14. Bölüm

69 6 2
                                    

"Neyi soracakmışsın?"

Bora, Ares'in neden hareket etmediğini düşündü ancak önemli bulmamış olacak ki hevesle atıldı. "Baba, bu abinin bir sürü yılanı varmış! Bana da gösterebilirmiş. Lütfen gidebilir miyim?"

Savaş, duymayı beklemediği soru için şaşırarak baktı. Gözleri Ares'e gitti ve duygularını okuyamadığı için hızlı adımlarla Bora'ya yaklaştı. Bora, babası kendisine geldiği için kollarını uzatırken Savaş hemen kucağına almıştı.

Bir eli poposunun altında, diğer de başında iken mırıldandı. "Ona ne anlattın?"

Bora, bu telaşlı halini anlayamadı ama soru da sormadı. Kollarını Savaş'ın boynuna dolarken babasının hızlı atan kalbi ile derin bir nefes alığ dudak bükmüştü.

"Hiçbir şey, gerçekten."

Ares, telaşla ayağı kalktı. Savaş'ın korkulu durması üzmüştü. Kendisine güvenmediği apaçık belliydi ve bu Ares'i gerçekten afallatmıştı. Bir elini uzatacaktı ki Savaş'ın geri çekilmesi ile yutkundu.

"Savaş yemin ederim, hiçbir şey anlatmadım."

Savaş dudaklarını birbirine bastırdı, Bora'nın yanağını öptü. "Ne konuştunuz, bebeğim?"

Bora, ikisi arasında bakışlarını çevirdi ardından babasına döndü. "Burada ne yaptığımı sordu. Yılanımdan bahsedince kendisinde de olduğunu, istersem gösterebileceğimi söyledi. Ama senden izin almam gerekirmiş."

"Savaş, canavarmış gibi bakma bana. Lütfen."

Savaş, dudaklarını ısırdı. Ne yapacağını bilemiyordu. Ares Bora'yı istemediğini açık açık söylemişti. Şimdi ikisini sohbet ediyor halde bulmak karşılaşmayı beklediği bir manzara değildi.

"Ne istiyorsun?" Kısık sesle sordu, Savaş. Bora'yı daha sıkı tuttuğu gerçeğini fark etmişti karşısındaki adam ve bunun kalbinin kırdığının da farkındaydı. Ne yazık ki elinden gelen bir şey yoktu.

"Konuşmak istemiştim, sadece."

Savaş, Bora'nın alnını öptü. "Bebeğim, odana git."

Bora'yı ayakları üzerine bıraktığında Bora iki devde dolaştırdı gözlerini. Hemen sonrasında ise başını sallayıp merdivenlerin tersi istikamete yöneldi. Tek başına merdiven çıkması yasak olduğundan hizmetlilerin yanına gidiyordu.

Savaş, alnını okşadı. Ağlayarak uyuduğu için gözleri ve şakakları ağrıyordu.

"Ares burada olmanın mantıklı bir tarafı yok. Nasıl buldun beni?"

Ares, hâlâ daha tedirgin olan adamı izledi. Neden böyle yapıyordu ki? Onu her şeyden çok seven birini resmen kovuyor, görüşmek istemediğini söylüyor, açıkça istemediğini anlatıyordu.

Savaş'ın kendisini sevmediği bir durum olsaydı Ares asla çaba sarf etmezdi. Ancak böyle bir durum yoktu ve Ares artık ne yapacağını kestiremiyordu. Durmaksızın peşinde koşuyor, ufak bir bakış için bile asla yapmayacağı hareketlerde bulunuyordu.

Açıkçası korkuyordu. Savaş'tan geriye kendisine ait hiçbir parçasının kalmayışı korkutuyordu, onu. Onsuz geçirdiği senelerde daha da iyi anlamıştı ki onsuz var olamıyordu, Ares.

Aşktan mıdır bilmiyordu ancak zerrece pişman değildi. Onu sevmeyi bu hayatta yaptığı en iyi iş olarak görüyordu. Yokluğunun acısını bile severken şimdi Savaş'ın açık açık istemediğini söylemesi, yaşadığı acılardan daha ağır geliyordu.

"Canımın içi, neden bunu yapıyorsun?" Dedi, dayanamayarak. Gözlerinin dolduğunun farkındaydı ancak kaldıramıyordu, artık. Ne yapsa yanlış ne yapsa kusurdu.

ZAAF 2 -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin