11. Bölüm

42 6 11
                                    

Savaş, yağmurda ıslanmış saç tellerini geriye taradığı sırada yanında Öykü vardı. Uğursuz bir gece vakti ikisi, bardan çıkıp boş caddede yürümek istemişti.

"Finlandiya çok güvenlikli! Orayı istemiyorum."

Savaş bir ülkede daha iş yapmak istiyordu ama Öykü bir türlü karar verememişti.

Genç kadın, alkolün verdiği keyifle kıkırdadı. "Cezayir'e ne dersin?"

Savaş, kulağını ıslatan damlayı silip derin bir nefes aldı. O da sarhoştu ama beyni henüz kapanmamıştı. "İstemiyorum, uğraşamam onlarla."

Öykü düşündü ve yeni gelen aklı ile koca bir kahkaha patlattı. "Pierre Cezayirliydi, değil mi? O kadın da aşıktı sana!"

Savaş, homurdanarak yürümeye devam etti. Ellerini cebine sokmuş başını öne eğmişti. "Hiç de bile!"

Çocuk gibi itiraz ettiğinde Öykü kolunu omuzuna atıp kıkırdadı. "Peki Makedonya?"

"Orada zaten varız."

Savaş, başını çevirip ışıkların aydınlattığı vitrindeki kıyafetlere baktı. "Bu sana yakışır."

Öykü, denilen kıyafete bakıp dudak büktü. "Yırtmacı var. Bacağımdaki dövmeler gözüksün istemem."

Ah, doğru ya! Öykü bedeninde en ufak yer gösteren biri değildi. Genellikle ya pantolon ve kazak ya da takım elbise giydiği için bileğini bile sayılı insan görmüştü. Bunu dövmelerini saklamak için yapıyordu çünkü her birinin önemi vardı ve yarın öbür gün bir başkasının taşımasını istemezdi. Bu, Savaş'ın aklına yeni gelmişti.

"Doğru." Dedi, uzatarak ama bir anda onu tutup çeken kişi ile geriye sendeledi.

"Ne oluyoru, yahu?!" Sızlanarak konuştuğu için bir anda önünden geçen arabaya dikkat edememişti. Öykü ise onu geriye çeken kişiye bakıyordu.

Anında kaşları çatılmış, ensesini kurtarmıştı. "Ne yapıyorsun sen?"

"Asıl siz ne yapıyorsunuz? Çekmeseydim araba çarpacaktı, farkında mısınız?"

Öykü, homurdanarak kollarını göğsünde kavuşturdu. "İyilik meleği kesildi, başımıza."

Ares, onu boş vererek Savaş'a döndü. Sarhoş olduğu bir kilometre öteden belli olurdu. "Savaş, iyi misin?"

"Çok iyiyim!" Dedi, çok kelimesini uzatarak. Başını Öykü'ye çevirip fısıldar gibi konuştu. "Öykü, Ares burada!"

Heyecanlı sesi için Ares gülümserken Öykü göz devirmişti. "Görüyorum."

"Sence beni hâlâ seviyor mudur?"

Öykü, duyduğu cümle için dişlerini sıktı. Alkol yüzünden aniden patladı. "Tabii ki seviyor! Test edelim mi?"

Ares, ikiliye baktı. Cidden sarhoşlukta dünya markasıydılar. "Hadi, evinize bırakayım."

Savaş, Öykü'nün teklifi ile gözleri açılırken hızla başını salladı. O anlık Ares'i duymazdan gelmişti.

"Nasıl yapacağız?"

Öykü, göz ucuyla Ares'e bakıp sanki çaktırmamış gibi hemen Savaş'a döndü. Elini, yanlış tarafta tutarak ağzını kapatıp fısıldadığını zannederek konuştu. "Bence soralım."

Savaş, dudak büktü. "Yalan söyler mi?"

"Onu da soralım."

"İyi fikir." Dedi hevesle, Savaş. Başını çevirip ikisini arabaya sokan Ares'e döndü. Ares, Öykü'yü arka koltuğa oturtup Savaş'ı da ön koltuğa oturttuğu sırada Savaş, Ares'in yakalarını tutmuştu. "Sana bir şey soracağım."

ZAAF 2 -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin