Keyifli Okumalar
❤️Kapıyı açtığımda karşımda soğuktan kıpkırmızı olan yüzüyle birlikte duran Güneş karşılamıştı beni. Poyraz, Güneş'in gelip konuşmak istediğini söylemişti. Büyük ihtimalle de o getirmişti buraya. Göz ucuyla arkaya bakınsam da onu görememiştim.
"Geçsene." dedim kapıdan çekilip. Sesli bir şekilde burnunu çektikten sonra içeriye girdi çekingen adımlarla. Montunu çıkarıp asmasına yardımcı olduktan sonra salona götürdüm onu.
Koltuğuna yayılmış halde oturan Selin kızı gördüğü gibi dikeldi. "Ay donmuşsun resmen! Kahve, çay falan yapayım mı hemen ısınırsın?" Yine çekingen bir şekilde başını salladı. Selin gülümseyip ayağa kalkarken battaniyesini de onun kullanması için koltuğa bırakıp mutfağa geçti.
"Otur hadi." dedim, sanki söylemeseydim öylece durmaya devam eder gibiydi. Kanepeye yavaşça oturduğunda ben de yanına oturdum. Hala yüzüme bakmıyordu ancak bu benden kaynaklı değildi. Bakamıyordu. "Güneş..." dedim rahatlatıcı olduğunu umduğum bir sesle. "İyi misin?"
"Değilim." Burnunu çekti tekrardan. Sonrasında daha fazla dayanamayıp ellerini yüzüne bastırdı. "Çok utanıyorum yüzüne bakmaya."
"Utanmana gerek yok ki..." Başını iki yana salladı.
"O kadar... o kadar kötü şeyler düşünmüştüm ki hakkında. Bakamam." Hiç dile getirmediği düşüncelerinden bile utanıyordu. Fazlasıyla hassas kalpliydi.
"Kim olsa öyle düşünürdü. Kendini suçlamanı gerektiren bir durum yok. İnkar bile etmemiştim." Aklından elbette bazı düşüncelerin geçeceğini biliyordum, benim bile geçerdi.
Ellerini yüzünden ayırıp dolu dolu olan gözleriyle baktı bana. "Çok özür dilerim!" dediği gibi sıkıca sarıldı bana. Beklemediğim için afallamıştım ancak çabuk toparladım kendimi.
"Önemli değil." dedim sırtını sıvazlarken.
"Niye söylemedin ki?!" Benden ayrılıp gözlerini gözlerime dikti küçük bir çocuk gibi. Gözlerimi kaçırmamaya çalıştım bakışları beni delip geçmeye başladığında.
"Nasıl söyleyeceğimi bilemedim... üzgünüm." Bir şey söylemek için ağzını açmıştı ki Selin girdi içeri elindeki tepsiyle birlikte. Zaten hazırda olan sıcak suyu bardaklara doldurup içlerine çay poşetlerini atmıştı.
"Papatya çayı yaptım hepimize, en ihtiyacımız olan şey."
"Teşekkürler..." dedi Güneş. Selin gülümseyip çaylarımızı sehpaya yerleştirdikten sonra kendi kupasını alıp koltuğuna kuruldu.
"Ben böyle oturdum ama özel konuşacaksanız çıkabilirim."
"Hayır sorun değil..." diye mırıldandı Güneş, yine çekinmişti. "Sen olayın ne kadarını biliyorsun Selin?"
"Pek değil açıkçası, hatta hiç diyebiliriz bile."
Güneş'e dönüp "Poyraz sana ne anlattı?" diye sorduğumda derin bir nefes verip çayından bir yudum aldı.
"Çıktığımız ilk çifte randevudan bahsetti. Eylem yazmış ona, mesajları gösterdi zaten. Biraz endişelenince, Alp ve benim için de bahane olabileceğini düşünüp kabul etmiş." Demek o kısmı da anlatmıştı. "Sonrası biraz karışık ama." dedi kaşlarını çatıp. "Meriç'in arada salak salak mesajlar attığını biliyordum ama bunu yapmaya ihtiyacı olduğunu düşünmemiştim, benden neden sakladı ki?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Portre | Yarı-Texting
Roman d'amour❝Yüzünü çok sevdim, ödünç alabilir miyim?❞ dedim birden gözlerimi gözlerine dikip. Nasıl olsa bir daha karşılaşmamız pek mümkün değildi, hem bu fırsatı kaçıramazdım hem de bu cesareti bir daha bulamazdım. Ağzımdan çıkan kelimelerin anlamsızlığıyla g...