15

1.4K 109 53
                                    

bölüm şarkısı: barış manço - gülpembe

"Eğer gerekli bilgiler öğrenilmemiş ve beceriler kazanılmamış ise, en iyi ve pahalı silah bile kıymetsizdir. Çünkü silah kendi kendine atış yapıp istenilen hedefi vuramaz bunu yapacak olan sizlersiniz."

Dağhan komutan bizim koğuşla birlikte üç koğuşu daha atış talimine hazırlarken söylediklerine odaklanmakta güçlük çekiyordum. Daha bir hafta önce sofrasına oturduğum adam şimdi yüzüme dahi bakmıyordu. Her ne olursa olsun kafamın bulanıklığını kenara itip anlattıklarına odaklanmaya çalıştım. İlk defa askeriyedeki bir konuya ilgi ve merak duyuyordum. Bu şansı tepmeyip en iyi atışları yapmak istiyordum. Bu yüzden dört gündür bir kez olsun yüzüme bakmayan komutanı pür dikkat dinlemeye başladım.

"İsabetli bir atışın temel noktası doğru bir duruştur."

Ellerini arkasına bağlamış şekilde sırayı başından sonuna kadar turlarken her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatıyordu.

"Nasıl sağlam binalar sağlam temeller üzerine inşa ediliyorsa isabetli bir atışta ancak doğru bir duruşla gerçekleştirilebilir."

Anlattıklarını bitirince koğuşlar karışık şekilde üç gruba ayrıldı. Başımızda üç komutan vardı ve her bir grupla bir komutan ilgilenecekti.

Seri şekilde atış alanımıza gidince önümüzde duran üç atış yerine baktım. İlk atış taliminde tüfekle üç atış yapacaktık. İkincisinde ise tabancayla on iki atış yapacağımız bilgisi verilmişti.

Sıra bana gelince kurulmuş düzeneğin arkasına geçip verilen emirle tüfeği elime almıştım.

Kesin bir kural vardı o da tüfeği düzeneğin üstünden kaldırmamamız. Bunu yapmaya kalkışan biri olduğu zaman ceza falan almayacaktı. Anında temiz bir dayak yiyecekti. Sırf bunun için  atış talimi bitmiş koğuşlardan askerler görevlendirilmişti. Her atış yapan askerin sol tarafında durup tüfeği kaldırdıkları an kafasına tekmeyi geçirecekleri.

"Şarjör tak!"

Derin nefes alıp diğer iki askerle birlikte seri şekilde Fatih komutanın gösterdiği gibi şarjörü taktım.

"Kabzayı kavra!"

Tutuşumu sıkılaştırırken Dağhan komutanın sesi hariç tüm seslere sağır, poligondan hariç tüm görüntülere kör olmuştum.

"Nişan al!"

Nefesimi tuttum.

"Ateş!"

Tetiğe bastığımda iki gözümü de kapatmıştım. Arkadan Deniz'in sesini duymamla tuttuğum nefesimi bıraktım.

"Oha."

Hedefi tam on ikiden vurmam bana da büyük sürpriz olmuştu. İçimde havai fişekler patlarken gülerek etrafıma baktım Fatih komutan kafamı okşayıp gururla seni bu günlere ben getirdim bakışı atarken içim içime sığmıyordu.
Bunu kendimden ben bile beklemezdim.

Bakış açım Dağhan komutanı bulduğunda gülümsemem yavaşça silinirken günler sonra ilk defa göz göze gelmiştik. Çok geçmeden ifadesiz bir suratla kafasını çevirdiğinde içime bir öküz oturduğunu hissettim. Elindeki, her atış yapıldıktan sonra bir şeyler karaladığı dosyayı yanında dikilen askere verdiğinde arkasını dönüp binaya doğru ilerledi.

Yutkunup ben de önüme döndüğümde tebrik cümlelerini tekrar duymamla gülümsedim. Bu yüzden büyük hava atacaktım. Tam ikinci atış için kendimi hazırlıyordum ki yanımıza gelen nöbetçi askerle dikkatim dağıldı.

"Fatih komutanım Yakup için telefon var."

"Oğlum görmüyor musun talim var ne telefonu?"

"Komutanım.. acil bir şeymiş yüzbaşının emri."

itirazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin