Elindeki oyuncakları karşılaştırdı ama karar veremeyerek Metin'e döndü. "En sevdiği renk sarı ama bu kamyoneti daha çok seviyor."
İki elindeki oyuncakların özelliklerini söylediğinde Metin dudaklarını birbirine bastırdı. Bu nasıl bir tatlılıktı?
"İsterseniz başka bir şey seçelim."
Çocuklarına alıyor gibi hissetmişti Metin ve geldiğinden beri nadiren güzel hissettiği anlardan biriydi.
Savaş, bükülen dudaklarıyla etrafına baktı. Gözleri peluş hayvanlara giderken kaplan figürü gördüğü gibi dudaklarında bir gülüş oluştu. Bora kaplanları severdi.
Hızlı adımlarla o tarafa yönelirken Metin, o gülüşte kalakalmıştı.
Savaş, hızla büyük ve yumuşak duran kaplanlardan birini kaptı. Kasaya yöneldiğinde de Metin peşinden gelmişti.
Paketlemelerini bekleyip ücreti ödediğinde Metin kenara çekilip eliyle yolu göstermişti.
Alışveriş merkezinden çıkıp otoparka girdiklerinde Savaş mırıldandı. "Sever değil mi?"
"Sever, efendim."
İki aya yakın süredir Bora'nın yanına gitmiyordu. Daha doğrusu gidemiyordu. Masa gibi önemli bir tehlikeyi ortadan kaldırmıştı ama hâlâ Örümcek duruyordu. Buna rağmen Savaş, Bora'yı çok özlemişti. Her adımının izlendiğini biliyordu ama elinde değildi. Oğlunu görmeliydi.
Örümcek, bir çocuğu olduğunu kimseyle paylaşamazdı, en nihayetinde. Sonuçta bu büyük bir zayıflıktı ve ortaya çıktığı gibi Savaş'ın daha büyük önlemler alacağı kesinleşirdi. Üstelik Örümcek'in rakipleri de artardı. Kimse bunu istemezdi, değil mi?
Uzun bir yolculuk sonrası haritada var olmayan bir dağ evine gelmişlerdi. Dağ evi demek aşırı bir mütevazılık gerektirirdi, esasında. Köşkten tek farkı bahçesinin birkaç hektar olmasıydı.
Yine de daha yakınlara demir çitler ördürmüştü, Savaş. Bora bahçeye çıkmak istese düzinelerce adam etten duvar oluyordu, onun için. En önemlisi de her dakikası Savaş'a bildiriliyordu, Bora'nın.
Büyük bir ihtimalle İngiltere prensi bu kadar korunmuyordu.
Savaş, elindeki kutuyu bir hevesle tutup arabadan indi. Ufak meleği içeride at binme oynuyor olmalıydı.
Kapıya yaklaştığı gibi hizmetlilerden biri açmıştı. Genç kadın başını hafifçe eğip selamladı Savaş'ı ve çekilerek eliyle yolu gösterdi. "Hoş geldiniz, Savaş Bey. Küçük Bey içeride."
Savaş hızlıca içeri girip holden geçti. Elindeki kutuyu biraz daha kavrayıp salona geçmişti. Gözleri oğlunu aradı, bulduğu gibi de kısılacak kadar gülümsedi.
Bora, oyuncak atının üzerinde oturmuş hemen önünde diz çökmüş üçü kadın altı çalışana kaşlarını çatarak elindeki ipi sallıyordu.
"Bana ne?! Siz kızılderilisiniz! Beni kovalamanız lazım."
Huysuz ve kızgın sesi ile Savaş derin bir nefes aldı. Canın içi oğlu, yine tersinden kalkmıştı. Savaş'ın, Bora'nın yanaklarını ısırması gereken bir mesele vardı.
"Küçük Bey, koşmasanız daha iyi olur."
Bora, minik bedeninin izin verdiği kadarıyla attan inip kollarını göğsünde kavuşturdu. "Babama söyleyeceğim sizi! Hiçbir şey yapmıyorsunuz!"
"Ama düşebilirsiniz-"
"Ben hallederim."
Bora, duyduğu ses ile hızla başını çevirdi. Babasını gördüğü gibi gözleri kocaman açılırken bir an sonrasında dolmuştu. Koşarak Savaş'a ilerlediğinde Savaş, düşmesinden korkarak iki büyük adımda oğlunun yanına varmış, tek hamlede tutarak kucağına almıştı. Elindeki kutuyu Metin'e verdiği gibi iki koluyla sıkı sıkı sarılmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/332441476-288-k276834.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF 2 -GAY
AçãoAres Yılan & Savaş Bige Yılan'ların şahı, Akrep'lerin kralına tutuldu. ⚫ Savaş, zeki bir adamdı. Söz konusu zaafı olmadıkça; anlatmaktansa göstermeyi tercih eden bir zeki. Ares ise korkusuzdu. Söz konusu Savaş olmadıkça; anlatmaktansa insanları de...