12

664 59 73
                                    

"İzin gününün bile içine sıçtı herif."

Ender arkamda konuşurken siyah kot pantolonumun cebinden telefonumu çıkardım. Yola çıktığımızdan beri yaptıkları plandan geri kalacağım için üzülüyorlardı. Plan da Tolga'nın arkadaşının bir kız grubuyla bize yemek ısmarlamasıydı. Kız grubu detayı önemliydi çünkü o yemeğe sırf kızlar için gidiyorduk. Ben gidemiyordum tabi.

"Dosyaları imzalatmak ne kadar zaman alır ki bekleriz dışarıda imzalatır getirirsin."

Tolga'nın söylediği doğruydu ama ben biraz Dağhan komutanın yanında durmak istiyordum. Birine içini dökünce rahatladığını anlamıştım o gün. Belki yine biraz konuşabilirdik düşüncesi içerisindeydim. Tabi diğer taraftan kızları kaçırıyor olmak yüreğimi dağlıyordu.

"Dosyaları incelemesi falan çok vakit kaybı olur oğlum. Siz gidin bir dahaki sefere artık."

Deniz ve Cengo küfür ederken yanımda sessiz sedasız yürüyen Aytekin aklına bir şey gelmiş gibi kafasını kaldırıp yüzüme baktı çocuk gibi.

"E ben götüreyim? Zaten sevmem öyle ortamları."

Tam ağzımı açıp reddedecekken Ender benden önce davrandı.

"Olmaz."

Bineceğim otobüs durağına geldiğimizde Ender'in ani çıkışıyla durup ona bakmıştık.

"Y..yani Aytekin bu. Kaybolur falan başımıza iş açmasın."

Cengo Ender'in ensesine vurarak güldüğünde ben ve Aytekin hariç herkes gülmüştü.

"Aytekin çocuk mu Ender?"

Cengo'ya hak verirken tek kaşımı kaldırarak yüzüne baktığımda bakışlarını kaçırdığını gördüm. Yanımda ters ters Ender'e bakan Aytekin'e de baktığımda aklıma gelen düşünceyle gözlerimi kapatıp kafamı salladım. Saçmalama Yakup.

Durağın oturağına ilerleyip otururken kafamdaki düşünceyi susturmaya çalışıyordum. Tam o sırada Tolga diziyle dürttüğünde beyaz gömleğimin yakalarını düzelterek ona baktım.

"Paran falan var değil mi lan."

Tolga'nın yine abi rolüne bürünmesine tebessüm ederken kafamı salladım.

"Var kardeşim eyvallah."

O da kafasını sallayıp kaşlarıyla karşı tarafı işaret ettiğinde gelen otobüsü görmemle ayağa kalktım.

"Beyler ben kaçar. Hayırlı otuzbirler size. Masa lavabo git gellerinizi olabildiğince az tutun."

Beni otobüse damadı gelinin odasına sokar gibi iterek kakarak soktuklarında nefes nefese parayı uzatıp ön koltuğa kuruldum.

Yolculuk uzun sürmese de iki otobüs değiştirmek bayağı yormuştu. Dağhan komutanın oturduğu binanın önüne geldiğimde vakit kaybetmeden içeri girdim. Sıradan bir apartman gibiydi. Ben o maaşı alsaydım Acun Ilıcalı'nın villalarından birinde oturuyor olurdum.

Asansörde beşe bastığımda içimde tuhaf bulduğum bir heyecan vardı. Kalbim hızlı hızlı atarken kan şekerimin düşmüş olabileceğini düşündüm. Tabi ya kahvaltı da yapmamıştım.

Asansör kata çıktığında sağ taraftaki kapının ziline bastım. Çok geçmeden açılınca karşımda ev haliyle Dağhan komutanı gördüğümde esas duruşa geçtim. Üzerinde siyah bir tişört ve gri eşofman vardı.

"Rahat ol Yakup."

"Tamam komutanım."

Bir elimi cebime yerleştirirken diğer elimle dosyaları uzattım.

itirazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin