan o olsun cici bebe
Alaz içindeki rahatlamayla gülümseyerek şişeyi başına dikti. Artık biliyordu üzerinde Timuçin'in garip bir etkisi vardı, ona doğru çekiliyordu. Bunu sorgulamak ya da kendini durdurmak istemiyordu, ne olacaksa da bunu yaşayarak, bir kez olsun kendine izin vererek akışına bırakmak istiyordu.
Gelen bildirim sesiyle tekrar telefonuna sarıldı ama duyduğu sert ıslıkla hızla ayağa kalkıp parkın etrafına baktı. Arkasından gelen sesi fark ettiğinde ise artık çok geçti. Siyahlar içindeki bir adam elindeki çakıyı Alaz'ın karnına sapladı. Alaz acıyla bıçağı tutan bileği kavradı ama bacağına yediği tekmeyle bıçak karnından çıktığında yere yığıldı.
CİCİ BEBE: Bir daha çakallık yok, söz mü?
Çakal, ıssız bir parkta, eli oluk oluk kan akan karnında artık çakallık yok diyemedi. Çünkü geçmişindeki pisliği ondan önce geliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/357872346-288-k121773.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKAL- BxB
General FictionBir Angara Serüveni Mahalle Abisi kitabıyla bağlantılıdır!