Yol boyunca sorduğu sorular haricinde tek kelime etmemiştim. Bir ara abimden hangi hastane olduğunu öğrenmemi istemişti. Uçak biletlerini ne ara ayarladığını anlamadan uçaktan iner inmez bindiğimiz bu özel arabayı da nasıl bulduğunu bilmiyordum. Düşündüğüm tek şey babamdı, bir an önce yanına varıp sıkı sıkı sarılmak istiyordum.
"İyi misin?"
Gözlerimi akıp giden yoldan ayırıp yan profiline baktım. Telaşlı görünüyordu. Hâlâ çok fazla sinirliydim ama bu hali samimi gelmişti. Hangi komutan bir askeri için özel olarak bu kadar şeyle uğraşırdı ki?
Görüp görmemesini umursamadan kafamı sallayıp tekrar yola odaklandım. Bir aya yakın bir süreden sonra memleketimdeydim. Hiç özlediğimi hissetmiyordum ya da kafam dolu olduğu için buna yer kalmıyordu.
"İleride bir benzin istasyonu var. İstediğin bir şey varsa duralım bir şeyler atıştır."
Kafamı olumsuz anlamda sallamakla yetindim. Bir şey yiyip içecek halde değildim. Konuşmaya bile takatim yoktu. Sadece babamın durumu mu beni bu hale getirmişti yoksa yanımda duran adamın da payı var mıydı bilmiyordum.
"Yakup konuş."
İsyan eder gibi çıkan sesini duyunca kafamı yasladığım yerden ayırmadan yüzüne baktım.
"Gerçekten okumadan mı reddettiniz izini?"
"Sana yemin ederim ismini duyduğum an gönderdim askeri."
Savunması bile ayrı canımı sıkmaya yetiyordu. Neresinden bakarsam bakayım kırgınlığımı onaramıyordum.
"Neden peki?"
Ruhsuzca sorduğum sorudan sonra sık sık bana dönen bakışları yoldan ayrılmamıştı.
"Senden uzaklaşmam gerekiyordu."
Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken direksiyonu benzin istasyonuna çevirdi ve ani frenle durdu. Arabadan inerken sesini duydum tekrar.
"Bir şeyler alıp geleceğim. Babanın karşısına bu şekilde çıkma."
Söylediği şeyden sonra arabanın kapısını hızla kapatıp tek eli arka cebinde küçük markete doğru ilerledi. Arkasından bakarken ağrıyan başımı ovaladım. Çok geçmeden elindeki poşetle arabaya bindiğinde poşeti kucağıma bırakıp arabayı çalıştırdı. Poşetin içindeki iki sudan birini alıp kafama diktim. Bu iyi gelmişti. Suyu yanıma alıp poşeti arka koltuğa fırlattığımda ters ters yüzüme baktığını gördüm.
"Sağ olun komutanım ama midem bu halde bir şey almaz."
Yolculuk boyunca tek kelime daha etmemiştik. Hastanenin önüne geldiğimizde arabayı park edip hastaneye girdik. Lobi kısmında ortanca abim, Merih'i gördüğümde hızlı adımlarla yanına gidip kollarımı sardım. Ağlamamak için dudaklarımı kemirirken ondan ayrıldım. Normalde duygusal sayılabilecek bir yapım yoktu ama konu aile olunca üç yaşındaki çocuktan farksız oluyordum.
"Hoş geldin köpek. Yine annemin en sevdiği oğlu değişti, hay ben böyle işin."
Oyuncu bir tavırla söylediği şey gülmeme sebep olurken onun gözlerinin de sulu olduğunu gördüm. Giderken en çok seni özlemeyeceğim dediğim adamı ne çok özlediğimi fark ettim.
"Hadi gel, sana iyi haberlerim var. Babam uyandı normal odaya aldılar."
Söylediğiyle sevinçle kafamı arkaya çevirdiğimde abim anca benim gibi üniformalı olan Dağhan komutanı fark etmişti.
"Abi bu Dağhan komutan. Haberi alınca beni buraya kadar getirdi."
Abim tebessüm edip elini uzatırken Dağhan komutan yüzündeki ciddiyetle elini uzatıp tokalaştılar. Biraz gülümsese ölecekti sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
itiraz
General FictionSıkı kurallara ve iyi bir disipline sahip olan Komutan'ın, kurallarına karşı gelerek düzenini işgal eden askerin hikayesi. * Gerçekte kurguda bulunan bazı sahnelerin söz konusu bile olmayacağını bilerek yazdım. Tsk ile başımız derde girmesin.