20

345 50 34
                                    

Bugün izin günümüzdü ve ben bizim çocuklara bir yalan uydurup tüm günü Dağhan komutanla geçirmek istiyordum. Yine dosya teslim etme bahanesini kullanabilirdim ama bu yazıcı değiştirip tekrar geri alma durumundan sonra aramızda bir mesele olduğundan işkillenmişlerdi. Böyle bir şey olabileceğini tahmin edemezlerdi tabii ki ama yine de eşeği sağlam kazığa bağlamak lazımdı. Ben mesele karı kız olunca arkadaşlarını bir kalemde silen adi heriflerdendim. Tek sıkıntı meselenin karı kız olmamasıydı.

Babam beni askere adam olmak için göndermişti. Ben demiştim ama sünnet oldum niye oyunu zora sokuyoruz diye. Son leveli geçememiştim işte. Bu durum adamlığıma zeval getiriyor muydu bilmiyordum ama umrumda değildi. İstiyordum ve yapıyordum ötesi yoktu benim için.

Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar yoğun duygular besliyordum. İçime sığmayan dolup taşan kalbimi yoran bir sevdaya tutulmuştum kısa sürede. Gün geçtikçe üstüne misli ekleniyordu bu sevginin. Taşıyamayacağımdan korkar olmuştum. Başka yerde başka koşullarda daha kolay olur muydu emin değildim.

Ben erkeklerden hoşlanmıyordum, komutanımdan, Dağhan'dan deli gibi hoşlanıyordum.

Dışarıda beni bekleyen arkadaşlarımı daha fazla bekletmemek adına siyah montumu da giydim. Tam kapıdan çıkacağım an yolumu kesen Dağhan komutanla dumura uğrarken içeri girip kapıyı kapattı.

Koğuşta kimse olmamasına rağmen ani gelen gerginlikle etrafıma bakındım.

"Bir şey mi oldu komutanım?"

"Yakup arkadaşlarınla gitme."

"Neden?"

Nedenini bilmiyormuş gibi aşko kuşko kızlara dönüşerek ağzından duymak istemiştim. Sanırım adamlığıma gerçekten zeval gelmişti.

"Birlikte vakit geçirelim bugün. Ben de çıkacağım işlerimi hallettim."

Neden her kelimesinde bana daha da yaklaşıp umumi sınırları talan ediyordu bilmiyordum. Ne zaman Dağhan komutanla yalnız kalsam aramızda bir adımdan az mesafe kalıyordu.

"Ne yalan uydurabilirim ki?"

Masum ayağına yatarken gülümseyip kafasını eğerek alttan yüzüme baktı.

"Bilmiyorum o senin uzmanlık alanın."

Doğru söylemesine rağmen kafam atarken yakasından savurup uzaklaştırmak istediğim an kollarını belime sardı. Alt tarafım tamamen ona temas edince aklım hiç olmaması gereken pozisyonda oraya kaymıştı.

"Biri girebilir."

Anlamamış gibi bir mırıldanma sesi duyarken dudaklarını yanağımda hissediyordum. Öpmüyordu sadece temas için bunu yapıyordu sanki.

"Beni bekliyorlar."

"Beklesinler."

Kapalı gözlerini açmadan cevap verince solukları kulağıma çarpmıştı. Ardından dilini hissettiğim an kayışlar kopmuştu bende. Kesik nefeslerim dudaklarımdan yankılanarak çıkarken kulağımdaki ıslaklık kafayı yememe sebep olabilirdi.

Bu kadarıyla bile kendimi kaybetme kıvamına gelmişken kapının altından görünen gölge dikkatimi çekince kendinden geçmiş Dağhan komutanı kolundan tuttuğum gibi kapısı açık olan banyoya ittim. Kapıyı kapattığım an koğuşun kapısı açıldı ve Deniz'i gördüm.

"Oğlum neredesin lan bir saattir? Sana kaç kere söyleyeceğim şu otuz bir işini dar vakite sığdırma şeytan karışır diye."

Yanıma gelirken ayarı olmayan gevşek ağzından çıkan sözleri Dağhan komutanın duymamasını umut ediyordum. Her ihtimale karşı banyonun kapısından elimi çekmiyordum.

itirazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin