Valizlerimle birlikte geldiğim lüks evin önünde dikiliyordum, bir kaç dakikaya evin önünde olurum diye mesaj atmıştım ama dakikalardır buradaydım gelen giden yoktu. İnadımdan zile de basmıyordum, bu kapı açılacaktı elbette o zamana kadar girmeyecektim bu eve.
Aradan bir süre daha geçmiştiki telefonuma gelen mesajla kaşlarımı çatıp mesaja baktım. Yazan ünlü kişisiydi.
Hyunjin: o zile basmazsan bu eve giremezsin. Ve gece olmak üzere, saat dokuzdan sonra evime kimseyi almam.
Okuduğum mesajla kaşlarım dahada çatılırken yüzümü buruşturdum, iki saattir burada olduğumu biliyordu ve gelip valizlerimi almıyordu. Yanımdaki valize bir tekme atıp tepemdeki kameraya bakarak orta parmak gösterdim, umarım bunuda görmüştür.
Hyunjin: kendine sok.
Okuduğum mesajla sinirden yumruğumu sıkarak valizleri yolun ortasında bırakıp zile bastım. Evin iki kapısı vardı, ben şu an büyük kapının önündeydim. Büyük demir kapı sinir bozucu bir gürültüyle açıldığında hemen içeri adımladım, elbet bu evde valizlerimi alıp eve getirecek birileri vardı.
Bir süre daha yürüdükten sonra bu sefer evin kapısına geldim, sinirden elim titriyordu daha evin içine girmeden sinirlerimi bozmayı başarmıştı bu adam.
Sinirli bir nefes verip kuruyan dudaklarımı yalayarak zile bastım, kapı saniyeler içinde açıldığında karşımda uzun boylu zayıf ve mini etekli güzel bir kız duruyordu sanırım hizmetçi falandı.
"Buyrun efendim, bay Hwang sizi bekliyor"
"Hwang'ını sik- valizlerim yolda gidip al"
Kızın cevap vermesini beklemeden eve adımlayıp etrafıma bakındım, acaba neredeydi bu ünlü aptal.
Hyunjin: merdivenlerden yukarıya çık sol taraftan üçüncü oda.
Okuduğum mesaja göz devirip bakışlarımı etrafta gezdirdim, evin her yerinde kameralar vardı. Kaçırılmaktan falan korkuyordu sanırım. Biraz ilerleyip merdivenleri bulduktan sonra üst kata çıktım ve dediği odanın önüne geldim.
Bu aptal insanın kapısını tıklatmak istemiyordum, bu yüzden kapıyı açarak odaya girdim. Camın önünde arkası dönük şekilde dikiliyordu.
"Hey??"
Elinde tuttuğu ve içki olduğunu anladığım bardaktan bir yudum alarak bana döndü. Havalı ve öldürücü bakışları kendini hemen belli etmişti, neyin havasıydı acaba bu. Ünlü olabilirdi fakat bildiğin insandı işte, benden bir farkı yoktu.
"Lee Felix, ah pardon soytarı Lee Felix desem daha doğru olur sonuçta yaptığın iş soytarılıktan başka bir şey değil"
"İşime laf atanda bir bok olsa, olmuşu iki boktan markanın modelisin diye kendini ne sanıyorsun?!"
"İki boktan marka??" Sesli bir kahkaha attı "sen benim markalarımın yanından bile geçemezsin, ayrıca ben dünyaca ünlü bir modelim. İnsanları eğlendirerek para kazanan bir soytarı değil"
Söylediği şeyle yanına adımlayıp elimle göğsüne vurarak sert bir şekilde ittim, sinirden gözlerim dolmuştu resmen yaptığım işi ve kişiliğimi aşşağılık bir şeymiş gibi gösteriyordu.
"Ne yaptığım iş, nede kişiliğim seni ilgilendirmiyor. Biraz daha konuşmaya devam edersen para kazandığın bir boka benzemeyen yüzünü tanınmaz hale getireceğim"
"Owwww, çok korktum. Hadi bir denesene kim kimin yüzünü dağıtıyor. Sana benden bir tavsiye Lee Felix, o çok çıkan sesinin tonuna dikkat et yoksa kendimi tutamayabilirim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Marry me||Hyunlix
Fanfiction#ünlü bir youtuber olan Felix, trollemek için en yanlış kişiyi seçer