Neredeyse akşam olmuştu ve çok sıkıcı bir gün geçirmiştim, jisung bir kaç kez daha aramış ne söyleyeceğini bildiğim için açmamıştım onunla ilgili konuşmaya hiç gerek yoktu. Bıkkınlıkla gözlerimi kapatıp sıkıntıdan patlamak üzereyken kapı çaldığında hemen ayağa kalktım, Chan sonunda gelmişti.
Koşar adımlarla kapıya gelip açtığımda kaşlarım çatılmıştı, karşımdaki kişi Chan değildi o gelmişti.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Kısık çıkan sesi ve üzgün bakışları altında ezildiğimi hissederken kenera çekilip geçmesi için izin verdim, yavaş adımlarla eve girerken bakışları bir kaç saniye yüzümde oyalandı, neden böyle bakıyordu bu adam.
Kapıyı kapatıp salona geçerek koltuğa oturdum, konuşacağı hiç bir şey umrumda değildi. Bir süre ayakta dikilip karşımdaki koltuğa geçerek oturdu.
Sessizlik sinirlerimi bozmaya başlarken boşlukta olan bakışlarımı ona çevirdim bana bakıyordu, sanki göz göze gelmemizi bekliyor gibiydi. Gözlerinin içine dalıp giderken görüşüm bulanıklaştığında hemen kendime geldim, onun önünde ağlayamazdım. Hem benim için hiç bir şey ifade etmeyen biri için ağlamam saçma olurdu.
"Konuş artık, sonrada git. Chan şimdi gelir ve seni burada görürse bu hiç iyi olmaz"
Gözlerindeki ifade Chan'ın adını duyar duymaz başka bir hal alırken, bir anlığına neden ondan bahsettim ki diye düşünmeden edemedim. jisung çenesini tutamayarak Hyunjin'e Chan'la sevgili olduğumu söylemişti, yani sevgili gibi değildik ama öyle sanıyorlardı.
"Lisa'nın bana aşık olduğunu bilmiyordum"
Sonunda konuşmaya başladığında sinirle karışık sesli bir kahkaha attım, şimdi de böyle mi kandıracaktı beni, buna asla izin vermeyecektim.
"O kızın senden hoşlandığı kilometrelerce uzaklıktan bile belli oluyor Hyunjin, boş boş konuşup beni delirtme!"
"O gün, fotoğraf'ın çekildiği gün evden ayrılıyordu. Yani benden hoşlandığını itiraf ettikten sonra, ikimizin arasında bir şey olamayacağını söyleyip gitmesini söyledim"
"Giderkende elveda öpücüğü verdi heralde, şaka mısın sen ya ne anlatıyorsun!"
Yüksek çıkan sesime kendim bile şaşırırken Hyunjin'in yüzünde neden olduğunu bilmediğim hafif bir gülümseme belirmişti anlık bir şeydi fakat görmüştüm.
"Sanırım aynen öyle oldu"
"Ne! Dalga mı geçiyorsun sen benimle!"
"Sana veda etmeme izin ver dediğinde beni öpeceğini hiç düşünmemiştim, bir kaç saniye süren bir şeydi ama yakalandım"
"Yakalandın, bir kaç saniye diyerek basit bir şeymiş gibi konuştuğun şeyin sonuçları çok ağır oldu değil mi Hyunjin!"
"Çok ağır oldu... Benim gibi umursamaz bir adamın bile kaldıramayacağı kadar ağır oldu Felix"
Sözlerindeki pişmanlık ve acı hissi kalbimi parçalara ayırırken sağlam durmaya çalıştım, onu affetmek gibi bir niyetim asla yoktu bu yüzden yenik düşemezdim, beni tekrar üzer ağlatırdı.
"Bittiyse git, anlattığın hiç bir şey artık umrumda değil. Aramızdaki her şey çoktan bitti"
Histerik bir gülüş bırakıp yüzüme baktı, neden bu kadar sessiz sakindi ki çoktan içindeki pipolar manyağın ortaya çıkması ve her şeyi sikip atması gerekmiyor muydu?
"Beni affet demeyeceğim Felix, çünkü bir suçum yok. Seni aldatmadım, gördüğün resim sadece anlattığımdan ibaret. Suçlu olduğum tek konu bazen sergilediğim dengesiz davranışlardı, onun dışında sana ve sevgimize ihanet etmedim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marry me||Hyunlix
Fanfiction#ünlü bir youtuber olan Felix, trollemek için en yanlış kişiyi seçer