13.

1.6K 121 41
                                    

Canozan-Ağlama Ben Ağlarım



O günün gecesi Alaz'ın kardeşinin kolları arasında büyük yüzleşmenin en ağır gecesi oldu. Yaşadığı tüm bok gibi yıllarını, daha çocukken ölen babasından sonra daha kundaktaki kardeşini bırakıp giden annesinin arkasından ağlayışını ve o günden sonra bir daha tek damla gözyaşı dökemeyişini. Alaz hiçbir zaman böyle olmak istememişti, yaşıtları gibi güzel okullara gidip başarılı bir adam olmayı, kimseye muhtaç olmayacağı bir işte çalışmayı istemişti, herkes gibi.

Daha bebekken kardeşinin kalbinin hasta oluşunun babasından gelmesini kimse istememişti, kardeşi bir gün daha yaşasın koşup oynasın diye yaptığı en pis işleri o istemişti.

Ama kaderin çarkları sert bir kaya çarpmıştı ve tüm dişlilerini paramparça etmişti.

Sabaha karşı sıkı sıkı sarıldığı kardeşinin yaşaması için daha ne yapması gerekiyorsa yapacaktı ama aklına kazınan Timuçin için ne yapacaktı bilmiyordu.

Sabahın ilk ışıklarında kardeşi uyurken odadan çıktı başına küçük bir öpücük bırakarak. Hastaden çıkınca da ayağını sürüye sürüye evin yolunu tuttu. Belki de saatlerce yürüdüğü yollar ona artık o kadar uzak gelmiyordu, arşınlamıştı artık bu yolları.

Eve döndüğünde banyoya girip kirini pisini temizler gibi duş aldı, aynaya bakmaktan korkarak odasına dönüp üstüne tertemiz kıyafetler giydi, belki üstü temiz olursa ruhu da temiz görünürdü. Şarjdaki telefonunu ve sigarasını da alarak evden çıktı.

Bu defa tam olarak nereye gittiğini biliyordu. Yakup'un evinin olduğu apartmanın önünde durup cebindeki sigara paketini çıkarıp bir dalı dudakları arasına sıkıştırıp çakmağıyla yaktı. Derin bir nefes çekerek sıkıntıyla üfledi.

Neden gelmişti buraya, ne diyecekti? Evden çıkarken ki o cesareti neredeydi?

Sigarasını bitirene kadar ayağın altındaki çakıl taşlarını tekmeledi. Dakikalar sonra apartmana bir araba yaklaştığında gömleğinin yakalarını düzeltti. Arabadan inen Oktay'ı gördüğünde kaşlarını çattı ama binadan çıkan Timuçin'i gördüğünde yüzü buruk bir gülümseye dönüştü. Yine en güzel ve en doğal haliyle karşısındaydı. Uçuşan mavi bir tişört ve civciv sarısı bir hırka ve beyaz bir kot. Onun bu rengarenk hali Alaz'ın siyaklarını boyuyordu.

Tüm cesaretini toplayarak derin bir nefes verdi ve yanlarına doğru yürüdü. Timuçin gülerek abisine el sallayıp arabaya binerken duyduğu sesle yerinde çakıldı.

"Cici bebe."

Hızla arkasını dönüp elleri ceplerinde gözlerinin içine bakan Çakal'la dudaklarını araladı ama heyecan bütün bedenini sarmış onu kımıldamaz hale getirmişti.

Alaz adım adım ona doğru yürüyerek tam önünde durdu. Oğuz'un göz devirmesini umursamadan dudaklarını ıslatarak "Biraz konuşabilir miyiz?" dedi.

Üst kattan onları izleyen Yakup, Alaz'ın yüzündeki yıkılmışlığı ve yorgunluğu görünce aşağı inmekten vazgeçip Timuçin'in cevabını bekledi.

Timuçin ise parmaklarıyla oynarken başını aşağı yukarı salladı sadece, sonra da Oktay'a dönüp "Ben sonradan gelirim olur mu?" diye sordu.

Oktay tam ters bir şey söyleyecekken Alaz'ın sert bakışlarına ve kaş çatmasına evin penceresinden bakan Yakup'a döndü. Alaz ve Timuçin de onun baktığı yere bakınca Yakup parmağını Alaz'a doğru sallayarak "Ne dediğimi unutma sakın" deyince Alaz hızla başını salladı.

Timuçin abisinden de izin aldığına göre arabanın kapısını yavaşça kapatıp Alaz'a doğru yürüdü. Oktay arabaya tekrar binip sinirle oradan uzaklaştı.

ÇAKAL- BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin