"Hallettin mi?"
"Herhalde! Ne sanıyorsun hayatım sen, beni?"
"Görüntülü arıyorum."
Savaş, telefonu kapatıp yeniden aradığında, cevaplandığı gibi karşısına kanlı eller çıktı. "Tut şunu, bizi göster."
Öykü korumaya söylenirken Savaş da görünen kısımdan çevreyi incelemeye çalışıyordu. Pek başarılı değildi elbet.
"Öykü, düzgün göster şunu."
"Tamam tamam. Kızma hemen." Kinayeli isyanına karşın derin bir nefes aldığında, sonunda depo ekrana yansımıştı. Bir saniye sonra Öykü gözüktü. "Müthiş oldu. Çığlıkları... Ah, keşke hemen ölmeseydi!"
Yerde yatan iki bedenden sağdakini çevirip rezalet bir manzara sundu. Burnundan kan ve katı bir madde süzülüyordu. Yer yer siyah ve beyaz kısımlar da varken bunun beyin dışında da bir sıvıyla kaplı olduğu çok belliydi. Acaba üzerine ne dökmüştü? Mide bulandırıcı bir kareydi.
"Bu annesi. Pek belli olmuyor, aslında. Açık konuşmak gerekirse ben de son halini gördüğümde tanımadım, üzerindekilere bakarak konuşuyorum. Aman her neyse! Burnuna aleti yerleştirdiğimde nasıl çığlık attığını duyman lazım!"
Kocaman bir kahkaha atıp devam etti. "Hayatımda duyduğum en iyi seslerden biriydi. Hayal ise bambaşka bir konu."
Kamera dönüp diğer bedene yaklaştığında, bunun daha kötü bir durumda olduğunu fark etti, Savaş. Kim bilir hangi amaçlarla çıkartmıştı hıncını?
"Annesinin işi bittikten sonra baya bir laf etti. Nasıl sinirlendim anlatamam. Üzgünüm ama önce gözlerine tuz sonra da diline iki keskin darbe yedi. Şimdi düşünüyorum da önce dili halletseydim bu kadar kötü gözükmeyecekti. Sonuç olarak, işleri bitti. Videoyu düzenledikten sonra beraber Masa'ya gideriz. Ne dersin?"
"Şu iki cesedi temizle önce. Erol ve Servet için ne yapılacak biliyorsun. Hallet, bir kaç saate gelirim."
Sırıtarak onayladıktan sonra ekran karardı. İç çekip telefonu cebine yerleştirdiğinde duyduğu boğaz temizleme sesi hareketlerini kitledi.
"Beni mi dinledin?"
"Hayır, efendim ." Savaş'ın önüne gelip başını çok az eğdi. "Efendim bunu hep mi yapıyorsunuz yoksa bu kişilere özel mi?"
"Öykü'nün isteğine göre." Savaş, ameliyathaneye bakarak cevaplamıştı. Burada pek hoş anıları yoktu, açıkçası.
Erol'un kızı kalp nakline ihtiyaç duyduğu için Savaş hemen ameliyata göndermişti. Durumun ne olduğunu merak ettiği için de sonrada bizzat kendisi gelmişti. Metin de her zamanki gibi yanındaydı. Servet'i karısı ile buluşturmuş, bütün mal varlığını alıp sadece yaşayabilecekleri kadarını vererek ortalıktan toz olmasını istemişti.
Savaş'ın masumlarla işi yoktu. Üçü de ailelerini korumak için bu boka batmışlardı. Hayal ve annesi bambaşka bir konuydu çünkü Savaş, Servet'e sunduğu hayatı Hayal ve annesine de sunmuştu ancak sadece görünürde kabul etmişlerdi.
Gizlice planlar yapmışlardı ve güya Savaş onları bıraktığı gibi bunu herkes yayacaklardı. Çalıştıkları kişi yanı Örümcek bunu öğrenirse ne Erol'la kızını ne de Servet'le karısını sağ bırakırdı. Belki Hayal büyük bir güce kavuşurdu ancak diğerlerinin hayatını hiçe sayacaktı.
Açıkçası hepsinden çok Erol'un kızına üzülmüş ve başına bir şey gelmesinden korkmuştu, Savaş.
Bu yüzden onları Öykü'ye vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF 2 -GAY
БоевикAres Yılan & Savaş Bige Yılan'ların şahı, Akrep'lerin kralına tutuldu. ⚫ Savaş, zeki bir adamdı. Söz konusu zaafı olmadıkça; anlatmaktansa göstermeyi tercih eden bir zeki. Ares ise korkusuzdu. Söz konusu Savaş olmadıkça; anlatmaktansa insanları de...