Alaz, Timuçin'i her zaman gittiği lahmacun salonuna götürüp siparişleri vererek yabancı bir ortamda kendini ürkek bir kedi gibi hisseden çocuğun oturduğu masaya gidip karşısına oturdu.
Timuçin ise daha önce hiç görmediği esnaf lokantası denilen mekanı inceliyordu. Alaz onu böyle bir yere getirmekte kararsızdı ama kısıtlayarak insanlardan uzaklaştırmak istemiyordu. Biri bir şey derse ya da farklı bir gözle bakarsa kim olursa olsun onu oraya gömmeye karar vermişti.
Timuçin'in geldiği yerde bu tarz bakışlara maruz kalmadığını ve onun elit bir kesime ait olduğunu biliyordu. Belki de aralarında uçurumlar vardı ve Alaz o uçuruma sürüklendiğinin farkında bile değildi.
Masalarına gelen siparişleriyle Alaz eski hınzır haline döndü. Timuçin'in önündeki lahmacunu önüne çekti. Masadaki maydanoz tabağından koca bir tutam alıp lahmacunun ortasına götürdü.
"Bak şimdi cici bebe sana nasıl yenileceğini göstereceğim" derken soğana elini uzattı ama Timuçin onu durdurdu.
"Dur dur, soğan olmaz. Acı o, midem ağrır."
Alaz onun çocukça karşı çıkmasına gülerek "Doğru minnoş midene zararlı, eh bu kalsın o zaman" dedi ve bir dilim limonu "Ohh bolca sıkalım" deyip parmaklarında kalan limonu ne yapacağını bilemeyerek hızla masanın üzerindeki peçeteyi alıp elini sildi. Normalde limonu bir güzel yalayarak temizlerdi ama şimdi karşısındaki çocuğu tiksindirmek istememişti.
Timuçin eli ayağına dolanan Alaz'a gülerek sardığı lahmacuna baktı. Alaz sardığı dürümü "İşte olduuu" diyerek Timuçin'e uzattı.
Kibarca elindeki dürümü alana Timuçin ikiye bölmek isteyince bu kez Alaz onu durdurdu.
"Olmadı bu şimdi cici bebe, o bölünmez öyle. Direkt gömecen onu, bak böyle" diyerek kendine de dürüm hazırlamaya koyuldu. Eli soğana uzanırken durdu.
"Neyse bu defa bende yemeyeyim soğanı, minnoş karnımız ağrır sonra" diyerek Timuçin'e göz kırptı. Limonunu da sıkıp dürüm yaparak eline aldı.
"Bak şimdi böyle.." deyip dürümden büyük bir ısırık aldı.
Timuçin de onu izleyerek aynısını yapmak için ağzını kocaman açtı ve dürümünden bir ısırık aldı. Alaz sakince başını sallayarak lokmasını çiğnerken Timuçin'in şişmiş yanağına bakarak güldü. Ağzındakini evirip çevirerek yemeye çalışan Timuçin yapamayınca Alaz masanın üstündeki ayranı açarak ona uzattı.
"Fazla mı geldi?"
Timuçin ayranı kaptığı gibi hızla başını sallayarak bir yudum aldı. Alaz ona gülerken Timuçin utanarak etrafına bakındı. Alaz da onunla birlikte hangi tarafa bakıyorsa oraya bakıyordu. Eğer birinin baktığını görürse Timuçin fark etmeden gerektiği şekilde bakarak karşılık verecekti.
Ağzındakini zar zor bitiren çocuk tekrar Alaz'a baktığında göz göze geldiler. Bakışlarını elindeki dürüme çevirip bir ısırık daha aldı ama bu defa daha küçük bir lokma aldı. Alaz bunu fark ettiğinde gülerek kendi dürümünden kocaman bir ısırık aldı.
Dürümünü önce bitiren Alaz ayranının son yudumunu içip daha yarısına bile gelemeyen Timuçin'i izlemeye koyuldu. Küçücük bir lokma da bile kocaman olan yanaklarına bakarak başını iki yana salladı. Karşısındaki çocuğun tam bir hanım evladı olduğunu biliyordu ve bu hallerinin ona çok yakıştığını, en doğal haliyle hareket ettiğini ve kendisiyle anlayabilmek için elinden geleni yaptığını görüyordu. Belki de Alaz'ı ona çeken şey de tam olarak buydu. Doğal hali.
Sonunda dürümünü bitiren Timuçin yorulan çenesiyle derin bir nefes vererek Alaz'ın yaptığı gibi ayranının son yudumunu sona saklanmıştı. Onun yaptıklarını taklit ettiğinin farkında bile değildi ama Alaz farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKAL- BxB
Aktuelle LiteraturBir Angara Serüveni Mahalle Abisi kitabıyla bağlantılıdır!