Savaş, eldivenlerini sertçe takıp boynunu esnetti. Salonu aydınlatan ışıklar gözünü aldığı için başını çevirdiği sırada Metin'in sesini duydu.
"Efendim, sizi sorgulamak haddim değil ancak küçük bey kaldırabilecek mi?"
Savaş, bir şey demeden bekledi. Dudakları kilit vurulmuş gibi uzunca bir süre kıpırdamadı ve en sonunda sıkıntılı bir soluk bıraktı.
"Örümcek denen kişiye haddini bildirmem gerekiyor. Öykü'den isteyemem çok tez canlı ve o kadının nasıl biri olduğunu bilmediğim için adımlarımı dikkatli atmalıyım."
Metin'le göz göze geldiğinde bakışlarının ne anlam ifade ettiğini bildiği için gözlerini kaçırdı. "Bora'dan haberi olmamalı."
Metin, Savaş'ın bu denli oğluna bağlı olmasına hayranlıkla baktı. Bakışlarının tek sebebi bu değildi ama Savaş'ın bu konuda herhangi bir kelime duymaya tahammülü olmadığı için aklından bile geçirmiyordu.
"Anlıyorum, efendim. Uçak biletlerinizi yarın öğlen için ayarladım. Öykü Hanım'ın girdiği grupla ilgili bilgiler de burada."
Savaş, bileklerini kaplayan eldivenin verdiği rahatsızlık için birkaç saniye bekleyip ardından uzattığı dosyayı aldı.
Yaklaşık iki sene önce Öykü, yanlış bir takım kararlar vererek Akrep'i, Akrepleri Masa'nın himayesi altına almıştı.
Savaş'ın gözünün döneceği kesindi ama Savaş hemen çözmüş, manipülasyonlarla girdiğini anlamıştı. İki senedir çıkmak için planlar kuruyordu ve son aşaması tamamlandığı için artık onların altında çalışmaya gerek yoktu.
Öykü zeki bir kadındı, Savaş'ın yıllardır bildiği kardeşi küçük oyunlara düşmezdi. Bu sebeple ki Masa'nın büyük bir beyni olduğu belliydi. Bundan sebeple de hepsini öldürmek dışında bir çözüm mantıksız gelmişti.
Parmak uçları, oturduğu koltuğun köşesinde ritim tuttuğunda Metin, Savaş'ı izlemeyi bıraktı. Fark ederse kovulurdu.
Savaş çoktan fark etmişti ama ona ihanet etmeyeceğini düşündüğü için tahammül ediyordu.
Kimse sevdiğini arkasından vurmazdı değil mi?
Kasıldı bu düşünceyle ancak hemen kendine gelip dosyayı incelemeye devam etti. On iki kişilik yönetim üyelerini inceledi. Her birinin hayatını okuduktan sonra da başını geriye atıp alnını okşadı.
"Bana puding getir."
Metin hemen ayağı kalkıp mutfağa ilerledi. Otuz yaşındaki adamın pudinge olan bağımlılığı onun nezdinde hem garip hem de oldukça tatlıydı. Bazen Savaş'a sarılıp saçlarını okşamak ve her zaman üzerinde olan matem havasını dağıtmak istiyordu ancak onun keskin çizgileri Metin'i paramparça edebileceğinden bir santim ilerlemiyordu.
Dolaptaki Türk ve Amerikan markası limonlu pudinglere göz gezdirdi. Akşamları Türk markasını tercih ediyordu. Hızlıca birini kapıp bir tatlı kaşığını ve yedeğini de yanına alarak salona girdi. Işıklandırmalar sonuna kadar açıktı ve Savaş'ı rahatsız etse de ortamda loş ışık olduğunda daha çok gerildiği için evin ışıkları hiç sönümüyordu.
"Buyurun, efendim."
Savaş, orta sehpadaki peçetelikten bir tane alıp sehpaya bıraktı. Üzerine de kaşığı bırakıp paketi açtığı sırada Metin'in ona olan bakışlarını görmezden geliyordu.
"Bugün ne yaptı?"
Bora'nın yaşıtları ile oynamasını istediği için yaşadığı sitedeki kreşe bırakıyordu, ara sıra. Bugün de onlardan biriydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/332441476-288-k276834.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF 2 -GAY
AksiAres Yılan & Savaş Bige Yılan'ların şahı, Akrep'lerin kralına tutuldu. ⚫ Savaş, zeki bir adamdı. Söz konusu zaafı olmadıkça; anlatmaktansa göstermeyi tercih eden bir zeki. Ares ise korkusuzdu. Söz konusu Savaş olmadıkça; anlatmaktansa insanları de...