Bora'yı bırakıp arabaya bindiğinde aynadan hâlâ daha çocuğa bakıyordu, Savaş.
Minik adımlarla eve girdiği sırada şoför de çalıştırmıştı arabayı. Kollarını göğsünde birleştirip yolu izlerken ön koltukta oturan Rahmi çekingen bir sesle konuştu.
"Efendim, artık Bora Bey'in korumaları değil miyiz?"
Savaş, yarı kapalı gözlerle ona bakarken kaşları da çatıktı. "Hayırdır? Kolay mı geldi küçük çocuğa bakıcılık?"
Rahmi, arabayı kullanan Metin'e baktı ve tekrar çekingen gözlerle dikiz aynasından Savaş'a döndü. "Özür dileriz, efendim."
Savaş birkaç saniye daha inceledi, Rahmi'yi. Gözleri üzerinde dolaştıkça sinirlendiğini fark edip başını tekrar dışarı çevirdi. Neredeyse bütün mahallesi Savaş'ın ve Ares'in bir çocuğu olduğunu öğrenmişti. Ne tür tehlikelerin artık birer gerçek olduğunu bilmek ve her an gerçekleşmesini beklemek Savaş'ın tüylerini diken diken ediyordu.
Artık tamamiyle Ares'e güvenmek zorundaydı. Savaş yer yüzünden Ares ise yer altından koruyacaktı. Orada Savaş'ın gücü azımsanmayacak seviyedeydi ama belki birkaç kişi gelip de absürt fikirlere kapılabilirdi. Yanında Ares'in de olduğunun bilinmesi daha iyiydi.
Derin bir nefes alırken vardıkları yere baktı, Savaş. Yoldayken Ares'i aramış nerede olduğunu öğrenmişti. Taht'taydı. Sahip olduğu, bulunduğu bölgedeki en büyük barda.
Metin biraz sonra durduğunda, eliyle alnını okşayarak dışarı çıktı. Kapıdaki görevliler onu tanıyordu. Zaten Ares genellikle bu barda takılırdı ve öncesinde herkese Savaş'ı tanıtmıştı. Yol açtıklarında direkt içeri girdi ve üst kattaki odaya çıkan merdivenin başında Uzay'ı gördü.
Sakin adımlarla ona yönelirken kendisini tanıyanlar yol açıyordu. Gözleri bir an olsun üst kat localarından en görkemli ve içinde taht olana gitti. Taht demek ne kadar doğru tartışılırdı zira sadece görkemli bir koltuktu. Sırt kısmında mükemmel bir incelikle nakşedilmiş bir yılan vardı ve baştan aşağı sadece siyah ve kırmızıdan oluşuyordu.
O koltukta Yılan yani Ares dışında birinin oturması yasaktı. Hatta bulunduğu kata bile çıkılmazdı. Garsonlar dahi, Ares'in istediği içecekleri adamlara verir, onlar da kendileri teslim ederdi. Şu anda ise, oldukça güzel ışıklandırılmasına rağmen kimsenin gözü oraya gitmiyordu. Akıllarından bile geçirmekten korktukları belliydi. Neticesinde, Ares daha öncesinde oraya oturan kişiye yapmadığını bırakmamıştı.
Eski birlikteliklerinde bile Savaş pek oraya gitmezdi. Gitse dahi sadece yanındaki diğer koltuklara otururdu. Ancak biliyordu ki şu an otursa, Ares'in gözlerinden geçecek tek şey hayranlık olurdu. Yüksek ihtimalle birazdan orada oturuyor olacaktı.
"Hoş geldiniz, Savaş Bey."
Uzay'ın başını çok az eğerek verdiği selamı, elini omzuna koyup pat patlayarak aldı. "Ares odasında mı?"
"Evet, sizi bekliyordu."
Savaş, biraz sonra kapıyı açıp içeri girdi. Çalma gereksinimi duymamıştı ve Ares bir anda Savaş'ı karşısında görünce gülümsemişti. Geleceğini biliyordu fakat yine de şaşırmıştı. "Hoş geldin."
Savaş başını salladı ardından da önündeki koltuklardan birine oturdu. "Ne yapıyorsun?"
"Klasik. Sen ne yaptın? Nasıl geçti?"
Savaş, ona hevesle karışık mutlu bi ifadeyle bakan adama döndü. "Alışır, merak etme. Zaten bekliyordu, bunu."
Ares gülümsedi. "Öykü evime gideceğini söyledi. Haberin var mı?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAF 2 -GAY
AzioneAres Yılan & Savaş Bige Yılan'ların şahı, Akrep'lerin kralına tutuldu. ⚫ Savaş, zeki bir adamdı. Söz konusu zaafı olmadıkça; anlatmaktansa göstermeyi tercih eden bir zeki. Ares ise korkusuzdu. Söz konusu Savaş olmadıkça; anlatmaktansa insanları de...